Peygamberimizden (asm) beş önemli mesaj

Image

BİR HADİS, BİR YORUM

“Allah’a ibadet et ve hiçbir şeyi ortak koşma. Allah’ı görür gibi ibadet et. Kendini ölmüş say. Her taşın, her ağacın yanında Allah’ı an. Bir kötülük yaptığında hemen bir iyilik yap. Gizli yaptığın kötülük için gizli, açıktan yaptığın kötülük için açıktan iyilik yap.”

(Câmiüssağir, I, s. 316.)

Bu Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (asm) bize şu önemli mesajları veriyor:

a. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamalıyız. Bunun cahiliye dönemindeki gibi bir put olması gerekmez. Bugün dışardaki putları değil, içimizdeki putları Allah’a ortak koşma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Nefsimizi, malımızı, gençliğimizi, çocuğumuzu, eşimizi, işimizi Allah’tan daha fazla seviyorsak, bunlar için Allah’ın kesin emirlerini terk ediyorsak, bunların cahiliye dönemi putlarından farkı kalmıyor. O halde Allah sevgisini, onun emir ve yasaklarına riâyet ederek ön plana çıkarmalı ve şirkin her türlüsünden böylece uzak kalmalıyız. Diğer taraftan rızkımız ister tarla, bahçe, ister bir kurum vasıtasıyla gelsin, gerçek Rezzak’ın Allah olduğunu bilip tasdik etmemiz gerekir. Rızkımızı Allah veriyor, ama bir şeyleri vesile ediyor düşüncesi hiçbir zaman aklımızdan çıkmamalı. Bunun gibi yağmuru araç olan buluttan değil, Allah’tan bilmek de şirki reddetmektir. Ancak böyle bir hassas düşünce sonucunda sadece ve sadece Allah’a kulluk yaparız ve bunun da şuurunda oluruz.

b. Allah’ı görür gibi ibadet etmeliyiz. Bu, hadis-i şeriflerde “ihsan” olarak isimlendiriliyor. Biz Onu görmesek de O bizi görüyor, gözetliyor. Bu anlayış, imanda yüksek bir mertebeye çıkmak ve onu korumakla oluşur. Kendisine tefekkür edecek zaman ayıran bir kimse, insan, hayvan, bitki, yer ve gök, denizler üzerinde tefekkür ederek, “Allah’ım sen bunları boşa yaratmadın” diyen ve bunların hikmetlerini öğrenen bir kimse, her an Allah’ın huzurunda imiş gibi bir vaziyette olur. Bu da onun ibadetine yansır. Kul, Allah’ı görür gibi ibadet eder. Allah’ın kendisini “Basir” sıfatından dolayı her zaman gördüğünü, “Semi’” sıfatından dolayı her zaman işittiğini bilir. Huşu içinde ibadet eder.

c. İnsanın kendini ölmüş bilmesi de, onu ihlâsa sevk eder. Şu anda ölmüş olduğumuzu düşünmemiz hayalimizde değişik boyutlu pencerelerin açılmasına sebep olur. Şu anda ölmüş olsak, acaba imanlı mı, imansız mı gideceğiz? Kabirde nasıl bir durumda olacağız? Allah’ın huzurunda ona nasıl hesap vereceğiz? Üzerimizde kul hakkı ve Allah hakkı var mı? Kendimizi ölmüş gibi saymak, bütün bunları düşünmeyi ve eksikliklerimizi daha ölmeden önce tamamlamayı doğurur.

d. Her taşın ve ağacın yanında Allah’ın anılması da, onların bizim lehimizde şahadet etmesini sağlar. Bu sözler, ağaçların ve taşların olduğu yerlere giden, dinlenen insanların insanca ve İslâmca dinlenmesine sebep olur. Meşrû olmayan davranışlardan uzak kalmasına sebep olur. Yaz mevsiminde bir ağacın gölgesinde oturan bir kimse, “Şurada namazımı kılayım, tefekkür edeyim” derse, bu onun için Allah’ı hatırlamak olur.

e. Son mesaj da, kötülüklerin ardından hemen iyilik yapmakla ilgilidir. Çünkü iyilikler, kötülükleri silip süpürür. Zehre karşı panzehir görevi yaparlar. Bir yılan soktuğunda hemen onun panzehirini buluruz, tedavi etmek için uğraşırız. Yoksa zehir vücudumuzu kaplar, ölürüz. Kötülükler ve günahlar da manevî bir zehirdir. Panzehiri olan iyilikler yapılmazsa, manevî vücudumuzu kaplar ve manevî hayattan, ibadetten, zikirden ve fikirden uzak kalmamıza sebep olur.

Helâl ve haramı bilmek

BİR ÂYET, BİR YORUM

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların güzel ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin, zirâ şeytan sizin açık bir düşmanınızdır. O size ancak ve daima kötülüğü, çirkin işi ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara: 2/168-169)

Hepimiz bu dünyada bir sınavla karşı karşıyayız. Her an sınavla yüz yüzeyiz. Allah bir sınav eseri olarak bize bazı yiyecekleri haram kılmış, bazılarını da helâl kılmıştır. Haram kıldığı yiyecekler sayılıdır. Helâl olanlar insanın menfaatine olanlardır. Haram olanlar da zararına olanlardır. Yasağa karşı bir temayülü bulunan insan, kendi sağlığına zarar verdiğini bile bile haram olan yiyecek ve içeceklere yöneliyor. Allah her türlü içeceği helâl kılmıştır; sadece alkollü içecekleri, uyuşturucu çeşitlerini haram kılmıştır. Ama nedense bir çok insan alkole yöneliyor. Hem Allah’ın yasağını çiğniyor, hem de sağlığını tehlikeye atıyor. Bu bakımından insan her iki konuda da hesap vermekle karşı karşıyadır. Allah’ın yasağını niçin çiğnediğinin hesabı sorulacağı gibi, bir emanet olan vücut sağlığını iradesiyle bozmasının da hesabı sorulacaktır. Bu yüzden Allah’ın yasakladığı yiyecek ve içeceklerden uzak durmak, insana hem dünyevî hem de uhrevî faydalar temin ediyor. Bunun bilincinde olmak lâzım.

Helâl yoldan kazanmak, helâl lokma yemek varken insanlar haram yollarla para kazanıyor. Bunu bir kazanç olarak düşünüyorlar. Faiz, rüşvet, dolandırmakla zengin olmanın acısı ergeç çıkar. Bu dünyada da, ahirette de bunun bir cezası vardır. Üstelik hadis-i şeriflere göre haram lokma yiyen insanların duâları kabul edilmez. Bir rivayete göre haram yedikten sonra 40 gün duâlar makbul olmaz.

İnsanı helâlı bırakıp harama sevk eden, şeytanın hutuvâtı, yani vesveseleridir. Şeytanın görevi helâl olanları terk ettirmek, haram olanlara yöneltmektir. Bunun için de bin dereden su getirir. Haramları süsleyip püsleyerek insanın karşısına cazip bir şekilde çıkarır.

Biz herşeyden önce neyin helâl, neyin haram olduğunu bilmeliyiz. Ve yine bilmeliyiz ki, içimizden bizi haram olan yollara çağıran ses kötülükleri isteyen nefsin ve ona emirler veren şeytanın sesidir. Hele de bu sesin çevresinde şeytanın adımlarına, vesveselerine uyan insanlar da varsa, bu ses kuvvet bulur ve insan kısa bir süre içinde haram olan sınırların içinde dolaşmaya başlar.

İkinci âyetin ifadesine göre şeytan insana daima fuhşu, kötülüğü, çirkin işleri emreder. Bizi Allah’ın rahmetinden uzaklaştırmak için çalışır. En büyük kayıp Allah’ın Rahmetini kazandıracak güzel ahlâk ilkelerinden, Allah’ın emirlerinden uzaklaşmaktır. Bu kayıbın yerine bütün dünya saltanatı bin sene bize verilse yine dolduramayız. Bu yüzden içimizden gelen sese kulak verelim. Davranışlarımızı murakabe altında tutalım. Ses bizi harama çağırıyorsa, hemen ondan uzaklaşalım. Bunu temin etmek için de Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlayalım. Bu emirlere uyup yasaklardan kaçınmak suretiyle Allah’ın rahmetine kavuşacağımızı düşünelim. Ve hemen kötülüklerin kenarlarında dolaşıyorsak, o mevkiyi, o muhiti terk edelim. Bu arada euzü besmele çekmeyi, Felak ve Nas Sûrelerini okumayı da ihmal etmeyelim. Çünkü Kur’ân’da başka âyetlerde, şeytanın vesvesesine karşı, ondan Allah’a sığınmamız emrediliyor.

Allah’ım sen bizleri, çoluk çocuğumuzu, ailemizi ve bütün Müslümanları senin rahmetinden kovulmuş olan şeytanın vesveselerinden muhafaza et. Âmin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*