OHAL’de buyurun seçime

Aylardır tartışılan, içinde başkanlık sistemini de kapsayan torba yasası, Meclis genel kurulunda çok tartışmalı hatta kavgalı bir biçimde görüşüldü ve kabul edildi. Yasa gereği neticeyi Referandum belirleyecek.

Memleket yine bir seçim sath-i mahalline girdi. Meclis, bütün manipülasyonlara ve gizli olmasına rağmen, bazı milletvekillerinin göstere göstere oylamalarıyla torba yasasını referanduma götürecek yeterli sayıyı buldu ki, artık söz milletindir.

OHAL’de nasıl bir demokrasi ve söz milletin olabilirse o hâlde seçime gideceğiz. Her şeye ve her şarta rağmen seçmenin beyanı olan sandık, her zaman kutsaldır.

Bu güne kadar hiçbir referandum sıhhatlı şartlarda yapılmadı. Oylanması gereken maddelerin memlekete ne getireceği bilinmeden, her seferinde başka faktörler perdeleyip seçim atmosferi başka mecralara sürüklendi. Muharrik-i bizzat kanunlardan ziyade siyaset oldu. İktidar bunu kendine bir payanda, gücüne güç katmak, muhalefet ise eline geçen bu imkânı iktidarın oy yüzdesini azaltmak için bir fırsata dönüştürdü. (1987’de siyasi yasakların kalkması hariç.) Rekabet, kanun maddelerinden daha önde göründü. Vatandaş neyi oyladığını dahi bilmeden sandığa gitti.

Bu gün de ayniyle vâki; kanun maddeleri neyi kapsıyor, nasıl bir idare bizi bekliyor, iktidar yanlılarınca çok da umursanmıyor. Serde, sadece güç verme mantığı hâkim.

YENİ ASYA’NIN DURUŞU

1982 ihtilâl anayasasına Yeni Asya olarak ‘Hayır’ dediğimiz bilinir ki; bu sebeple kapatma da dahil ciddî baskılara maruz kaldığımız da. Mâlûmunuz; yüzde 92’lik bir çoğunlukla kabul edilen ihtilâl ürünü Anayasa’nın bizi 30 ve yukarı seneler idare edemeyeceğini yüksek bir feraset ve tecrübeyle söylediğimiz halde dindarların, bahusus dostların hücumuna uğramıştık. Bu sebepledir ki ciddî kopuşlar yaşandı. Belki de Nurcuları demokratlık imtihanında yol ayırımında bıraktı ki, büyük kaymalar oldu ve henüz o mesafe de kapanmadı. Bize vurmaların sebebi demokrat duruştur, diğer meseleler ise sathîdir. (Vay efendim siz mi her şeyi bileceksiniz!)

Denildi ki “Solcular ‘Hayır’ diyor, siz de onlardan mısınız ki ‘Hayır’ diyorsunuz?”

Biz de; “Hürriyet ölçülerine ve insanca yaşama kriterlerine uymayan bu Anayasa’ya Nur’lardan aldığımız kuvvetle ‘Hayır’ diyoruz. Korkular ve baskılar ‘hakkın hatırı alidir’ düsturunu çiğnetmemeli. Bizim ‘Hayır’ duruşumuza kimlerin destek verdiği değil, neye destek verdiği mühimdir. Memleket idaresinde parmak sayımında şahsın keyfiyeti aranmaz” diyerek doğru bildiğimiz yolda yürüdük. Haklı olduğumuz 30 sene sonra 2010 referandumuyla anlaşıldı ki herkes, hatta ‘mezardakiler bile’ denilerek ihtilâl anayasasının kalkması için seferber oldular.

Karadeniz fıkrası gibi “noldii?” desek de “efendim biz korkmuş, mecburen ‘Evet’ demiştik” gibi cılız beyanlarla geçiştirdiler. Bu gün de aynı propaganda ve aynı baskılar yapılıyor ehl-i diyanet tarafından. Deniliyor ki; A, B, C, D karşıysa yolumuz doğru; zira biz hak onlar batıl, siz niye onlarla aynı cenahtasınız?”

Tarih tekerrürü; mantık aynı, gerekçe aynı, vurmalar aynı. Tek fark bu defa anlamaları için 30 sene beklemeye memleketin hali yok. Hem o kadar ömrümüz var mı ki?

Biz vazifemizi yapacağız. Hangi neticenin çıkacağından ziyade hangi düsturlar bizim irademizin pusulasıdır ona bakarız, neticeye karışmayız.

Varsın onlar okumasınlar. Biz hem önümüze konulan maddeleri, hem de Risale-i Nur prensiplerini okuyacağız. Risale-i Nur ne diyorsa o. Başka da re’sül-malımız yok.

Hz. Bediüzzaman Şark’taki göçer aşiretlere meşrûtiyeti anlatırken; “Şimdi her biriniz, bazı koyunları bir çobanın uhdesine vermişsiniz. Halbuki çoban tenbel ve muavini kayıdsız, köpekleri değersizdir. Tamamıyla ona itimad etseniz, rahatla evlerinizde yatsanız, bîçare koyunları müstebid kurtlar ve hırsızlar ve belâlar içinde bıraksanız daha mı iyidir; yoksa onun adem-i kifayetini bilmekle nevm-i gafleti terkedip hanesinden her biri bir kahraman gibi koşsun, koyunların etrafında halka tutup bir çobana bedel bin muhafız olmakla hiçbir kurt ve hırsız cesaret etmesin daha mı iyidir?” diyerek tek adamlık ile herkesin sahip çıktığı bir demokrasi kıyaslamasında akla kapı açıyor.

İrade bizim. Öyleyse tercihimiz “Hayır”lı olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*