Okuma programlarında verimlilik

alt

Yurt içinde ve yurt dışında hemen her sene tekrarlanan ve hassaten bahar-yaz aylarında esaslı şekilde icra edilen “Risâle okuma programları”na biz de yakînen şahit olduk ve olmaktayız.

Bu programlar, genellikle bir haftalık, on günlük, iki haftalık, üç haftalık ve bir aylık dönemler uygulanıyor.

Bunların arasında en fazla ruhumu saran, kalbimi ve aklımı tatmin eden “Külliyat bitirme programları”dır.

Günde vasatî 200-300 sayfa okunmak sûretiyle, kimi yerde üç hafta, kimi yerde de bir ay süreyle Risâle-i Nur Külliyatı devredilmiş oluyor.

İşte, böylesi bir okuma programı, bendenizin hayatında tam bir dönüm noktası teşkil etti.

Henüz bir lise talebesi iken, 1974’te Malatya’da ilk kez iştirak etmiş olduğum “Külliyatı bitirme programı”, özetle hayatımda şu tarz bir inkılâba sebebiyet verdi:

Okudukça, imanımın ziyadeleştiğini, irademin kuvvetlendiğini hissettim.
* * *
Bu sayede, başta ruhum olmak üzere sâir lâtifelerimi, duygularımı dünyevî kirlerden temizlemeye ve günahlardan uzak tutmaya âzamî derecede gayret göstermeye başladım.
* * *
Bu sayede, hayatta en değerli hasletlerden biri olduğuna inandığım “okuma alışkanlığı”nı kazandım. O gün bugündür bıkmadan, usanmadan okuyorum.

Okudukça rahatlıyor, sıkıntılardan kurtuluyorum.

Dolayısıyla, boş vakit nedir, boş vakit sıkıntısı nedir pek bilmiyorum. Bildiğim ve düşündüğüm yegâne husus şudur: Vakit-fırsat bulsam da, daha çok Risâle okusam… Böylelikle, o kudsî “Oku!” emr-i İlâhiye daha ziyade imtisâl edebilsem…

Bu noktada kırk yıla yaklaşan hayatî tecrübeler bana ayrıca şu hususları adeta ezber ettirdi:

* Bir yerde Nur hizmeti inkişâf ediyorsa, orada bol bol Risâle okunuyor demektir.

* Nisbeten az okunan, ya da okumaların ihmale uğradığı yerlerde ise, tevakkuflar, ihtilâflar ve mânevî sıkıntılar, kaçınılmaz şekilde tezâhür etmeye başlıyor.
* * *
Okuma programları esnasında hakikî dostluğun veçhesini, samimî arkadaşlığın çehresini gördüm. Nesebî kardeşten daha yakın, ferâgat ve fedakârlıkta sahabe ruhunu yansıtan hakikî kardeşliğin örneklerine şahit oldum. Şu fâni hayatta ebedî kadeşlikler kazanmak, en büyük bir saadet olsa gerektir.
* * *
Çocukluğumdan beri hiç yemediğim ve hep uzak durduğum bazı yemek çeşitlerine alıştım, yahut alıştırıldım.

Bundan dolayı da, Cenâb-ı Hakk’a nihayetsiz şükürler ediyorum. Yoksa, belki şimdiye kadar da birçok yemek (nimet) çeşidinden mahrûm kalmış olacaktım.

Zira, çevremizde görüyoruz ki, bilhassa günümüz çocukları bazı yemek çeşitlerini yemiyor, beğenmiyor, yahut ağzına bile değdirmiyor. Bu ise, hiç ama hiç hoş bir durum değil.

Yemek seçen veya Allah’ın nimetlerinden bir kısmına karşı şiddetli reaksiyon gösteren çocuklara anne-babalar “yanlış şefkat” sebebiyle aşırı toleranslı davranıyorlar. Onların her istediklerini yerine getirmek sûretiyle, hakikatte çocuklarına bilmeyerek büyük kötülük ediyorlar.

Okuma programlarında ise, şefkat sû-i istimale uğramadığı için, herkes mecburen gruptaki arkadaşlara uyma ve uyum sağlama cihetine gidiyor. Lillahilhamd, biz de öyle yaptık ve bunun pek büyük faydasını gördük.
* * *
Dershane hayatında olduğu gibi, okuma programları esnasında da nöbetleşe iş görmek, hizmette bulunmak prensibi var.

Dolayısıyla, mutfakta yemek pişirmeyi, temizlik yapmayı, kullandığınız eşyayı düzeltmeyi ve genel ortamı düzenli, intizamlı tutmayı da öğrenmiş oluyorsunuz.

Böylesi ortamlarda gayret hissinin ve sorumluluk duygusunun gelişmesi, hayatın ileriki safhalarına da çok büyük faydalar sağlar. Bunu hassaten yaşayanlar bilir.
* * *
Külliyatı bitirme programlarına iştirak eden gençlerin, program sonrası gittikleri yerlerde de hizmetteki aktiviteleri artarak devam ediyor. Şimdiye kadar bunun sayısız örneklerine şahit olduk.

Günde 200-300 sayfa okuyarak Külliyatı devreden bir genç, artık okumadan duramaz bir hale geliyor. Okudukça da şevki artıyor, hizmet enerjisi günden güne ziyadeleşiyor. Dolayısıyla da, hem kendi iç dünyasını, hem de çevresini aydınlatmaya koyuluyor.

İşte size ideal mânâda bir hizmet eri ve hamiyetli bir dâvâ adamı…

Evet, okumayan veyahut (mâzeretli ise) okunanı dinlemeyen kimsenin enerjisi çabuk biter ve bataryası tükenmeye başlar.

Okumanın, mütalâa etmenin verdiği enerji bitmeye yüz tutunca da, ne yazık ki “gelsin tenkitler, gitsin gıybetler” sürecine girilmiş olur.

Tenkit ise, fabrika çarklarının bozulmasına, hem de hizmetteki şevk ve heyecanın sönmesine sebebiyet verir. Tenkit sahibine verdiği mânevî zarar ve sıkıntı da cabası…
* * *
Netice itibariyle, hem şahsî hayatımızın huzuru, hem de hizmet hayatımızın inkişafı için “olmazsa olmaz” şartlarından birini teşkil eden Risâle okumalarını hayatımızın vazgeçilmez bir alışkanlığı haline getirmeye çalışmalıyız.

Bunun da en tesirli sahası ve laboratuvarı, gönüllü olarak iştirak edilen disiplinli “Risâle okuma programları” olsa gerektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*