Olgunlaşmak, değerlerle yaşlanmaktır

Bazıları yıllar geçtikçe eskir, kurur; bazıları olgunlaşır.

Varlığı insanlığın yüz karası olanlar olduğu gibi, insanlığın medar-ı iftiharı olanlar da var. İlâhî rahmet, iyilerin yüzü suyu hürmetine devam eder. Hadis-i Şerif, “Eğer takva sahibi gençler, beli bükülmüş yaşlılar, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti.” diyerek, ihtiyarların Cenab-ı Hak katında değerinin yüksek olduğuna, onların varlığının, diğer insanların, mahlûkatın hayatlarının ve nimetlerin devamına vesile olduğuna dikkat çeker. Bu gibi ihtiyarların varlığı âlemde bir koruma kalkanı gibidir. Onların varlığı, duâları, tecrübeleri, yaş ilerledikçe meydana gelen olgunlaşma halleri, sözlerinde, davranışlarında görünür hale gelir. Onlar Rahmanın emanetleridir.

Varlık âleminde mesele sadece yılların geçmesi değildir. Beslenme olmazsa yılların geçmesi yıkımları, hastalıkları, zafiyetleri getirir. Suyu verilmeyen çiçek kurur, çiçek anlamını yitirir. Akla uygun, adetullah üzere işler yapıldığında, bitki fıtrî kabiliyetini en mükemmel şekilde sergiler ve tefekkür malzemesi olur. Meyveli ağaçlar meyvesini olgunlaştırır ve lezzetli gıdalar sunar. İnsan da öyle. Yaşlandıkça ve maddî ve manevî beslenmesi arttıkça insan, daha bir adaletli olur. Hikmetle iş yapar. Hak hukuk gözetir, doğrulukta ve hakta sebat eder, ibadetlerde derinleşir, Rabbine yakınlaşır, birlikte yaşadığı insanların, ortak aklın kararlarına uyar, yaşını aklının önüne koymaz, kimseye tahakküm etmez. Yoksa sadece yaşlanmak, değerli olmak anlamı taşımaz.

Bediüzzaman Hazretleri de büyüklüğü sadece yaşlanmak veya belli makamlarda bulunmak anlamıyla ele almaz. ‘Velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazu ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.’ diyerek yaşıyla birlikte olgunlaşmayanları eleştir. Olgunlaşmak kendi kendine değil, insanlar arasında gelişen bir süreçtir. Yılların istikamet üzere yaşanması insana yakışandır. Bunun da yolu aklına, duygularına değil; peygamberi bir tarz olan şahs-ı maneviye güvenmektir. Hayata, olaylara, gelişmelere kardeşlerinin gözüyle bakabilmektir. Yoksa zaman geçer, insan yaşlanır, eskir; eli, dili, gözü, gönlü birer tahrip aleti halime haline gelir. Dünyasını da ahretini de büyük zararlara uğratır. Allah böyle yaşlanmaktan bizleri muhafaza eylesin. Olgunlaşmak, değerlerle yaşlanmaktır.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*