Parlayan yıldızlar

İnsanlığın ufku iyice daralmıştı.
Üç kıt’ada at koşturan bir ecdad büyük yıkılış ve çökülüşlerin eşiğinde idi.
Hem doğuda, hem batıda hüzün verici mağlûbiyetler ile millet perişandı.
Mehmed Âkif Ersoy en yüksek tonda feryad ediyordu:
“O Nuru gönder İlâhî, asırlar oldu yeter,
Bunaldı milletin âfâkı bir sabah ister.”

Bediüzzaman aynı duygular içinde şu sözleri söylüyordu:

“Ben kendi elemlerime tahammül ettim; fakat, ehl-i İslâmın eleminden gelen teellümât beni ezdi. Âlem-i İslâma indirilen darbelerin en evvel kalbime indiğini hissediyorum.”
İşte yıldızlar o zaman açığa çıkmıştı.
“Bir Nur görüyorum” demişti.
Âkif’in beklediği Nur, bu Nur idi.
Asırlarca beklenilmişti.

Bediüzzaman Hazretlerinin ilk talebelerinden emekli yüzbaşı Refet Beyin son şahitlerdeki hatıralarında: ”Bazı ehl-i velâyet, bu asırda gelecek zâtı, asırlar önce bildiği için ‘Keşke biz o zamanda gelse idik’ demişlerdir” ifadeleri yer almaktadır.
İşte bu günlerin, geçen günlerin, gelecek günlerin gündemi bu sevdanın yansımalarıdır.
“Bunlar hakikat kahramanlarının ve dünyaya meydan okuyanların” serüvenidir.
Ve “Bu zamanda evliyaları dahi geride bırakan” bir yıldızlar topluluğudur.
Hangi şart ve şekilde olursa olsun bu kudsî hizmet kıyamete kadar devam edecektir.
Çünkü bu, şahısların “Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti de olsa” ancak bu hizmete sarf edecekleri bir hizmettir.
Bu kuru bir cihangirlik hadisesi değildir.
Bu bir “fedailik” yoludur.
Bu “feragat ve fedakârlık mesleğidir”.
Bu bir “şefkat” yoludur.
Bu bir “tefekkür” mesleğidir.
Bu bir “aşk” yoludur.
“Hür Adam”ın hayatı bu açıdan önemlidir.
O bir çığır açmıştır.
Ve o denize damlayan hakikat halkası ülke sınırlarının dışına taşmış, gönüllere ışık saçmaktadır.
O hep geleceği düşünmüştür.
Zamanındaki “evliyâ-i umûr“ (idareciler) ile dahi uğraşmamıştır.
Korkmamıştır, yılmamıştır.
Kendi yıldızlarını yetiştirmiştir.
Dâvâsını hayatı ile ispat etmiştir.
“Bizler acele ettik kışta geldik, sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz” demiştir.
O baharın emarelerini görüyoruz.
Ona hayatı zindan edenlerin pişmanlıktan başka yapacakları bir şey yoktur.
Çare; onun yazdığı hakikatlere taraftar olmak ve okumaktır.
Bu bir mübareze değildir.
Bu bir ebedî hayatı kazanma veya kaybetme dâvâsıdır.
Ümit ediyoruz ki, bu Hür Adam filmi de, bu yolun anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.
Yıldızlar parlıyor, kimse gözünü kapamakla onu karanlığa mahkûm edemez.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*