Nur hareketi bir çıkar grubu değildir

Acaba Nur hareketi bir çıkar ve baskı grubu mudur? Ancak manevî baskı grubudur. Maddî çıkar ve siyasî baskı grubu değildir.

-Zira, Bediüzzaman Said Nursî, değil maddî çıkar peşinde koşmayı, “karşılığını vermeden hediye dahi”almamış, alınmamasını tavsiye etmiştir. Mektubat isimli eserinden 2. Mektubu okuyanlar bunu apaçık görür.

-“Bana bir hediye gönderdin; gayet ehemmiyetli bir kaidemi bozmak istersin. (…)‘Kardeşim ve biraderzadem olan Abdülmecid ve Abdurrahman’dan kabul etmediğim gibi senden de kabul etmem’” diyerek neden hediyeden dahi uzak durmak gerektiği hususundaki gerekçelerini açıklar.

-Ve onun tarihçe-i hayatı dahi buna şahiddir.

-Ayrıca Risâle-i Nur, siyaseti etkileme, iktidarı ele geçirme, madde peşinde koşma gibi bir çıkar ve baskı grubu oluşturmaz ve bunlara da şiddetle karşıdır.

-Risâle-i Nur ve ondan tam ders alan biz şakirtleri, değil dünya siyasetlerine, belki bütün dünyaya karşı da Risâle-i Nur’u âlet edemeyiz ve şimdiye kadar da etmemişiz. Biz ehl-i dünyanın dünyalarına karışmıyoruz. Bizden zarar tevehhüm etmek divaneliktir.

Evvelâ: Kur’ân bizi siyasetten men etmiş, ta ki elmas gibi hakikatleri, ehl-i dünyanın nazarında cam parçalarına inmesin.

-Saniyen: Şefkat, vicdan, hakikat bizi siyasetten men ediyor. Çünkü tokata müstehak dinsiz münafıklar onda iki ise, onlarla müteallik yedi sekiz masum biçare, çoluk çocuk, zayıf, hasta, ihtiyarlar var. Belâ ve musibet gelse, o sekiz masumlar o belaya düşecekler. Belki o iki münafık dinsiz, daha az zarar görecek. Onun için, siyaset yoluyla, idare ve âsâyişi ihlâl tarzında, neticenin husulü de meşkûk olduğu halde girmek, Risâle-i Nur’un mahiyetindeki şefkat, merhamet, hak, hakikat şakirtlerini men etmiş.1

-Ayrıca İhlâs Risâlesi’nde, “en büyük güç, siyasî iktidar, madde-para” olmadığını anlatır. Bu hususu ayrı bir alt başlıkta ele alacağız. Şimdi Nur hareketinin nasıl maddî çıkar grubu olmadığı hususunu işlemeyle devam edelim:

-*Nur mesleğinde evvela kendini muhatap alıp, nefsini terbiye etmek asıldır.2 Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nefsimizden başlamalıyız.3

-Halbuki, siyasî baskı grupları, başkalarını veya toplumu düzeltmeyi, ıslah etmeyi esas alır.

-*Nur mesleğinin esası ihlâs sırrına dayandığından4 îman ve Kur’ân hizmeti, maddî ve manevî hiçbir makama basamak yapılamaz.5 Zira, hedef dünyayı değil, ahireti kazanmaktır.6

-Bugünlerde benim yanıma müteaddit ayrı ayrı zatlar geldiler. Ben onları ahiret için zannettim. Halbuki ya ticaret veya işlerinde bir kesat ve muvaffakiyetsizlik olduğundan, bize ve Risâle-i Nur’a, muvaffakiyet için ve zarardan kurtulmak niyetiyle müracaat edip, dua ve istişare istediklerini anladım.

“Ben, bunlara ne edeyim ve ne diyeyim?” diye tahattur ettim. Birden ihtar edildi: “Ne sen divane ol ve ne de onları divanelikte bırakıp divanece konuşma. Çünkü yılanlar zehirine karşı tiryak tedarikiyle ve onları kaçırmasıyla meşgul ve vazifedar birtek adam, yılanlar içinde duran ve sineklerin ısırmasına maruz olan ve sinekleri kaçırmak için çok yardımcıları bulunan diğer bir adama, yılanların ısırmasını bırakıp, ona, sinekler ısırmamasına yardım için koşan divanedir ve onu çağıran dahi divanedir. O sohbet dahi divanece bir konuşmaktır.”

Evet, hadsiz hayat-ı uhreviyeye nispeten muvakkat ve fâni kısacık hayat-ı dünyeviyenin zararları, sineklerin ısırması gibidir. Hayat-ı ebediyenin zararları, ona nispeten yılanların ısırmasıdır.7

-*Zaman cemaat zamanıdır. Kuvvet, sevk ve idare lider, şahısların elinde değil; cemaatin, şahs-ı manevinindir. Risâle-i Nur mesleğinde keramete ve şahsa ehemmiyet verilmiyor.8

-Dolayısıyla Nurculukta din, dindarlık, keramet vs. bir baskı unsuru olarak kullanılmaz.

*Nur mesleğinde bütün himmet ve gücü Risaâle-i Nur’a ayrılmalı. Sözler’i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıkmak ve hayatının en önemli vazifesi onun neşir hizmeti bilmek.9

Bu prensip de dünyayı, siyasî iktidarı kazanmak değil, iman ve Kur’ân hakikatlerini yaygınlaştırmayı esas alır.

Dipnotlar:

1-Kastamonu Lâhikası, s. 186.;

2-Sözler, s. 11.;

3-Sözler, s. 243.;

4-Kastamonu Lâhikası, s. 183.;

5-Hizmet Rehberi, s. 86.;

6-Emirdağ Lâhikası, s.455.;

7-Kastamonu Lâhikası, YAN., s. 90.;

8-Emirdağ Lâhikası, s. 77.;

9-Mektubat, s. 329.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*