Pazar okumaları…

Kaynaktan su içme sevdalılarıyla yaşanan her gün, her saat, her dakika, her an güzel, nurlu ve doyumsuz…

Uzun mu uzun, yorgun mu yorgun bakışların saklandığı değerli zamanlardır istenen…

Nurun tamamlanması gaye-i hayali ile rıza-i İlâhînin doruklarında bir nefes dahi olsa…

Her an değerli, her an önemli, her an paha biçilemez. Zirâ; ebede müteveccih olmayı bekleyen zamanlardır istenen.

Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, vs. olmayı bekleyen; değil günün hudut çizmiş dakikalarını, belki gaybın sakladığı hayatını bu uğurda harcayabilecek bir grup gençtir onlar.

Hafta boyu biriktirdikleri tatillerini kâinatın tılsımlarını öğrenmeye bir an bile tereddüt etmeden feda eden bir grup genç…

Herkesin gıpta ile baktığı, Mahşer meydanında arşın gölgesinde gölgelenmek isteyenlerdir sözünü ettiklerim…

Daha çok tafsilata girilir, daha çok bahsedilir onlardan… Melekler alkışlar onları, keşke yapmasaydım diyenler gıpta ile bakarlar gözlerine…

Bursa’da geçen dönem itibari ile fıtrî bir seyirle başlayan, hâlâ devam eden ve devam edecek diye ahdettiğimiz Pazar okumalarımızdır mevzu bahis. Uzun ve yorucu bir haftanın ardından biraz daha okumak, biraz daha kudsî hakikatler menbaına avuç dolusu dalmak ve kucak dolusu toplamak için vardığımız bahçelerimizden bahsediyorum. Hiç diz dövmeye gerek yok, hiç üzülmeye lüzum yok; hele okuyamıyoruz, istifade edemiyoruz diye hiç ümitsizliğe yer yok. Çok büyük boş vakitlerimiz olduğunu fark ettik zira.

Öyle ahım şahım masraflara da gerek yok. Gereken şeyler belli; bir grup okuma iştiyakı ile tutuşmuş genç ve bir çatısı olan dört duvar ve sonuç paha biçilemez.
Basitmiş gibi görünse de büyük ve uzun emeklerin evvelidir okumak. Makusen mütenasip terkibinin yegâne kullanım alanların biri olsa gerek!

En nihayetinde; merkez kuvvetinde okumanın olduğu bir dâvânın yürek çarpıntısıyız her birimiz. Etki alanımızın başlangıcı olması hasebiyle en uç tesir alanımızın tetikleyicisidir okumak; suya düşen damla misali…

Bunca oku tahşidatı, akıl et, tefekkür et, okumaktan yorulunca kitab-ı kebîr-i kâinatı oku emirleri boşuna olmasa gerek…

Kimi zaman günümüze sığdıramayız okumalarımızı, kimi zaman yorgun düşeriz bunca nefsânî çatışmalarımızdan, menfezlere ihtiyacımız olur; bazen de nokta-i istinadı, şahs-ı mânevînin teşekkülünü gözümüz aramaktadır.

Pazar okumalarımız bu ihtiyacın bir neticesidir bir diğer ifade ile. Sabahın ve üstüne üstlük tatilin mahmurluğunu üzerimizden atmanın adımıdır. Sabah namazından sonra mahallimizin veyahut şehrimizin herhangi bir medrese-i nuriyesinde teneffüs vaktidir duyulan ses. Adım atılıyorsa adımları hızlanır; pedaldaysa ayak basınç arttırılır ve varılır gönül vermişlerin mekânına, bir diğer ifade ile cennet bahçesine.

Selâmdır havada yansıyan. Bir grup tilmiz kahvaltıyla uğraşırken; çayın kokusu gelir buram buram okumanın icra edileceği salona. Muhabbetin tesir edeceği kahvaltının güzelliği; evvelinde yapılan hakikat okumalarının yorgun dakikalarında saklıdır.

Kahvaltı biter, okuma devam eder saatlerce. Bast-ı zaman eder, bire bindir zira…

Tatildir hem dakikalar!

Nöbettir beklenilen zaman!

Okunan her bir kelime cihaddır!

Buradan öte zordur denildiği an müzakere yetişir imdada. Konular sorulur tek tek. Anlaşılmayan mevzular izah edilir.

Namaz bir başkadır bu bahçede. Cennet âsâ bir baharda filizlenip yeşillenmek istiyor her dimağ. Bunca istifadeyi bir güne sığdırmak herkesi heyecanlandırıyor. Anlatılıyor yapılanlar. Güzel hasletler aksediyor en yakından en uzağa.

Rabbim bu okumaları dergâh-ı İlâhîne kabul et. Rabbim istifademizi arttır. Rabbim okumadan uzak etme bizi. Biz “kitab”ı, biz kâinatı, biz Seni okumaya geldik…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*