Nutuklarla kalınmamalı…

Bir “Gençlik ve Spor Bayramı” daha bol nutuklarla, danslı gösterilerle ve eğlence programlarıyla geçti. Oysa Türkiye’de gençlerin ve çocukların büyük bir vartanın içinde olduğu resmî rakamlarla ortaya konuluyor…

Ahlâkî aşınmayla son yıllarda toplumda artan saldırganlık, şiddet ve cinâyet, vâhim boyutlara ulaşmış. Milletin inancına, kültürüne, mâneviyatına bütün bütün aykırı olaylar olmakta. Âdeta bir “toplumsal cinnet” hali yaşanmakta. Evlâdın ebeveyni ve ebeveynin evlâdı katlettiği görülmemiş vahşetler işlenmekte…

Eğitimciler, gençliğin geleceğinin sigara, içki, uyuşturucu ve şiddet batağına battığını uyarıyor. İlköğretim okullarının duvarlarına dayanan uyuşturucu, alkol ve keyif verici kötü madde bağımlılığı, gençleri ve çocukları her an patlamaya hazır bir dinamit haline getiriyor.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki “vak’a analiz formu” aracılığıyla tutulan istatistiklere göre okullarda ateşli, kesici, delici aletlerle silâhla yaralamalar olmakta. Suçların başında zorbalık, okula silâh/kesici, delici alet getirme, hırsızlık, gasp, çalma, tâciz, yaralama, şantaj ve tehdit suçları gelmekte. Alkol, uyuşturucu ve kötü madde kullanımı yaşının ilköğretim okullarında ilkokul seviyesine kadar inmesi, eğitimimizde ciddî şekilde kırmızı alarm vermekte.

Meclis’ten Emniyete, sendikalardan sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok kurumun yaptığı anket ve araştırmalarda, “zararlı alışkanlıklar” ve “suç oranları” raporlarında Türkiye’de gençlerin ve çocukların hiçbir dönemde benzerine rastlanmayan bir biçimde arttığını belgeliyor. Orta öğretimde tinerci bir kuşağın türediği, buna karşı mücadele yapılmadığı takdirde nesillerin kaybedileceği ikazı yapılıyor…

TOPLUMSAL CİNNET…

Özetle mânevî terbiye eksikliği özellikle gençlere ve çocuklara “popüler kültür” perdesinde sürekli şiddet, sefâhet, eğlence kültürü enjekte edilmekte; ümitlerini sanal kumara, şans ve talih oyunlarına, toto ve lotoya bağlayan bir “ipod gençliği” türetilmekte…

Asâyişsizlik had safhaya varmış. İşsizlik ve yoksullukla paralel olarak toplum potansiyel suçlara adeta itiliyor. Gasp, kapkaç, hırsızlık, soygun olaylarında patlamalar oluyor. Cemiyet ciddî bir bunalımın içinde…

Adalet Bakanlığı istatistikleri, çocuklarda ve gençlerde suç oranı artışının, tutuklu ve hükümlü sayısındaki artışın, cezaevlerinde yetersizliğe yol açtığını açıkça bildiriyor.

Hapishanelerin ağzına kadar dolu olduğu ve hatta polisin cezaevlerinde ve tutukevlerinde yer olmayışından kimi olayların üzerine gitmeyip suçluları ve arananları yakalamadığı iddia ediliyor. Yapılan araştırmalarda, çocuklar tarafından işlenen suçların yüzde 100 arttığı ve âcilen tedbir alınması gerektiği uyarısı yapılıyor…

Hatırlanacağı üzere Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz yıl İstanbul’da yol kenarında sarhoş ve serkeşçe eğlenen gençlerin halinden şikâyetçi olmuş; gençliğin gidişatından yakınmıştı.

Keza gençleri kabulde yaptığı konuşmada, “Uyuşturucu… Kuru, sulu. Bu noktada yapılan anketlerde gençlik arasında ciddî bir yaygınlaşma var. Gençlerimizi uyuşturucu müptelâsı olmaktan kurtarmamız lâzım” diye gençliği tehdit eden tehlikeyi açıkça ikrar etmişti. “Eğer biz uyuşturucu müptelâsı bir gençlik noktasında sorumluluğumuzu idrak edemezsek, buna karşı tedbirlerimizi alamazsak, gençliğimizin geleceğini yok etmiş oluruz” demişti.

Ne var ki sekiz yıldır başta olan siyasî iktidar sadece “yakınmak”la kalıyor. Özellikle gençlerin ve çocukların ıslâhı ve mânevî terbiye için hiçbir ciddî tedbir alınmış değil…

ÂCİL TEDBİRLER…

Devlet “güvencesi”nde yapılan Millî Piyango İdaresine ve Lotoya bağlı şans ve talih oyunları, içki reklâmları, internet üzerinden kumar ve bahis oyunları, çocukların ve gençlerin zihinlerini zehirlemekte. Özellikle ahlâk bozucu müstehcenliği ve şiddeti enjekte eden yayınlar, hiçbir engelleyici müeyyideye tabi tutulmamakta.

Televizyon dizilerindeki şiddet, sigara ve alkol görüntüleri, sihir ve büyü muhtevalı filmleri, reklâmlardaki uygunsuz görüntüler alabildiğine kontrolsüz devam etmekte; âile mahremiyetini tehdit etmekte, çocuklarda ve gençlerde mânevî tahribata sebebiyet vermekte.

Bu denetlemeyi yapmakla yükümlü RTÜK, Devlet Denetleme Kurulu’nun tesbitiyle harcırah hesaplarıyla, yolsuzluk ve usûlsüzlük iddialarıyla meşgul; etkili bir tedbir alınmamakta…

Devletin şikâyet etmek yerine bir an önce maddî tedbirleri alması; gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

Ve en önemlisi, polisiye ve maddî tedbirlerin yanı sıra, mutlaka mânevî ve ahlâkî tedbirleri de alınması icâbe ediyor. Siyasî iktidara yakınmak değil, tedbir almak düşer. Gençliğin inanç ve mâneviyat temellerinin sağlamlaştırılması, ahlâkî eğitimin güçlendirilmesi; din ve ahlâk eğitim ve öğretiminin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması âcil tedbirlerin başında geliyor…

İhmalinin hiçbir mâzereti olamaz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*