On yedi sene evvel, on yedi yaşında şehit olan genç

Her gittiğimiz yerde, “muhabbet fedâisi” ve “müfritane irtibat” sevdalısı olduğumuzdan, arkadaşlarımızla hemhâl olmayı temin etme işinde gayret ediyorduk.

Otuz üç sene evvel Bursa’ya tayin olarak gelmiştik. Burada da baktım bulunduğumuz yerde bir sohbet yapılmıyor. İş yerindeki eskiden beraber olduğumuz arkadaşları harekete geçirerek bir sohbet başlattık. Mahallede oturan Yeni Asya Nur cemaatinden de kimlerin olduğunu araştırdım. Arkadaşlarla tek tek münasebete geçerek sohbetlerimize dâvet ettik. Sonradan bizi duyanlar da iştirak etmeye başlayınca, halkamız bayağı genişledi maşâallah.

Bunlardan biri de, Musa Kocalan kardeşimiz ve ailesi oldu. Muhterem Musa kardeşimizin hanımı, müdakkik ve mütehassis kardeşimiz Akın Hanım da iştiyak, samimiyet ve ihlâsla cemaatimize dâhil olunca, iki evlâdı da genç olarak içimizde kendilerini buldu. Onlar da, maşâallah arkadaşlarıyla yapılan Risâle-i Nur yarışmalarında, umumiyetle birinci gelerek, kendilerini gösteriyorlardı.

Büyük çocukları Mehmed Âkif, Risâle-i Nur’un Kur’ân hakikatlerini okulunda birçok arkadaşına anlatıyor, onların istikametli hayat yaşamasına sebeb oluyordu. Daha on yedi yaşında olan Âkif, o sene yapılacak olan üniversite imtihanına da hazırlanıyordu. Hem maddî hem mânevî sahada çok muvaffakiyetler gösteriyordu. Onun bu hâllerine hem okuldaki hocaları hem arkadaşları hem ailesi hem de bizler, memnun gözlerle bakıyorduk.

Yaz mevsiminin bunaltıcı havasından, hem teneffüs etmek hem de biraz değişiklik olması için, sınıf arkadaşı Emre ile beraber başlarında daha büyük abileri olmak üzere, Karadeniz Ereğli’de bir okuma programına iştirak ediyorlar. Okumanın dışındaki vakitlerinde de çeşitli müsbet faaliyetler yapıyorlar. Bir gün de hep beraber yüzme için denize gidiyorlar. Tabiî, o denizi, Karadeniz’in coşkun sularını, azgın dalgalarını pek bilmiyorlar. (1976 senesinde, Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nda staj yaparken, iki ay kalmış ve biz de bir iki defa denize gitmiştik. Zaten yüzmeyi bilmeyen ben, kenarlarda, göğüs hizamı geçmeyen yerlerde dursam da dalganın çok olduğu zaman korkardık.)

Ve birden, dağ gibi bir dalga vurduğu gibi, geri çekilirken, M. Âkif ve arkadaşı Emre’yi anında yutuyor ve iki genç beden sulara gömülüyorlar. Diğer arkadaşları kaçıp kurtuluyor. Bursa’daki arkadaşlarımıza vaziyet intikal edince, birkaç arkadaşımız, sür’atle Ereğli’ye gidiyor. Fakat vaziyet vahim. Ciğerler yanıyor, yürek kan ağlıyor. M. Âkif ve arkadaşı bir türlü bulunamıyor.

1 Temmuz 2004 Perşembe sabahı erken saatte evin telefonu çalıyor. Telefonu açınca karşımdaki arkadaşımız hüzünlü ağlamaklı sesle, “Osman Abi, maalesef M. Âkif’i kaybettik. Siz, oradan bir–iki arkadaşla beraber, Musa kardeşin evine gidip vaziyeti, usûlünce anlatın” deyince kalbime sanki bir ok saplandı. Yutkunuyor muyum, hıçkırıyor muyum anlamıyorum. İçimden, “İyi de kardeşim bu zor vazifeyi niye bana tevdii ediyorsunuz, ben şimdi gidip ne diyeceğim, nasıl anlatacağım?” diyorum. Hanım, bu şaşkın vaziyetimi anlayıp, kalkarak yanıma geliyor, ne olduğunu, bu garib vaziyetimin sebebini soruyor. Dil dönmüyor ki anlatsın. “M. Âkif, denizde boğulmuş” der demez, makaraları bırakıyorum, hanım da benimle beraber hüzne boğulurken, aynı anda “ah Akın Hanım!” diyor. İkisi de hem mahalle, hem sohbet arkadaşları… İkisinin de erkek kardeşleri şehid olarak vefat ettiği için ayrıca bir ortak dertdaşlıkları da var.

Sabahın erken saatlerinde, iki arkadaşımıza haber edip onların aileleri ile beraber üç aile gidip alıştıra alıştıra, vahim vaziyeti anlatıyoruz. Artık o vaziyeti, anayı, babayı, dedeyi, nineyi, kardeşi varın bir gözünüzün önüne getirin. Evet, neticede, Mehmed Âkif’imiz, hükmen şehid olmuştu. Daha yakın bir zamanda polis olan dayısının şehadetinden sonra, M. Âkif’in bu şehadeti, yüreği yanan Necmeddin dededen aile fertlerinin hepsine de bir kor ateş düşürüyordu.

On yedi sene sonra, on yedi yaşında iken hem de gün olarak da aynı güne tekabül eden bu günde hükmen şehid olan, Bursa’mızın zekî, ehl-i hizmet evlâdı M. Âkif ve arkadaşı Emre kardeşlerimize Allah’tan tekrar rahmetler dilerken, evlâdlarını hiçbir gün unutmayıp, akıllarından çıkarmayan kederli ailelerine de başsağlığı diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*