O Risaleler ki…

altArş-ı a’zam’dan tereşşuh eden, Kur’ân’ın malı olma hususiyeti içinde, Makam-ı Mahmud’un (asm) senasına mazhar olan hakikatlerdir o Risaleler…

Hakkaniyetine dair, bir çok manevî istihraçlar yoluyla elde edilen bu Kur’ânî şaheserlerle alâkalı olarak, Müellif-i Muhtereminde, oldukça manidar beyanları mevcuttur.

Şöyle ki;

“O Risaleler ki, Hakaik-i Kur’ânîyenin malıdır. Ve hakikatleridir.” (Sikke-i tastik-i gaybi: 374).

Aynı mealde, devamla yine derki;

“Sözler hakkında, tevazu suretinde demiyorum; belki bir hakikati beyan etmek için derim ki: Sözler’deki hakaik ve kemâlât benim değil, Kur’ân’ındır ve Kur’ân’dan teraşşuh etmiştir. Hattâ Onuncu Söz, yüzer âyât-ı Kur’âniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair Risaleler dahi umumen öyledir.” (A.g.e: 374)

Mânâ aleminin sultanları tarafından yapılan istihraçi değerlendirmeler, Risalelerin hakkaniyetine dair, akıl gözü ve ruh âlemine serpiştirilen hakikatlerle mevcuttur.

Risalelerin mahiyetine dair, Bediüzzaman Hazretleri, yapılan tesbit, tebşir ve teşhislerinin birinde şöyle der:

“Çok zaman evvel bir ehl-i velâyetten işittim ki: O zat, eski velîlerin gaybî işaretlerinden istihraç etmiş ve kanaati gelmiş ki, “Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid’aların zulümâtını dağıtacak. Ben böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsî çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nuranî zatlara zemin ihzar ediyoruz.

Madem kendimize ait değil; elbette, Sözler namındaki Nurlara ait olan inâyât-ı İlâhiyeyi beyan etmekte medar-ı fahir ve gurur olamaz; belki medar-ı hamd ve şükür ve tahdis-i nimet olur.“ (A.g.e: 376).

Kur’ân’ın malı olarak, Kur’ân’dan süzülen, yazılan sözlerin inayat-ı Rabbaniyeye de mazhar olduğunu beyan eden Üstad, bir ifadesinde ise şunları kaydeder:

“Hizmet-i Kur’ânîyeye ait inayet-i Rabbaniyenin ikincisi şudur ki: Cenâb-ı Hak, benim gibi kalemsiz, yarım ümmi, diyar-ı gurbette, kimsesiz, ihtilâttan men edilmiş bir tarzda, kuvvetli, ciddî samimî, gayyür, fedakâr ve kalemleri birer elmas kılınç olan kardeşleri bana muavin ihsan etti. Zaif aciz omzuma çok ağır gelen vazife-i Kur’ânîyeyi, o kuvvetli omuzlara bindirdi. Kemal-i kereminden yükümü hafifleştirdi.” (Şuâlar: 327).

Risalelerin günümüzde milyonlar tarafından beslenilen kaynaklar olarak alınması, okunması ve içindeki hakikatlerin yaşanması yönündeki gayretler ve bu vesileyle de, milyonlarca insanın imanlarının kurtulmasına vesile olması, Risalelerin Kur’ân’dan süzülen hakikatler olduğunu göstermektedir.

Bu hususu da yine Bediüzzaman’dan dinleyelim:

Yazılan Sözler, tasavvur değil, tasdiktir. Teslim değil, imandır, marifet değil şehadettir, şuhuddur; taklid değil tahkiktir. İltizam değil, izandır. Tasavvuf değil, hakikattir. Dâvâ değil, dâvâ içinde burhandır…” (Sikke-i Tastik-i gaybi: 388)

Sonuç itibariyle telif edilen Risalelerin Kelime-i Tevhide dair birer mühür ve sikke mesabesinde olduğu hakikatı mevcuttur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*