Omnipotans Mekanizması

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin “Birey emasyonel (duyusal) çatışma ya da iç dış stres etkilerine, özel güçleri ve yetileri varmış ve diğerlerinden üstünmüş gibi hissederek veya davranarak tepki vermek” şeklinde tarif ettiği savunma mekanizmasıdır. Bu hali kısa bir süre için şehrin sokaklarında dolaştığınızda, özellikle lise ve üniversite çağındaki gençlerde sıklıkla gözleyebilirsiniz.

 

Erkeklerde ve bayanlarda kendi cinsiyet özelliklerine göre farklı şekillerde tezahür eden bu hal davranışlarına “kendini önemli hissetmek” arzusunun beden dili ile ifadesi tarzında yansır. Erkeklerde “en güçlü”, bayanlarda “en güzel” olduğu ya da olmak istediği tarzında bir beden ifadesi ve bunun uzantısında da sürekli saçıyla, görüntüsüyle uğraşma hali gözlenir. İç alemdeki benlik imajı, çoğunlukla, gerçek yaşantıdan oldukça güçlüdür. Kişi, dış çevredeki insanların belli konularda üstün olduklarını kabul etmekle birlikte, önemli bazı noktalarda kendisinin gerisinde olduğu inancındadır. Mesela, bir öğrenci, dersleri arkadaşından daha kötü olduğu halde, kendisi daha güçlü olduğu ya da iyi futbol oynadığı için benliğini arkadaşının üstünde görür. Bu yaşın önemli özelliklerinde biri de sokakta yürürken bütün gözlerin kendi üzerinde olduğu hissidir. Ruh boyutunda ve duygular aleminde, o an orada bulunan kalabalığın en güçlüsü, en güzeli ve pek çok sıfatın “en”li haline sahip olduğunu düşünür. Bu duyguları, özellikle duyguların hakim olduğu gençlik döneminin beden dili daha belirgin olarak yansıtmaktadır.

Aslında hayatın sıkıntıları, varlığın oluşturduğu tehditler, duygulardaki dalgalanmalar, stresler karşısında her insanın ayakta kalabilmek için tutamağı “benlik”tir. Bütün tehditlere karşı kendini güvende ve sağlam hissedebilmesi için genel eğilim benliğin güçlendirilmesi yönündedir. Hayatın, insanların, felâketlerin, yani varlık aleminin birer tehdit unsuru olarak algılandığı alemde ayakta kalabilmenin yegâne yolunun benliği güçlendirmek olduğunu düşünür. Bunun sonucunda ise olduğundan çok daha üstte algılanan bir benlik algısına ulaşır. Önüne çıkan herkesi bir yumrukta devirebileceği ya da yanından geçen herkesin kendisini taciz niyeti taşıdığı düşünceleri farklı olmak, farklı hissedilmek, önemli olmak ve önemli algılanmak arayışının sonucudur. Bu duygu özellikle ekonomik alanda reklamcılar tarafından kullanılmaktadır. Kendi ürünleri ile farklılığı yakalayacakları, önemli kişiler olarak algılanacakları vaadi ile müşterilerine ulaşmakta ve ürünlerini pazarlamaktadırlar. Tüketim, farklı ve en iyisine sahip olmak duyguları körüklenerek hızlandırılmaktadır. İnsanlar, kişilik özellikleri ile bulamadıkları önemliliği, büyüklüğü; arabasında, evinde, kıyafetinde, parfümünde, şampuanında ya da son dönemlerde sıklıkla gözlenen şekli ile cep telefonunda aramaktadırlar.

Ruhun varlık aleminin tehditleri karşısında bütünlüğünü muhafaza etmesi ve ayakta kalabilmesi için verilmiş benliğin ve onunla bağlantılı kuvvelerin bu şekilde kullanılması aslında çok tehlikeli bir yoldur. Firavunluk noktasına götürebilecek bir ruh halinin de başlangıcıdır. Hayatı önemli olmak, başkalarından farklı olmak, en üstün vasıflara sahip olmak anlayışı ve arayışı üstüne bina edilmiş fert, benliğini sürekli kendi namına kullanacak, “ismî”mileştirecek, “ben” bene hizmet etmekle kendini balon gibi şişirecektir. Bu balon en ufak bir felaket ve musibet karşısında sönebilecek ve ferdi boşlukta bırakacak mahiyettedir. Sönmediği takdirde ise iyice şişerek kişiyi yutacak bir boyut kazanacaktır.

Benlik, aslında bir anahtar hükmündedir. Anahtarın önemi kendine yönelik değil, açtığı kapıya yöneliktir. Varlık aleminin gerisindeki Esma-i İlahiyeyi açmaya yönelik bir önem arzeden benlik, bu yönü ile ele alınmazsa, şekil değiştirirse ve gereğinden fazla önem atfedilirse hem iş görmeyecek hem de vehimlerle büyütülecek, sonuçta hayatı anlamlı kılacak bir unsur iken, onu karartan, anlamsızlaştıran bir konuma gerileyecektir. Önemi, büyüklüğü, üstün özellikleri kendinde arayan insan, aslında zayıflığına, aczine, fakrına bir çare arayışı içindedir. Ancak ne yazık ki, benliğindeki özellikler, kendilik algısı buna çare değildir. Benliği bir balon gibi şişirmek acz ve fakr yaralarını ancak örtebilir. Bu ise tedavi değil, yaraları daha derinleştirecek bir yoldur. Üstelik balonun tazyiki ile kötüleşme süreci daha da hızlanır.

İnsandaki benlik, kendini önemli hissetme arzusu, her şeyin “en”ine sahip olma arayışı, aslında Yaratıcı’ya yönelik özellikleri tanıması içindir. Bu anlamda kullanıldıklarında, birer ölçü birimi, tartmaya yarayacak unsurlar olurlar. Haksız yere işgal edilmiş alanlarda, şişirilmiş boyutlarda tecessüm etmiş eneler, farazî ve vehmî büyüklükler olmak yerine Şems-i Ezeli’nin aksettiği damlacıklar olmak, acz ve fakr yaralarının en güzel ve sevimli çareleridir. Sınırlı bir alanda, geçici bir zeminde yer alan güzelliklerin tatmin etmediği ruh ya fir’avunlaşarak, omnipotans ile kendinde olmayan pek çok şeyi kendine mal ederek bir çare arayacaktır ya da acz ve fakrını merdane kabul edip, Sonsuz Kudrete dayanmakla kalıcı bir çare bulacaktır. İkinci çare dünyadaki acz ve fakrın çaresi olduğu gibi, ebedi bir saadetin ve hiç bir dünyevi gücün temin edemeyeceği sonsuz, sayısız, tarif edilmez nimetlerin de kapısını açacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*