Nurculukta Yeni Döneme Doğru – 15

Meşveret-i Şeriyyeden Şahs-ı maneviyeye

Risale-i Nur talebeleri, Risale-i Nur meslek ve mesleğinin „Asr-ı Saadet“ modelinin  zamanımıza bir yansıması olarak  kabul ederler. Fakat, hürriyet, meşveret, şura, şer-i meşverete dayalı cemaatleşme gibi manaların zamanımızda turfanda olduğunu kabul  ederek bazı noktaları görüşlerinize arz etmeye çalışacağız. Risale-i Nur hareketini her ne kadar „Sünnet-i seniyyeyi ihya“ hareketi olarak yaşamaya çalışsak da, Ahir zaman ile Asr-ı Saadet arasındaki zaman mesafesini de göz önünde bulundurmamız lazım. Asr-ı Saadetten bize gelirken bir çok insani değerin; yollarda farklı mana ve tatbikatlere maruz kaldığına, Üstadımız bir çok yerde değiniyor. Ferdiyetin yakın tarihimizin derinliklerinde zirve yaptığı şu son iki yüz sene içindeki gelişmelerin tarihçelerini bilmemiz  de, günümüzdeki „hürriyet, şura, şer-i meşveret, şahs-ı manevi ve cemaatleşme“ gibi  manalarını  doğru anlamamıza yardımcı olacaktır.

Nazari bilgilerle ameli bilgiler arasındaki mesafeyi „tecrübelerle“ ölçebiliriz. Neticesi alınmamış çok güzel teoriler gibi, Risale-i Nur Külliyatı içinde meşveret ve hayata ait  bizi bekleyen yüzlerce prensibi çoğu kez konuşmuşuzdur.  Şartları olgunlaşmış hür zeminlerde  söz konusu düsturlar uygulanmayınca, hem cemaatin şahs-ı manevisine mal olmuyor ve hem de sağlaması yapılmadığından tartışılmaya devam ediliyor. Bir çoğumuzun dert yandığı ve bazen de haksız olarak dava arkadaşlarımızı incittiğimiz bu husustaki şikayetlerimizin azalması, elbette zaman alacaktır.

Belki de Cemaatlerin Risale-i Nur’daki bilgi ve müktesebatları belli bir seviyeye çıkıncaya kadar, nurcular bu sıkıntıyı çekmeye devam edeceklerdir. Yani Şahs-ı Maneviyi oluşturan fertlerin Risale-i Nur bilgilerini arttırmak ve „hizmet rehberi“ kabul edebileceğimiz; ihlas, takva, sebat, sadakat, tesanüd,uhuvvet ve muhabbet gibi hususlarda belli bir seviyeye tüm heyetlerimizle çıkmakla, Üstadımızın bulunduğu makama „şahs-ı maneviyi“ oturtabileceğiz.

Bu meselenin doğru anlaşılması istikametinde; hem Hz. Üstad’ın tarihçe-i hayatlarını nurlardan öğrenmemiz, hem nurculuğun yakın geçmiş tarihini ve hem de Bediüzzaman Hz.lerinin  daha çok lahikalarda ve müdafaalarda yer alan „mücahede tarihini“ nazarda tutmamız  gerekiyor.Her mahallin mutlaka bir hizmet tarihçesi vardır. O beldede nura hizmet etmiş kahramanlara vefa göstermeden oralarda başarılı olmanın zor olduğunu bilmek durumundayız.

Geçmiş zamanlarda  hal böyle değildi. Zamanın sabrı vardı. Daireye giren kardeşlerin meşveretin usül ve şartlarını öğrenmelerine en az iki üç sene zaman bırakılırdı. Külliyatı iki-üç defa dikkatlice okuma fırsatı bulan kardeşlerimiz, hiç bir sıkıntıya maruz kalmadan intibak edebiliyorlardı. Eski hal muhal. Zaman sabırsız ve sanki insaf tanımıyor. Teoride istememiz ayrı, pratik başka işliyor. Bazı mahallerde  bir sene zarfında cemaat teşekkül ediyor ve o yerlerde Nur hizmeti gürül gürül cereyan ediyor. İsterseniz olağan üstü şartlar diyelim.Risale-i Nur külliyatını bir bütün olarak önlerine koymadan doğru meşveret yapamayacağımıza göre, yep yeni bir usül ile ve bir sene zarfında, Cemaatin fertlerine şahs-ı manevinin ön şartlarını ve kriterlerini aktarma zorunluğuyla karşı karşıyayız. Maddi felaketlerin cemaatlerde vazife devir teslimine benzer bir süratliliği, maalesef  manevi alanlarda da yaşıyoruz. Belki de kıyamet anaforuna  yaklaştıkça her şey hız kazanıyor ve kontrol çoğu kez şahısların elinden çıkmış gibi. Fertlerin gidişatı kontrol edemedikleri süratli bir hizmetin müdebbiriyetini  kuvvetli bir şahs-ı maneviye veremeyenlerin, Kur’an düşmanlarının; her türlü dünyevi cereyanı kendilerine alet edebilen şahs-ı manevilerine  maalesef oyuncak olduklarını, birlikte yaşadığımız son elli senede onlarca defa hüzünle izledik.

Şerî meşveretlerin olmadığı yerde şahs-ı manevi teşekkül edemiyor ve şahs-ı manevinin teşekkül etmediği cemaatlerde ise; İslâmiyet ve Kur’an düşmanlarına karşı bir birliktelik teşkil ettirilemiyor. Üstadımızın tabiriyle vahdet-i ictimaiyyeyi temin edemeyenler elbette bu zamanda manevî cihad meydanlarına çıkamıyorlar. Şahs-ı manevinin içinde bulunmamayı „nurculuk kimliğiyle“ karıştırmamak gerekir, kanaatindeyim. Zira Risale-i Nurları okuyan ve genel çerçevesiye Bediüzzaman’ı üstad kabul eden herkes „nurcu“ kimliğiyle tanınabilinir. Ahir zamandaki global ve lokal dinsizlik cereyanlarıyla “şahs-ı manevî“ içinde mücahede ve orada „Risale-i Nur’u temsilen“  bulunmayı kast ediyoruz, yukarıdaki mana ile…

Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi adına manevi cihadın içinde her türlü hizmet şekli bulunur. Nur medreselerinin kapılarını muhtaçlara açık bırakmak için orada bekçilik yapmaktan tutunuz, Ahir Zaman’ın Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur’ları basım ve neşrine kadar. Bu aralığa yüzlerce kalemin sığışacağını biliyoruz. Buradaki mükafatımızın ve karşılığının da „hizmet rehberindeki“ şartları yerine getirmemizle orantılı olduğunu da unutmuyoruz. Hacerülesved’i mübarek elleriyle yerine yerleştiren  „Muhammed’ül-Emin’in“ cübbesinin her bir köşesine bir kabile mensubuna tutturdukları o muhteşem üslupla Nur Talebeleri, Şahs-ı Manevinin eteklerine tutunarak, bu hizmeti inşaallah kıyamete kadar devam ettireceklerdir.

Benzer konuda makaleler:

5 Yorum

  1. Final cümlesi olarak kullanılan ‘hacer’ül esved’ metaforu harika olmuş.Risale-i Nur Cemaat’nin yakın istikbâlde tahakkuk etmesini bütün ruh-u canımızla dua ve temenni ettiğimiz o büyük şahs-ı manevî mânâsı inşaallah, ‘hacer’ül esved’i kâbeye taşıma ruhuyla tecelli edeceğine inanıyorum

  2. “Şerî meşveretlerin olmadığı yerde şahs-ı manevi teşekkül edemiyor ve şahs-ı manevinin teşekkül etmediği cemaatlerde ise; İslâmiyet ve Kur’an düşmanlarına karşı bir birliktelik teşkil ettirilemiyor.“

    İşte meselenin püf noktası. Bu hususun anlaşılmasına yoğun çaba sarf etmek gerekiyor. Kardeşimizi tebrik ediyorum.

  3. Mesele ana hatlarıyla güzel işlenmiş, tebrikler.
    Meşveret azası her ferd, yegane ölçüsünün ihlas ve sadece ihlas olduğunu hatırda tutup buna göre hareket ederse, meşveret de meşru olur, şahs-ı manevide kamil manada teşekkül eder inşaAllah.

  4. Nur Talebelerini ilgilendiren bu hassas konunun, tabiatına uygunca işlenmesine sevindim.İnşaallah şuranın ruhu olan şahsımanevinin önemini kavrarırız ve üstadlık makamını dolduran bu manevi yapının taşları niteliğindeki kardeşlerimize muhabbetizV tamamıyla gösteririz.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*