Papa Fransiskus, Klaus Schwab ve Dom Helder Camara

Bu günkü yazımızın çoğu okuyucularımızı alâkadar etmeyeceği düşüncesinde olanlar, okumayabilirler. Yalnız ahir zaman olaylarını, Müslüman Hıristiyan ittifakını ve dinsiz global hegemonyacıların mahiyetlerini merak edenler, sabır ile sonuna kadar okumak durumundalar…

Dom Helder Camara’nın zihninizde açtığı “Kızıl Papaz” hikâyesi üzerinde durmayacağız. Hitler’in savaşı kaybettiği dakikaya kadar nasyonal sosyalist ve daha sonra Marksist olmuş Brezilyalı Cizvit din adamı üzerinden, fukaralıkla boğuşan “LATİN AMERİKA” Hıristiyanlarını dinlerinden uzaklaştırmak isteyen münafık Marksist “KURTULUŞ TEOLOJİSİNİ” bilimsel olarak burada ele almanın hem ilme, hem Hıristiyanlığa ve hem de demokrasiye hakaret sayılacağından, biz yalnızca bir ikaz ve ihtarda bulunmak istiyoruz.

Latin Amerika’daki zulmü, labirentlerin içine düşmüşler tarif etseler de, zalimlerin mahiyetlerini anlayamayacaklardı. Güney Amerika’nın fakir ve mazlum ahalisine, Yeni Muhafazakârların üstadı Leo Straus’un biricik talebesini musallat eden Rockefeller grubu, aynı musîbetzedelerin imdadına Marksizmi göndermişti. Dinsizlik ve ahlâksızlıkla “Dünya Hakimiyetine Koşanların” bir taraftan askerî ihtilâllerle buradaki millet iradelerini devre dışı bırakırken, öbür taraftan da; bir çok kültürel, ekonomik ve siyasî kanaldan, Marksizmi destekleyerek “karşı tezi” ellerinde bulunduracaklardı. Tıpkı 1917 St. Petersburg Ekim ihtilâlinde olduğu gibi… Troçki, Lenin, Stalin ve arkadaşlarının devrimlerini Rotschild finanse etmişti. Cehennemi de, Cenneti de ellerinde bulundurduklarını iddia ediyorlar. Kemalist Devrimin rükünlerinden Şükrü Kaya’nın sosyalist gençlere dediği gibi… “Gelecek olan ‘ŞERİAT’ dahi olsa, onu ancak biz getiririz” demişti. Arap Baharında, IŞİD’i tam teçhiz edilmiş silâhlarla sahaya sürdükleri gibi. Latin Amerika’da da aynı durum… Leo Troçki, Aleksander İsrael Helphand ve Lenin gibi bir deha olan Henry Kissinger ile Troçkiciler; Güney Amerika’yı Latinlilere dar edeceklerdi. Askerî darbeler, ihtilâller ve diktatörlerle buradaki halkların hem canlarını, hem mallarını ve hem de hürriyetlerini gasp ettiler. Kendisi Troçkici olan Kissinger’a karşı başta Brezilyalılar olmak üzere Güney Amerikalıların sosyalizm/Marksizm’den medet ummaları, bu bedbaht coğrafyanın en acınacak yanı olmalıydı. Makalemizin girişinde ismi geçen kızıl papaz Dom Helder Camara da bu iğfal ve ihanetin bir parçasından başka bir şey değildi. KURTULUŞ kelimesinin Marksistçesini bilenler, semavî din ve ahlâklara savaş açmış Marksizm ideolojisi ile Hıristiyanlığı, asla yan yana getiremezler… Ne çare ki fukaralık kadar, cehalet de bu coğrafyada baskın…

Son zamanlarda, dünyaya nizam verme ve insanların bütün mallarına el koyma iddiasındaki DAVOS şefi Schwab’ın, “KIZIL PAPAZ”dan bahsetmesi dikkatimiz çekti. Meğer ki Klaus ile Recife’li papaz, 1970 lilerde tanışıyorlarmış. Demokrasiden ve ekmekten mahrum bırakılmış Brezilyalı çocuklara kol-kanat gerdiğinden dolayı CAMARA’yı Davos’a dâvet ettiğini iddia eden Schwab’ın (1974) doğru ifadelerinin çok çok az olduğunu biliyoruz. Rockefeller‘in elemanı olarak FBI’a yerleştirildiği günden sonra, (1952) mesaisinin çoğunu Latin Amerika’ya ayırmış Kissinger’ın, Harvard’daki biricik talebesi Klaus’un, önceden CAMARA’yı tanımadığını, onun isteği üzerine kabul etmiş görüneceğiz. Şu noktayı da ilâve etmeden geçmeyelim. Kissinger’ın mahiyetini bilen Amerikan Devleti’nin, Rockefeller‘in bu hususî elemanına bünyesinde müsamaha göstermediğini ve onun da yükselişini Harvard ve diğer paralel siyasî cenahlarda gerçekleştirdiğini de bilvesile belirtmiş olalım.

Zira bir deha olan Kissinger, talebelerinden Klaus Schwab’ı DAVOS’a gönderirken, menfaatleri uğruna hegemonyacılarla olacak bütün Marksist kapitalistleri de İsviçre’ye yönlendirmişti. Hem Çin’in komünizm ile devamını, hem AB’yi kontrol altına almayı ve hem de KORONA gibi hayatî öneme sahip projelerin idaresini DAVOS’a bırakan neocon-neoliberal ittifakı için Kissinger, zamanın en büyük üstadıydı. Şayet günümüzde çok farklı ülke ve milletlerden on binlerce talebe Harvard gibi yerlerde okuyup Küreselci Hegemonyacılar için koşturuyorlarsa, en büyük hissenin Rockefeller’in “ÖZEL HİZMETLER” bürosunun daimî şefi Kissinger’a ait olduğunu hatırlatarak, bu Marksist dehayı Türk aydınlarına da tanıtmaya gayret edeceğiz.

Yukarıda arz etmiştik. Klaus Schwab, Henry Kissinger ve Camara’nın yanında, Papa Fransiskus’un ne işi olabilirdi? Evet Schwab, bütün dünyaya hükmettiği gibi, Katolik Dünyası’na da hükmettiğini iddia ediyor. Ve Brezilyalı Marksist bir papazın, Papa tarafından “AZİZ” ilân edilmesi için Vatikan’a baskı uygulamaya çalışıyor. Henüz hayatta olan Papa Benedict’in bu “KURTULUŞ TEOLOJİSİ” safsatası hakkındaki meşhur düşüncelerini unuttururcasına bastırıyor, Marksist Klaus… Nasıl olsa Fransiskus’un da aslı Latin Amerikalı… Arjantinli Papa’ya; Marksist Cizvitlerin, Kurtuluş Teolojisinin ve mağdur Katoliklerin hatırlanması için, eski dostu Dom Helder Camara’nın aziz ilan edilmesini istiyor.

Global işgali hedefleyen Marksist kapitalistler, bu günlerde Avrupa’ya ayrı bir önem atfediyorlar. Belki de, AB’nin aslî misyonuna doğru hareketinden endişeleniyorlardır, kim bilir? Önce Dünya Ekonomik Foromo dediler… Sonra, dünyamızın hem uluslar arası kurumlarını ve hem de sermayesini DAVOS’a bağladılar, Neoconlar… Ve nihayet KORONA tiyatrosunda iplerin kimlerce tutulduğunu hep birlikte gözlemledik. Ve ahir zaman dinsizleri ilâhlıklarını ilân etmeye başlarlarken Vatikan’ın da yanlarında durmasını istiyorlar. Tarihin bu yüz kızartıcı yanlışına Klaus Schwab, Vatikan’ı zorlasa da, onlarca Kardinal çoktan karşı siperdeki yerlerini almış durumdalar. Korona ile DSÖ ve DAVOS’un aynı manaları tedai ettirdiği bir Avrupa ikliminde, elbette herkes son şansını denemeye devam edecek…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*