Allah’ın önü acı, arkası tatlı nimetleri vardır. Yani önce sabır gerektiren, teslim gerektiren, tevekkül gerektiren, rızâ gerektiren; sabrı, teslimi, tevekkülü ve rızayı gösterenler için hemen ardından Allah’ın sonsuz rahmetini, rızasını ve merhametini netice veren yüksek nimetler… Hastalıklar gibi, musîbetler gibi, ölüm gibi.
Bedîüzzaman bu hakikati en basit bitki hayatından örneklerle ispat eder. Şöyle ki: En basit hayat tabakasına sahip bitkinin ölümü, hayatından daha muntazam bir san’at eseridir. Meyvelerin, çekirdeklerin ve tohumların ölümü görünüşte bozulmak, çürümek ve dağılmaktan ibarettir. Fakat bu görüntü altında gayet muntazam bir kimyevî muamele çerçevesinde, elementlerin, minerallerin ve gerekli zerrelerin faydalı şekilde bir araya gelmesiyle öyle bir hamur oluşur ve yoğrulur ki, tohumun ölümü, sümbülün hayatını netice verir. Demek çekirdeğin ölümü, sümbülün hayatının başlangıcıdır veya hayatının tâ kendisidir. Öyleyse çekirdeğin bu ölümü hayat kadar muntazamdır, hayat kadar yaratılmıştır! Hem sonra hayat sahibi meyvelerin veya hayvanların insan midesinde ölümleri, insanî hayata çıkmalarına bir basamaktır. Öyleyse bu ölümün meyveler ve hayvanlar için yeni ve daha muntazam bir yaratılma meselesi olduğunu söylemek zor olmaz.
İşte en aşağı hayat tabakasına sahip olan bitki hayatının ölümü böyle muntazam bir yaratılışa başlangıç oluyor ve kaynaklık ediyorsa, hayat tabakasının en üstününde yaşayan insan hayatının başına gelen ölüm, elbette daha muntazam ve baki bir hayatın basamağı ve başlangıcı olacaktır. Yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, berzah âleminde baki hayat sümbülü verecektir. 2
Bedîüzzaman, ölümün dört açıdan nimet olduğunu beyan eder. Sırayla ele alalım:
1- Ölüm, kimi insanı ağırlaşmış olan hayat vazifesinden ve hayat yükünden kurtarıp yüzde doksan dokuz dostlarına kavuşmasını sağlayan berzah âleminin kapısı hükmünde olduğundan, yaşlılar ile ağır ve çaresi tükenmiş hastalar için en büyük bir nimettir. Ayrıca ölüm ebedî saadetin kapısıdır ve başlangıcıdır. Bizi ölüm ötesi nimetlere ulaştıran bir kapı hükmünde olan ölümün kendisi de, bu açıdan, nimetten başka bir şey değildir. 3
2- Ölüm mü’mini, dar, sıkıntılı, dağdağalı, karmaşık ve fırtınalı dünya karanlığından çıkarır; geniş, sevinçli, ıztırapsız ve baki bir hayata mazhar eder. Kişiyi, hakikî sevgili olan Cenâb-ı Allah’ın rahmet dairesine alır. Bilhassa iman ehli için ölüm karanlıklı bir kuyu ağzı değil, nurlu âlemlerin kapısıdır. Dünya ise bütün görkemiyle ve alıcılığıyla, ahirete nispeten bir zindan hükmündedir. Elbette dünya karanlığından Cennetler bahçesine çıkmak, sıkıntılı ve tutsak cismanî hayattan rahat âlemine ve ruhların uçuştuğu âleme geçmek ve Rahman’ın huzuruna gitmek bin can ile arzu edilir bir seyahattir. Hatta bir saadettir. 4 Ölüm bu yönüyle de tartışılmaz bir nimettir.
3- İhtiyarlık gibi hayat şartlarını ağırlaştıran bir çok olay vardır ki, ölümü hayatın çok üstünde bir nimet olarak gösterir. Meselâ sana ıztırap veren pek ihtiyar annen ve baban ile birlikte, onların anne ve babaları, dede ve nineleri… vs dayanılmaz, ıztıraplı ve hastalıklı halleriyle senin önünde şimdi bulunsaydı, hayat ne kadar çekilmez bir dert, ölüm ne kadar nimet olurdu; hissederdin. Hem meselâ, güzel çiçeklerin âşıkları olan güzel sineklerin, kışın şiddetli soğuğunda hayatları ne kadar zahmetli, kış öncesi ölümleri ne kadar rahmet ve nimet doludur.
4- Uyku nasıl ki musîbete uğrayanlar, yaralılar ve hastalar için bir rahat, bir rahmet ve bir istirahattır. Öyle de uykunun büyük kardeşi olan ölüm de, musîbet zedelere, çok ağır dert sahiplerine ve intihara kadar götüren belâlarla müptelâ olanlara tam bir rahmet ve nimettir. Fakat şüphesiz ölümün bu rahmet ve nimet ciheti iman ve salih amel sahipleri içindir. Dalâlet ehli için ise ölüm elbette azap içinde azap, acı içinde acıdır. 5
DUÂ
Ey Hâlık-ı Mevt ve Hayat! Hayatı bizim için rahmet kıl; azap kılma! Ölümü bizim için nimet kıl; nikmet kılma! Kabri bizim için nur kıl; nar kılma! Kıyameti bizim için müjde kıl; kâbus kılma! Mahşeri bizim için berat kıl; ceza kılma! Sıratı bizim için necat kıl; facia kılma!
Âmin!
Dipnotlar:
1- Mülk Sûresi: 2. 2- Mektûbât, s. 13. 3- İşârâtü’l-İ’câz, s. 229. 4- Sözler, s. 187. 5- Mektûbât, s. 14.
Benzer konuda makaleler:
- Ölüm nimettir
- Ölüm nasıl bir nimet olur?
- Mevt ve ölüm nasıl bir nimet olur?
- Ölüm, en büyük bir nimet!
- Baharda yeryüzü bir sofra-i nimet!
- İnsanın hakkı naz değil, niyazdır
- Sa’y (emek) ile sermaye nasıl barışır?
- Nimetler O’nundur ve O’nun hazinesinden çıkar
- Yumurtadaki mucize
- Âlem kitabının mürekkebi
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun