Nurcular geliyor diye korkutmuşlardı

Image
Milliyet dün “Ankara’da istihbarat savaşları“ diye kocaman sürmanşet çekmişti birinci sayfanın tepesine.

Radikal’in manşetiyse şöyleydi: “Kafalar iyice karıştı!”

Vatan’ın sürmanşetine gelince: “Çok acayip işler!”
Altında şunlar yazılıydı:

“Türkiye’de casus filmlerine taş çıkartacak olaylar yaşanıyor. Suikast iddiaları, orduda ‘köstek avı’, hukuk dışı arama emirleri, sahte ihbar mektupları havada uçuşuyor.”

Evet, bütün bu ‘acayip işler’in hepsi yaşanmakta. Ve ister istemez kafalar da karışıyor. Kimin eli kimin cebinde bazen hiç anlaşılmıyor.

İlk bakışta durum böyle.

Ama bir noktayı unutmayın.

Kafalar özellikle karıştırılmak isteniyor. Bazı odaklar bunun için kaç zamandır sistemli bir çaba içinde.

Kafalar karışsın ki gerçeğin üstü örtülsün, meselenin özü dikkatlerden kaçsın. Dezenformasyonlar, psikolojik harekâtlar hep bunun için…

Kısacası:

Gayet profesyonelce karıştırılıyor kafalar!

Oysa, işin özü demokrasiyle ilgili, hukukla ilgili, devleti hukukun içine çekmekle ilgili, askeri hukukun içine çekmekle ilgili.

Bir başka deyişle:

Meselenin özü, demokratik hukuk devletinin bu ülkede de, tıpkı Avrupa demokrasilerindeki gibi, tüm kural ve kurumlarıyla işler hale getirilmesiyle ilgilidir.

Eğer özü bırakıp yan yollarda kaybolursak, yani ağaçlara bakıp ormanı göremezsek, çekin kuyruğunu gitsin o zaman, bugünleri de bize aratacak bir cehennem çukurunda bulabiliriz kendimizi…

Elbette, Erzincan ve Erzurum’da yaşananlar tüm boyutlarıyla aydınlanmalı, varsa cemaatçi komplolar açığa çıkarılmalı, kurumlar arası çatışma neyse bunun kaynağına inilmeli.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hukuku sollar gözüken bir arama kararı hakkındaki açıklamasının üstüne hiç kuşkusuz kararlılıkla gidilmeli ve gerçek neyse bulunmalı.

Bunun gibi, Ergenekon davasında hukuk açısından sakıncalı olan, haksız olan taraflar mutlaka düzeltilmeli.

Ve devlet içinde, yargıda, güvenlik güçlerinde ulusalcı, cemaatçi örgütlenmelere izin verilmemeli.

Ayrıca, Erdoğan hükümetinin demokratik hak ve özgürlükler bakımından mevcut hataları, eksiği gediği mutlaka eleştirilmeli.

Çok açık bunlar.

Ama bütün bunları yaparken de, meselenin özü göz ardı edilmesin. Çünkü, bazı odakların tüm çabası, ‘çok acayip işler’le kafaları karıştırmaya dönüktür.

Yapılmak istenen budur.

Kafalar öyle karışsın ki, Türkiye’de yaşanmakta olan demokrasi ve hukuk mücadelesi güme gitsin.

Kafalar öyle karışsın ki, özünde 2000’li yılların darbe tertipleri ve Çankaya savaşları yatan Ergenekon sulandırılsın.

Kafalar öyle karışsın ki, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerinde yer alan 2003-2004 dönemindeki darbe tertiplerinin hesabı sorulamasın.

Kafalar öyle karışsın ki, askerin içinde su yüzüne vuran ‘ıslak imzalı’ hükümeti devirme komploları ortaya çıkmasın.

Kafalar öyle karışsın ki, ‘kod adı kafes’ adını taşıyan darbe planları karanlıkta kalsın.

Kafalar öyle karışsın ki, ibret verici psikolojik harekâtların parçası olan andıçlar unutulsun.

Kafalar öyle karışsın ki, 367’ler, parti kapatma davaları, türban kararları unutulsun.

Kafalar öyle karışsın ki, askeri hukukun içine çekecek reformların Türkiye’de barış ve istikrar açısından taşıdığı önem gözlerden uzak kalsın.

Kafalar öyle karışsın ki, “Fethullahçılar geliyor!” bağırışlarıyla, nasıl Soğuk Savaş yıllarında “Komünistler geliyor, Nurcular geliyor!” diyerek demokrasi ve hukuk engellenmişse, bugün de aynı şey olsun.

Uzun lafın kısası:

Kafalar karışmasın ve meselenin özünde yatan demokrasi ve hukuka ilişkin değişim dalgası sönmesin!

Milliyet, 25 Aralık 2009

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*