Ölüm hakikati, hayat gerçeği, ibret dersi

Dünya ve insanlık, malûm salgın dolayısıyla çok daha elemli bir şekilde ölümle yüz yüze!

“Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ve çok zikredilmesi gereken ölüm!” ayırımsız kapılarda!

Manevî ve ilahilik yönüyle dinlerde hükmüyle hikmeti birdir ve tektir. Bu manada ölüm;

Allah’ın bir emri ve nimetidir. Müştak ahbaplara visal ve hakikî vatana geçmektir. Zindanı dünyadan bostanı cinana dâvettir. Rahmân’ın rahmeti fazlıyla hizmetlerin karşılığı ücret vesiledir.

Bütün varlıklar, vücutlarıyla Allah’ın vücuduna şehadet ettikleri gibi; ölümleriyle de ezeliyet, sermediyet ve ehadiyetine şehadet ederler. Mevt başka bir hayat rengi ve şeklidir.

Ölüm aslında, dostu dosta kavuşturan bir köprüdür. Hizmeti, vazifeyi, zahmeti, meşakkat bitirip; rahata, rahmete, ücret almaya gitmektir. Karanlık dehlizden bostan-ı bekaya açılan bir kapıdır.

Dünyevî düşünce sahiplerinde ise ölüm: Malın harap olması, çalışmanın hebası, güzel, geniş dünyadan dar bir ümitsizlik çukuruna girmektir. Kabir de, vahşet içinde bir zindandır. Bütün mahbuplardan elemli bir ayrılıktır. Kendi yalancı cennetinden bir ihraç ve vahşete düşmektir.

İnsanlar gaflet mertebelerinde muhteliftir. Şu zamandaki gaflet o kadar kalınlaşmış ve uyutucu bir tarzda hisleri iptal etmiş ki, kendini medenî kabul edenler bu dehşetli elemi hissedemiyorlar.

Ölüm, uzak gibi olsa da er geç başa gelecek bir imtihandır. Esasında insanın manen ölümü, tembellik, inançsızlık ve hayatın gayesini anlayamamaktır.

Ölüm, hiçbir ayırım yapmadan, akraba, komşu, köylü, şehirli, cemaat mensubu demeden bütün kapılara uğruyor. Gazetemiz Yeni Asya’da, şifa dileme ve taziye ilânları aralıksız devam ediyor.

Hz. Peygamberin (asm): “Ölülere kötü söylemeyin. Zira bu sebeple hayattaki yakınlarını incitmiş olursunuz.” Hadis-i Şerifine dikkat etmeliyiz.

Mümtaz bir cemaatin ferdi olarak, çok dikkat etmemiz gerektiğine inandığım bir konuya dikkat çekmek istiyorum. “Helâket-felâket asrındayız.” Üstad’dan beri Nur Cemaati içerisinde çeşitli zındıka oyunları ile çok değerli abi ve kardeşlerle aramıza soğukluk sokulduğu malûmdur.

Bu ortamda onları hiç olmazsa bir nebze aşmalıyız. Hangi meslek ve meşrepte olursa olsun “Nur Dâvâsı” içerisinde olan abi ve kardeşlerin, hastalarına şifalar dilemek, mümkünse kısa ziyaretlerde bulunmak. Vefat edenlerinde hem cenazelerine iştirak, hem de taziyede bulunmak bize yakışan ve buzları eriten güzel bir jest olur diye düşünürüm. Bize yakışan medenî ve dinî vecibeleri yerine getirmek hoş olandır.

Bu münasebetle, çok yakın alâka ve hukukumuz olan ve ahiret diyarına, vatanı aslilerine giden birkaç ismi burada zikredip rahmet dilemek ve duâ etmek istiyorum.

Sırasıyla ilkönce Antalya’nın istikamet ve ihlâs kahramanı Ahmet Denktaş Ağabeye rahmet diliyorum. Dört sene köylerinde çalıştım, evlerinde kiracı oldum. Allah makamını Cennet etsin. Gerçekten örnek bir kişilikti. Emsali çok azdır. Allah rahmet eylesin.

İkinci olarak; yıllarca aynı bölgede bulunmamız münasebetiyle aslen Vanlı olan ve İzmir’de ikamet eden, son şahitlerden Selâhaddin Akyıl Ağabeye rahmet diliyorum. O gerçekten, “fedakârlık” kavramanı tatbikatıyla yaşayan değerdi. Hizmetler için sorumlu olduğum 13 yıllık bölge temsilciliğim sırasında İzmir’e her gittiğimde, hizmetle ilgili, ziyaret, ders, faaliyet, her ne konuda olursa olsun bir “hayır!” dediği asla olmadı. Hemen uzak, yakın, o–bu demeden hizmete amade olurdu. Allah taksiratını affetsin. Makamı Cennet olsun.

Üçüncü olarak da; değerli dostumuz Selâhaddin Yaşar’ın dünürü, Bursa’nın önemli iş adamlarından olan, geçmişte gazetede çalışmış, himmeti olan, benimle de 2000’li yıllarda, Barla Sosyal Tesislerimizde üç-dört sene, ailece, onar günlük periyotlar halinde, “Aile Okuma Programlarında” birlikte olduğumuz çok hukukumuz olan Eyüp Otman kardeşimize de rahmet ve mağfiret dilemeyi bir vicdan borcu biliyorum. Cenab-ı Hak taksiratını affetsin. Makamı Cennet olsun.

Çevremizdeki dost ve komşularla, kimler varsa münasebet kurup helâlleşmek iyi olur.

Hizmet diyarından ücret diyarına gidildiğine göre her türlü hesap orada tam bir “adaleti mahza” ile görülecektir. Bizlerin tortularla uğraşmaması gerekir diye düşünüyorum. Bu canlı musîbetten sorumluluk şuuruyla ders alabilirsek bu en büyük kazancımız olacaktır. Kendimizi kontrol edip bir intibah ve muhasebeye tabi tutmamızın faydalı olacağı kanaatindeyim.

NOT: Başta Koronavirüs musîbeti olmak üzere hastalanan bütün dost ve kardeşlere âcil şifalar diliyorum. Vefat edip, ahiret yurduna giden merhum ve merhume din kardeşlerimize de Allah’tan rahmet. Niyaz ediyorum. Akraba ve yakınlarına sabırlar diliyorum. N. E

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*