Bu hizmetin istinat noktası nedir?
Elbette ki Üstad Bediüzzaman’dır.
Seksen yedi yıllık ömrünün meyvesi olan Risale-i Nur eserleridir.
Nurlardaki iman ve İslam hakikatlerdir.
Lahikalardaki içtimai ve sosyal prensiplerdir.
Münazarat, Hutbe-i Şamiye ve Emirdağ Lahikası gibi eserlerde izah ve şerh edilen siyasi ve idari düsturlardır.
Tüm bu prensipler bize yön verir.
İstikamet tayini yapar.
Deniz feneri gibi önümüzü aydınlatır.
Ki, bizi yanlış adım atmaktan, istikametten ve doğrudan sapmaktan ve karanlık denizlerin altına gizlenmiş fitne kayalıklarına çarpıp batmaktan korur.
Risale-i Nur sağlam bir halat.
Ferşi arşa bağlayan kopmaz bir Kur’ani iptir.
Bize düşen bu halat ve ipe sıkı sıkıya dört elle sarılmaktır.
İhlâsla, samimiyetle, şevkle, sadakatle bu yolda sebat etmektir.
Tıpkı saff-ı evvel nur talebeleri gibi…
Tıpkı Zübeyir Abi gibi…
Çünkü,
Zübeyir Abi, ihlasın, sadakatin, sebatın en güzel, en mümtaz örneklerinden birisidir.
Nur talebesi nasıl olur denince ilk akla gelenlerden birisi odur.
Hayatını hizmet için harcamış nadir görülen bir şahsiyettir.
Aynı zamanda,
Bu günkü neşriyat ve yayın hizmetlerinin de bir ölçüde kurucusu mahiyetindedir.
Risale-i Nuru bir Tuba ağacına benzetirsek, ana kollarından, belki de ana gövdesinden birisi Zübeyir Abi yolu ile gelen koludur.
Zübeyir Abi nur talebelerinin sembolüdür.
Nura hakkıyla talebe olmak isteyen onu örnek almalı.
Tıpkı Kutlular Abi gibi.
Bu abimiz de Bediüzzaman ve Zübeyir Abiye sadakatle meşhur biridir.
Bir çok haline bizzat şahit olduk.
Fazla söze hacet yok.
Neşriyat ve yayın hizmetlerinin başına Zübeyir Abi tarafından tayin edildiği zamandan bu yana, bu satırları okuyan bir çok kardeşimizin de yine bizzat şahit olduğu bir hizmet insanı…
12 Eylül’de nasıl bu hizmetin istikamette gitmesine vesile olduğunu, 28 Şubat’ta cemaatin en önünde mücadele ettiğini, bu uğurda ailesini, çocuğunu ve sağlığını kaybettiğini hepimiz biliyoruz.
Bu günkü meşveret sistemi için de neler yaptığı malumunuzdur.
Şahs-ı manevinin ve meşveret sisteminin teşekkülünde katkısı büyüktür.
Şayet bu gün istikamette olmakla övünüyorsak…
Şayet bu gün başımız dik olarak geziyorsak…
Şayet bu gün hakkı tuttuğumuzu söylüyorsak…
Bu Bediüzzaman ve Nurların çizgisini takip ettiğimiz içindir.
Şayet geleceğe de böyle devam etmek istiyorsak bu çizgiden asla ayrılmayalım.
Bu yolda sadakat ve sebatla yürümeye devam edelim.
Zübeyir Abi ve Kutlular ve diğer mümtaz nur talebeleri…
Ve…
Şahs-ı manevinin değerli erleri bu hizmetin kökleridir.
Bediüzzaman’a bağlayan ana kollarıdır.
Risale-i Nurun müstakim bir yoludur.
Elbette ki bizi bu yolumuzdan ayırmaya çalışacak, istikametimizi bilinmez yönlere çevirecek, bizi köklerimizden koparmak için uğraşacak bir takım eylemler olabilecektir.
Bize düşen uyanık olmaktır.
Bediüzzaman ve Risale-i Nur çizgisine sıkı sıkıya bağlanmak, meşveret ve istişare prensiplerine sadakatle bağlı kalmak, şahs-ı maneviye kuvvet vermektir.
Yoksa,
İpliğinden çözülmüş tespih taneleri gibi dağılır gideriz.
Allah bizi görünür, görünmez düşmanın şerrinden korusun.
Benzer konuda makaleler:
- Mehmet Kutlular Ağabeyin hayatı ile verdiği sadakat dersi
- Cesur yürek bir dava adamı: Kutlular Ağabey
- İzmir Zübeyir Gündüzalp´ı anma programı
- Yeni Asya, sebat ve sadakat
- Zübeyir sisteminde
- Zübeyrî çizgi -2011
- Hizmet adamı müteessir ol(a)maz
- Sadakat ve sebat
- Herşeyde meşveret hükümfermadır
- Bediüzzaman zaten yaşıyor
Hakkın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra feda edilmez!
İlk yorum yapan olun