Olumsuz bir dünyada olumlu çocuklar yetiştirmek

Onlar son zamanların ve zor zamanların çocukları olarak dünyaya geldiler. Öncekilerin göremediklerine, çok kolay sahip oldular, hiç beklemediler, ertelenmediler ve her istedikleri bekletilmeden yapıldı… Psikolojileri bozulmasın, rahat bırakılsın telkiniyle öyle rahat bırakıldılar, öyle rahat büyüdüler ki, isteklerinin azıcık gecikmesi bile onları öfkelendirir oldu.

Bizim on senede muhatap olduğumuz uyaran tazyikine, onlar belki de bir ayda maruz kaldılar. Kontrolsüzce o kadar çok şey gördüler, o kadar çok şey işittiler ki, bunları eleyecek zamanları bile olmadı. Ayıklanmamış onca bilginin içinde doğru olanı kaçırdılar. Bilgiyi depolamak gücün ve kuvvetin sembolü olunca, hikmetsiz bilgi yığınları altında kafaları daha da karıştı. Yaşlarına göre çok şey öğrendiler, akademik olarak çok iyi eğitim aldılar, ama iç huzurunu, teslim olmayı, beklemeyi, beklerken öğrenmeyi, razı olmayı, kadere hüsn-i niyet beslemeyi ve mutmain olmayı kaçırdılar. Okusunlar iyi mesleklere sahip olsunlar derken, onlara bu hayatın içinde huzurlu ve mutlu olabilmeyi öğretemedik. Onlara o huzuru yaşayacakları bir dünya da bırakamadık. Bencilleştirdik onları, ayaklarına diken batsa, söylenmeye başladılar, standartları ve konforları hiç bozulmasın istediler. Azıcık aksamalar bile, tedirgin olmalarına, şikâyet etmelerine sebep oldu. Başarı tutkusu verdik onlara, çözdükleri soru sayısı kadar takdir ettik. Ötekini görmeyi, diğerini anlamayı arkalara attık. Öyle şişirdik ki benliklerini, karşısındakini görebilecek yer bırakmadık kalplerinde… Terlemeden, üşümeden, hastalanmadan büyüsün istedik.. Bazen bunu öylesine abarttık ki, cam fanuslardan dışarı çıkarmadık, iyi anne baba olmayı da sadece bundan ibaret sandık… Onlara bıraktığımız dünya yeterince kirlenmişti, yeterince harcanmıştı, geriye kalan da her şeyin sanalı oldu. Sanal hayatlar bıraktık onlara… Çünkü gerçeğini çoktan tüketmiştik… Gerçek olmayan arkadaşlıklar, kendinden uzak kimlikler kurdular bilgisayar üzerinden… Her şey yalandı bu ortamda, kendine istediğin kimliği çizebilirdin, istediğin yaşta ve konumda da gösterebilirdin… Olmak için uğraşmana da gerek yoktu buralarda, sadece alman yeterliydi, aldığın kadar, varlığını hissedebilirdin… Sevginin bile sahiciliği, büyütücü etkisi kayboldu. Gerçek olmayan, sanal ilişkiler yaşar oldular. Evlilikle birlikte büyüme ve olgunlaşma için geçirilen zaman, gösterilen anlayış, beklenilen süreç ve tutumlar enayi olmakta eşdeğer oldu. Eğer sıkıldıysan bırakabilirsin, yeni bir hayat kurmalısın şeklinde söylemler oluşmaya başladı. Geçici, günlük ve hayatın içinde olmayan, sorumluluk gerektirmeyen, zaman tanınmayan ilişkiler öğrettik internet üzerinden… Her şey tüketildi, telefon değiştirir gibi, ilişkilerimizi de yeniledik… Öylesine alıştık ki yenisini almaya, tamir ettirmek nostalji oldu. Eşyalarımızı onarmadığımız gibi ilişkilerimize zaman tanımak, toparlamaya çalışmak da gereksiz algılanır oldu.

Evet, onlar gerçekten, görüntüde rahat, muhtevada ağır yüklerin yolcuları oldular. Bizim göremediğimiz ve yaşayamadığımız bir çok imkâna sahip oldular, çok daha iyi şartlarda büyüdüler belki, ama onlar masumiyeti kaçmış, özgürlüğün satın alma gücüne endekslendiği, şefkatin akılsızlık olarak görüldüğü bir zamana doğdular. Onlar olumsuz zamanların silâhsız askerleri olarak bu dünyaya geldiler. Yürümeden evvel uçmayı öğrenmeleri gereken şartlara maruz kaldılar. Yaşlarının getirdiği tabiîliği, oyunu ve samimiyeti, hesapsızlığı yaşayacak vakitleri de olmadı. Küçük yaşlarda küçük hanım ve beylere dönüştüler. Vakitsiz zamanlarda vakitsiz duygulara maruz kaldılar. Erken büyümenin tecrübesizliğini yaşadılar.

Biz yetişkinler ise, onlara her türlü imkânı, her türlü standart şartları sağlarken, önemli bir şeyi unuttuk. Onlara bu hayatın içinde nasıl mutlu olunacağını, iç huzuruyla nasıl yaşanacağını, olumlu ve basiretli bir insan olmanın nasıl mümkün olacağını öğretmeyi unuttuk. Kariyerli, iyi meslek sahibi olsunlar derken, sanırım asıl formülü kaçırdık….

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*