Nurs

“O masum Nurslu insanlar, Nurs karyesi; Risâle-i Nur’un nuruyla büyük bir iftihar kazanacak; o vilâyetin, nahiyenin ismini işitmeyen, Nurs Köyünü ehemmiyetle tanıyacak.”
Bediüzzaman Said Nursî

Bir zamanlar “kuş uçmaz–kervan geçmez” olarak bilinen beldenin adıdır Nurs Köyü.
Sonra bir şeyler oldu Nurs’ta…
Asrın en mümtaz şahsiyeti burada dünyaya geldi. Bu ne bir tesadüf, ne de bir yersiz bahane değildi.
Bediüzzaman’ın doğduğu köy.
Bu güzel köye gitmeyen bilemez.
Gidenler tekrar gitmek ister, gidemeyenler derinden bir “aaah“ çekerler.
Bu köyün ismini değiştirmişlerdi ihtilâlciler.
Elli yılı aşkın resmen “Kepirli” adı ile anıldı Nurs…
Şimdi resmen “Nurs“ olarak hakkı tekrar iade edildi.
Gerçi halk yine “Nurs“ olarak anmışlardı bu köyü.
Beş veya altı defa bu güzel beldeye gitmek nasip oldu.
Hüzün ile karışık sevinç duyguları ile…
Bizi köye kadar götürüp getiren minibüsün ön camında “Nurs–Adana” yazıyordu.

Kaptana sordum:
“Niçin köyün resmî ismini kullanmıyorsun?” diye.
Bana şu cevabı vermişti:
“Ağabey sen ne söylersin. Kepirliyi kim bilir? Hatta bir defasında ben İstanbul’a yolcu götürmüştüm. Yolcuyu bıraktım, kendime bir park yeri ararken, elinde ekmek ile karşıdan gelen bir amcaya rastladım, bana durmam için heyecan ile el salladı. Sonra yanıma geldi:
‘Sen nereden geliyorsun evlâdım? Her halde Nurs Köyü′ndensin?’

Ben de: ‘Evet Nursluyum’ dedim.
Amca sonra bana heyecan içinde:
‘Sen hoş geldin evlâdım, sen Üstadımın köyünden geliyorsun, ben arabamı çekeyim, sen benim arabamın yerine arabanı park et’ dedi.”
“Ağabey, Nurs’u dünya biliyor” diye iftihar ile söylemişti Nurslu.

Yine bir hatırasını daha anlatmıştı bize heyecan içinde:
“Buraya dış ülkelerden de gelen insanlar oluyor. Avrupa’dan tek bir insan gelmişti, onu alıp getirdim, ziyaretini bitirdi, köyün çıkışında bizim köylülerden biri el kaldırdı:

Ben de durdum.
Bana:
“Beni Hizan’a kadar bırakır mısın?” dedi.
Ben yanımdaki Avrupalı’ya baktım, zor Türkçesi ile “Al” dedi.
Ve aldım arabaya.
Aralarında konuşmaya başladılar ve:
“Sen Bediüzzaman’ı tanıyor musun?”
Köylü cevap verdi:
“Evet tanıyorum, bizim köyde doğmuş”
Tekrar sordu:
“Hiç kitaplarını okuyor musun?”
Köylü:
“Yok hiç okumadım” dediği zaman Avrupalı Nur Talebesi adeta infiâl etti.
“Ben bu zat ile aynı arabada yolculuk yapamam. Dünyanın tanıdığı ve bildiği bir zatın köylüsü olarak kitaplarını okumayanla aynı arabada gidemem.”

Ben ikna etmeye çalıştım, ama kabul etmedi.
“Bu zata söz verdim, kendisini Hizan’a götüreceksin, ben burada bekleyeceğim, tekrar gelip beni alacaksın” dedi.
Ve öyle yaptım, komşumuzu Hizan’a götürdüm, tekrar gelip onu da Hizan’a bıraktım. Fakat köylümüz çok mahcup olmuştu ve bana iki misli fiyat ödemişti.”

NURS’TAN ANKARA’YA

1970’li yıllarda Nurs’tan bir Nur Talebesi bir vesileyle Ankara’ya yola çıkacakken, köylülerin ileri gelenlerinden birine sorar:
“Ben Ankara’da ağabeyleri nasıl bulurum?”
Muhatabı cevap verir:
“Ankara’ya gittiğinde Ali Vapurlu isminde bir ağabey var, onu kime sorsan bilirler. O seni dershaneye götürür.”
O Nur Talebesi bu söze itimat eder ve Ankara’ya gelir.
Terminal o zamanlarda Etlik kavşağının olduğu yerde idi.
İnince birine sorar:
“Bu şehrin ana merkezi neresi?”
Muhatabı Ulus meydanını tarif eder.
Ve bu meydana gelir, ilk karşılaştığı zata sorar:
“Dur kurban, sen Ali Vapurlu Ağabeyi tanıyir misin?”
“Ali Vapurlu benim” der Ali Bey.
O zaman Ali Vapurlu merkezi Sümerbank Mağazasında memur olarak çalışmaktadır, öğle tatiline çıkmış, merhum Bayram Ağabeyin kaldığı 27 numara adlı dershaneye giderken şark kıyafetli, iri yapılı şalvarlı ve sarıklı bu Nur Talebesi ile karşılaşır.

Ali Bey:
“Hoş geldin ağabey. Beni çok aradınız mı?”
Nurslu misafir cevap verir:
“İlk olarak sana sormuşam kurban”
Ali Bey misafiri alıp dershaneye götürür.
Binlerce Ankaralı’dan ilk kişiye soruyor ve sorduğu zat Ali Vapurlu oluyor.
Buna ne denir?
Buna samimiyetin ve hâlis niyetin kerâmeti denir.
İşte Nurs-Ankara hattı hep böyle devam etti ve ediyor.
Kıyamete kadar da edecek inşaallah.
Bu vesile ile emeği geçenleri tebrik ediyorum, hak yerini bulmuş oldu.
Şimdi Nurs, Nurun bir misafirhanesidir. Misafirhanesi vardır, külliyesi vardır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*