EURONUR ÖZEL

Nurani bedenimiz

Mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye olan Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm

İnsan iki mahiyete, iki beden sahiptir. Birinci bedenimiz maddi beden, diğeri ise manevi bedenimizdir. Maddi bedenimiz şu görünen vücudumuzdur. Tüm organlarımız, hücrelerimiz, kaslarımız, kemiklerimiz bu maddi beden dahilinde kabul edilir.

Her iki bedenimiz de idame-i hayat için çeşitli gıdalara ihtiyaç duyar.

Maddi bedenimizin ihtiyaçları hava, su, ısı, ışık ve topraktan bize sunulan çeşitli gıdalardır. Normal bir insan bedeni havasızlığa altı dakika, susuzluğa altı gün ve gıdasızlığa da ancak kırk gün dayanabilir. Bu sürelerden daha az bir vakitte maddi bedenin ihtiyacı olan mezkur gıda ve nimetleri almak durumundadır.

Manevi bedenimiz ise nurani bir mahiyet taşır.

Yani bu bedenimize nurani bedenimiz de diyebiliriz. Aklımız, kalbimiz, vicdanımız, tüm hislerimiz, ruhumuz bu nurani bedenin azalarıdır. Nasıl ki maddi bedenimiz bazı gıdalara ihtiyaç duyar. Aynı şekilde nurani bedenimiz de çeşitli gıdalara ihtiyaç duyar. Bu gıdalar ise iman, ibadet, dua, zikir, fikir ve tefekkür gibi manevi ve nurani gıdalardır.

Maddi bedenimizin kapasitesi sınırlıdır. Gıdalarımızın ve suyun ambarı olan midemiz iki üç litre kadar bir ağırlığı taşıyabilir. Havanın merkezi olan ciğerlerimiz ise yine çok az miktarda havayı bünyesine alabilir. Kudret-i ilahi bu dünyanın fiziki şartları için hayatımızı devam ettirecek kadar bir kapasiteyi vücudumuza yerleştirmiş. Mesela bir mideyi altı yedi litre su ve gıda doldurursanız bu vücudunuzda tahribat yapar. Akciğerlerinizi haddinden fazla hava ile doldursanız ciğeriniz patlatama noktasına gelebilir. Entübe edilen hastalarda ciğer hasarları meydana gelebiliyor.

Yani maddi bedenimiz her yönü ile sınırlı bir beden.

Ancak nurani bedenimizin sınırı yoktur. Kalp ve ruh midesi o kadar geniştir ki ne kadar manevi gıda verirseniz verin ne doyar ne de bir hazımsızlık çeker. Hatta namaz, zikir, tefekkür gibi ibadetlerde maddi beden yorulur, ancak manevi beden yorulmaz. Binlerce manevi gıdayı ruh ve kalp midesinde eritir.

Aslında nurani bedeni maddi bedenine galip olan kişiler bir noktadan sonra maddi bedeni besleyen gıdalara da ihtiyaç duymazlar. Yani yaşamak için yemek, içmek, hava almak, ısı ve ışık gibi temel ihtiyaçlar o nurani bedenler için zorunlu olmaktan çıkar.

Mesela Hızır Aleyhisselam:

“İkinci tabaka-i hayat: Hazret-i Hızır ve İlyas aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyet değillerdir. Bazan, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir.”

Mesela İsa Aleyhisselam:

İki bin yıldır cism-i dünyevisi ile semada meskun olduğu halde hiçbir beşeri gıdaya ihtiyaç duymaz.

Mesela Resul-u Ekrem(asm):

Dünya zamanı ile milyarlar sene sürecek olan Miraç hadisesinde ne yemiş ne de içmiştir. Zira “mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye olan Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın” bedeni tam bir nuraniyete sahip olduğu için yaşamak için maddi bir gıdaya ihtiyaç duymaz.

Peki bu kabiliyetler sadece peygamberlere mi hastır?

Normal insanlar da bu tür kabiliyetlerin inkişafına sahip olabilirler mi?

Yani her insan için bu kapılar açık mı?

Bu ve benzeri suallerin cevabını da bir sonraki yazımızda vermeye çalışalım.

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu