Nurcuların Sungur Ağabeyi…

O, ”Nurcuların, bütün Nurcuların Sungur Ağabeyi” idi. Bir müddettir yoğun bakımdaydı ve duâ talep ediliyordu. Biz de hep duâ ediyorduk. ”Yâ Rabbi, Sungur Ağabeyimizin hakkında hayırlısı ne ise onu ver!” diye.

Ve bir vesileyle İstanbul’da bulunduğumuz bir anda haber geldi: “Sungur Ağabey, Rahmet-i Rahman’a kavuştu.”

Allah rahmet eylesin. İnnâ lillah ve innâ ileyhu râciun. Makamın Cennet olsun Sungur Ağabey!

Tabiî hatıralara daldık, Sungur Ağabeyli hatıralara… Kırk üç sene önce Ankara’da Nurlarla müşerref olduktan sonra, bu dâvânın ağabeylerinden ilk önce, Nurun saff-ı evvel talebelerinden Refet Barutçu Ağabeyle tanışmış, sonradan da Bayram Yüksel Ağabeyle müşerref olmuştum. Daha sonra tabiî, İstanbul ve diğer yerlerde bulunan ağabeyler Ankara’ya geldikçe, onların hepsi ile tanışmak şerefine nail olmuştuk.

İşte bunlardan biri de Mustafa Sungur Ağabeydi. Onunla geçen hatıralarımızdan aklıma gelenlerle onu yâd edip, Fatiha ve rahmet okumaya sebep olmasına vesile olalım istedik. Gençlik yıllarımızda onunla çok görüşmelerimiz, konuşmalarımız olmuştu. Ankara’ya geldiği günlerden birinde dershanede sürahi ile su dağıtıyordum. Sürahi sağ, bardak sol elimdeydi. Sungur Ağabeye su verirken, bardağı almadı. “Kardeş, sürahiyi sol, bardağı sağ eline al, öyle ver” dedi. Hani veren elin sağ el olması için. O hâli hiç unutmamıştım, bunca yıldır da buna dikkat ederim. Hatta bazı gençler de aynı hali yaptığı zaman bazen tatlı tatlı ikaz ederim.

Ankara’ya, diğer ağabeylerle geldiği zaman bir seferinde Ulus Kediseven Sokaktaki Yeni Asya büromuzda iki kardeş kendi kendimize cemaatle namaz kılıyorduk. Lütfi kardeşim beni öne itelemiş ve bilmecburiye imam yapmıştı. Fakat ilerleyen rekâtta, arkamıza gelip duranlar oldu. Namaz bittiğinde baktım ki Üstadın talebesi olan birçok ağabey ve Sungur Ağabey de içlerinde. Nasıl mahcup olup utanmıştım. Yine bir akşam Nur Apartmanı’nda dersteydik. O gün Sungur Ağabey de gelmişti. Derste, askerî subay-doktorlardan Ahmed Alper ve Sabahaddin Elçi Ağabeyler de vardı. Sungur Ağabeyin bir kalp rahatsızlığından dolayı muayene olması icap ediyormuş. Sabahaddin Ağabey de o gece Gülhane Askerî Hastanesinin nöbetçi amir subayıymış. “Ağabey, seni götürüp bir güzel muayene edeyim” diyerek benim de içinde olduğum bir araba ile yolda sohbet ederek gitmiştik.

Epey muarefemiz olmuştu. Bir gün bana bir çakı-bıçağını hediye etmişti. Sonradan hatırını kıramayacağım bir ağabey istedi ona verdim, ama şimdi tabiî “Keşke vermeseydim, bana Sungur Ağabeyin bir hatırası kalırdı” diyorum. Ne yapalım nasip değilmiş. Ankara Yenikent’te; muhterem Mustafa Süzen Ağabey, yan yana dört parsel arsa bulmuş ve onları Aziz Dinlen Ağabey ve babamla beraber üçü almış, bir parselini de Sungur Ağabeye hediye etmişlerdi. Nasıl sevinmiştik “Sungur Ağabeyle komşu olduk” diye.

Daha sonraları bizim hanımın dayı çocuklarıyla Sungur Ağabeyin oğlunun akrabalıkları da olmuştu.

Ankara’da tertiplemiş olduğumuz açık oturumlar olsun, diğer faaliyetlerimiz olsun, bizi oralarda yalnız bırakmazdı.

Evet, “Kahraman Sungur Ağabey” rahmetli oldu. Başta “ağuşunu açmış” Hz. Peygamber (asm) olmak üzere, Üstadının yanına gitti. Nur Talebesi ağabey ve kardeşlerinin yanına gitti. Her ne kadar bizleri muvakkaten yalnız ve yetim bıraktıysa da, artık onun oradaki ahbap ve dostlarına kavuşma sevincinden dolayı kendi hâlimize üzülmüyoruz. Rahmetler diliyoruz. Fatihalar okuyoruz. Hatimler indiriyoruz sana Sungur Ağabeyim. Yerinde müsterih ol. Bu Nur dâvâsı artık bütün dünyaya intişar etmeye devam edecektir inşaallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*