EURONUR ÖZEL

Nuh’un Gemisi ve Risale-i Nur

Özel Makale / Nuh

“Hayat-ı içtimainin medarı” olan gençlik dönemi üzerine düşünürken, kimi zaman “genç” olup anlaşılmayı bekleriz, kimi zaman “anne-baba” olup onları anlamaya, çözmeye çalışırız. Gerçekten de bir ebeveynin en büyük iftiharı, numune-i imtisal bir genç evlat sahibi olmak değil midir? Adeta anne-baba eksikliğini onlarla tamamlar gibidir. Bir nevi hamlini iftihar ettiği evladıyla va’az eder. İnsanlığı kalıba dökülmüşte seyreder gibi, evladını yüksek hislerle temaşa ederken şükreder. Ama her zaman bu bahtiyarlık bulmaz insanı. En büyük iftiharı, en büyük hayal kırıklığına dönüşebilir. Misalleri tarihte olduğu gibi zamanımızda da sayılamayacak kadar çoktur.

Gençlik ve Ebeveyn İmtihanı

Kur’an’da müminlerin dünya hayatlarında malları ve evlatlarıyla imtihana tabi tutulacaklarından bahsedilirken, bunların aynı zamanda dünya hayatının vazgeçilmez süsleri ve eğlenceleri olduğu da zikredilir. Mümin bunları fıtri olarak talep etmeye devam edecek ve dolayısıyla sınavının gönüllü katılımcısı olacaktır. Tek çare iyi hazırlanmaktır. Oysa bazen çok çalışılan imtihanlar da kaybedilebilir. Demek bir sonraki sınavda daha iyi bir sonuç alma azmi ile neticeye rıza göstermek, kadere rıza göstermektir.

Hz. Nuh (a.s) , oğulcuğunu kızgın dalgalara bırakırken, müflis bir babanın halet-i ruhiyesinde iken, gelen vahiy ile teselli bulmuştu. Allah ona yaşanan olayı doğru tahlil etmesini emretmiş, aksi halde hüznünün zalimlere meyletmesine sebep olacağını ihtar etmişti.

Çoğunluğun Cazibesi ve Hakikat Arayışı

Çoğunluğun şaşasına kapılan elbette yalnız Hz. Nuh’un oğlu, eşi ve kavmi değildi. Gürültülü slogan, nümayiş, tribün coşkusu, heyecanlı kalabalıkların hareket ve söz birliği etmeleri elbette evlatlarımızı, yakınlarımızı ve hatta nefsimizi de etkiliyor. Yalnız sayı çokluğu değil, asalet, şöhret, zenginlik, ticaret ve varsa kuvvet de cazibe alanını genişlendiriyor. Çoğunluğun güçlü rüzgârı hortuma dönüşüp bizim sokağımızı da etkisi altına almaya başlayınca büyüklerin imtihanlarını anlamaya başlıyoruz. Evet en büyük imtihanları Nebi ve Resullere, evliya ve sırasıyla âlim zatlara veren Rabbimize sığınıp çare aramaya koşuyoruz. Vahiy yoluyla terbiye metotlarıyla donatılmış peygamberlerin bile başa çıkmakta zorlandıkları popüler baskı etkisi yalnızca, “hakikate” talip olanları girdabına çekememiştir. Zayıf karakterli el-âlem sözüne önem veren insanlar ya batıl güruha dâhil olmuş veya onlara ses çıkarmayanlar olarak hükmen onlardan addedilmişlerdir.

Fikir sahibi olanlar ile fikirlerini hakikat zemininde köklendirenler, motivasyonlarını uzun süreli olarak sayı çokluğundan almazlar. Fikretme çabasına sahip olanlar kimi zaman bir doğru uğruna hayatlarını hakir görerek gerçekliklerini bulurlar. Kâfirlerin çokluğu veya zenginliği karşısında inananların azlığı yahut fakir olmaları hakikat avcılarını yıldırmaz. Şirk ehlinin entelektüel olmasına karşın inananların ün ve ünvan sahibi olmamaları hakikat mesleği takipçileri açısından bir değer ifade etmez.

Elbette kemiyetin de bir hakkı vardır. Lakin bütün bu şaşalı cereyanlar, arayış içerisinde olanlar için kısa süreli tesirler bırakabilir. Arayış, zamanımızda çok değerli bir hal almıştır. Arayış döneminden geçen hakikat avcısı, hidayetin asıl Sahibi tarafından kendisine mühlet ve imkân verilmiş bir bahtiyardır ki genellikle hakikat hazinesine kavuşur.

Şimdi bizler de tufanlar ve fırtınalar asrındayız. Maddi manevi bid’a tufanları, dijital fırtınalar gençliğimizi kasıp kavuruyor. Tufan varsa sefine-i Nuh da illaki vardır. Rabbimizin hükmü değişmediği gibi gemiye binmeden kurtuluş da imkânsızdır. Yüksek dağlar, mevkiler kimseyi kurtaramaz. Bediüzzaman Hazretleri bu zamanın emniyetli kurtarıcı gemisinin Nur Risaleleri olduğunu Kastamonu Lahikası’nda şöyle anlatıyor:

Sadaka belâyı def ettiği gibi, Risâle-i Nûr Anadolu’dan,…. âfât-ı semâviye ve arziyenin def ve ref’ine vesîledir.

Risale-i Nur: Ahir Zamanın Kurtuluş Gemisi

Evet, Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, Küre-i Arz’ın yangınından ve tufanından kurtulmasına sebeptir. Çünkü zaaf-ı imandan gelen tuğyan (azgınlık, zulüm, inkâr), ekseri, musibeti ammeyi celp ettiği gibi; imanı fevkalade kuvvetlendiren Risaletü’n nur, o musibeti ammeyi dairesi haricinde bırakmaya vesile oldu. Bu ehl-i iman, bu Anadolu halkı Risaletü’n nur’a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler, yakında bekleyen yangınlar, tufanlar, taunların (bulaşıcı hastalık) istilasına uğrayacaklarını düşünsünler. Akıllarını başlarına alsınlar… Demek bize ilişen doğrudan imana tecavüz eder… kat’i bilsinler ki bu memlekette, bu asırda bu milleti anarşilikten tereddi (gerileme) ve tedenni-i mutlaktan kurtaracak yegâne çare Risalet’ün- nur’un esasatıdır.”

Kur’an’ın hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nur’u kabul ederek okuyanlar gemiye giriş biletini elde etmiş oluyorlar inşallah. Ne kadar yakınımızda olsalar da imani istifadesini Nur’un hakikatlerinden alamamış evlatlarımız yaklaşan fırtınanın tehdidi altında kalacaklardır. Ebeveynler olarak yüreklerimizi saran Tahrim Suresi 6. Ayetin telaşıyla gençlerimize “Nuh Tufanı” ile birlikte ahir zaman tufanlarını da anlatalım. Risale-i Nur’un birçok yerinde geçen azınlık terapisi konuları çok etkilidir. Mesela;

  • Kalitenin ancak keyfiyetle ölçüldüğü…

  • Bir daneyi hakikatin bir harman yalanı yaktığı…

  • Nefyi ispatın zorluğu hatta imkânsızlığı…

  • Azların çoklara galebesinin Allah’ın bir kanunu oluşu…

  • Dünyanın en büyük dininin İslam olması ve İslam’ın sayıca da artarak devam edeceği…

  • Kâfirlerin temelsiz ittifakları gibi birçok konuyu bu muazzam eser külliyatı olan Sefine-i Nur’a binerek evlatlarımızla müzakere edelim.

İnşallah Cudi Dağı nice fereclere şahitlik edecektir.

Vesselam.

Benzer konuda makaleler:

Nuray Bulut

Eğitimci / Araştırmacı Yazar

Bir Yorum

  1. Sevgili ablacığım çok güzel gidiyor, tesbitleriniz oldukça orjinal. Rabbim yar ve yardımcınız olsun, tesirini halketsin güzel yazılarınızın.

    1
    0

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu