Peygamberin varisleri

“Âlimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmadılar, ancak ilim miras bıraktılar. Şu halde o ilmi alan büyük bir pay almış demektir.” (Buhari, İlm, 10; Ebû Davut, İlm, 1; Tirmizi, İlm, 19; İbn Mace, Mukaddime, 17) hadisi ile

“Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta, Husnü’l Halk, 8; Müsned, 2/381) hadisi Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın mirasının ‘ilim’ ve ‘güzel ahlak’ olduğunu göstermektedir.

‘Veraset-i Nübüvvet’ tabiriyle de ifade edilen Hazreti Peygamberin (asm) vârisi olan kimseler bu mirasa sahip çıkarak yani ‘Kur’an ve Sünnete’ tabi olarak hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında mes’ud ve bahtiyar olacaklardır.

Aslında bu mirasa bütün insanlar namzettir. Cenab-ı Allah’ın hidayet nasip ettiği bütün insanlar bu mirastan faydalanacaklardır. Hazreti Peygamberin (asm) tebliğ ettiği dini anlamak ve kavramak için yaşadığı hayatı, mücadelesini ve örnek ahlakını bilmek gerekir. O’nu bilip tanıyan aynı zamanda Rabbini de bilip tanımaya başlayacaktır.

Nitekim Kur’an-ı Kerimde “(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân suresi, 31. ayet) buyurulmuştur.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın 23 yıllık Risalet hayatı insanlara Allah’ın dinini tebliğ ve beyan ile geçmiştir. Mekke’de 13 yıl, Medine’de ise 10 yıl boyunca çetin bir mücadeleye vermiştir. Yüce Allah’ın “Rasûlüm! Biz Sen’i ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107. ayet) diye hitap ettiği bir rehber olmuştur.

Risale-i Nur eserlerinden On dokuzuncu Söz’de Hazreti Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Risalet’inin Rabbimizi bize tarif eden en büyük üç tanıtıcıdan biri olmasından bahisle; peygamberliği ispat edilir. Birinci tanıtıcı olan kâinat kitabıdır. İkinci tanıtıcı olarak ‘konuşan delil’ kimliğiyle aynı zamanda üçüncü tanıtıcı Kur’an-ı Kerimi mucize olarak insanlığa gösteren ‘Hâtemü’l-Enbiyâ (son peygamber) Aleyhissalâtü Vesselâmı tanımamız ve dinlememiz gerektiği vurgulanır.

Hazreti Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm; Kur’an-ı Kerimde buyurulan kendisi ile ilgili ayetlerden; kendi söz ve davranışlarını ifade eden hadislerden; İslam tarihini ve hayatını anlatan siyer kitaplarından ya da İslam âlimlerinin özel olarak yazdıkları eserlerden okunarak tanınabilir. Risale-i Nur eserlerinden 19. Söz ve 19. Mektup çağımızda yazılan en güzel örneklerdir.

Detaylı bilgileri bu eserlere havale ederek bu yazımızda hadislerden bazı örneklerle Resulullah (asm)’ı tanıyalım:

Hz. Muhammed (asm), yaratılışta ilk, gönderilişte son peygamberdir. (Bezzar-8446). Hz. Âdem, ruh ile ceset arasındayken yaratılmıştır. (Tirmizi-K.S.12/402).

O’nun; başta Muhammed, Ahmed, Mâhi, Hâşir, Âkib olmak üzere pek çok ismi vardır. (Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi-K.S.15/343).

Cahiliye döneminde bile en küçük bir kusur ve günah işlememiştir. (Taberânî-8372).

Tevrat ve İncil’de de ismi ve vasıfları geçerdi. İnsanlara şahid, müjdeleyici ve korkutucu, ümmiler için koruyucu, yumuşak kalpli, bağırıp çağırmayan, kötülüğü affedip iyilik yapan biri olduğu ve bozulan tevhid dinini düzelten bir Peygamber olduğu belirtilmiştir. (Buhari-15/376).

Cevamiül Kelîm‘dir. (Nesei-K.S.12/381) Az sözle çok mana ifade eden sözler, hadisler söyleme yeteneği verilmiştir. Yeryüzünün tüm hazineleri kendisine verilmiştir. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei-8357).

Her peygambere, benzerine insanların iman ettiği mucizeler verilmiştir. Allah Resulü (asm)’a ise kıyamete kadar devam eden en büyük mucize olarak, Kur‘an-ı Kerim verilmiştir. (Buhari, Müslim-8358).

Cennetteki en yüce makam O’nundur. (Tirmizi-8362).

O’nun gözleri kapalı olsa da kalbi her zaman uyanık idi. (Tirmizi-8363).

Ümmetine çok düşkün idi. Bir defasında bazı ayetleri (İbrahim /36, Maide/113) okuduktan sonra ümmetini düşünerek ağlamış, gözyaşı dökmüştür. Sonsuz merhamet sahibi olan Allah, Cebrail (as)’i göndererek, kendisini Ahirette memnun edeceğine dair müjde vermiştir. (Müslim-8371, K.S.12/408).

İki omuzu arasında, sol kürek kemiğinin geniş tarafında nübüvvet mührü vardı. (Müslim-8391, K.S.15/364).

İki şey arasında serbest bırakılırsa, günah olmadıktan sonra, kolay olanı tercih ederdi. (Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud-K.S.15/368).

Ashabından birini de herhangi bir iş için görevlendirdiği zaman şu kesin talimatı verirdi: “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın zorlaştırmayın.” (Müslim, K.S.-1047).

Savaş haricinde, eliyle hiçbir kimseye, çocuk ve kadınlara, köle ve hizmetçiye vurmamış, şiddet uygulamamıştı. (Müslim, Ebu Davud-8411).

Cesur idi. Medine‘de müşriklerin saldırılarının konuşulduğu bir dönemde, bir gece bir ses duyuldu. Resûlullah (asm), herkesten önce bir ata atlayarak gidip durumu öğrendi ve endişeli bekleyen ashabına, korkulacak bir hal olmadığını söyledi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-8406, K.S.15/367).

Çok kibar ve nazikti. Kullanmak üzere sahabenin fakirlerine verdiği arazi sahiplerinin, Müslüman olması üzerine, arazilerin asıl sahiplerine verilmesi gerekiyordu. Resûlullah (asm), büyük bir mahcubiyet ve genç kız utangaçlığı içinde durumu sahabeye iletebildi. (Ebu Davud-6212).

Abdullah bin Abbâs (r.a.), Habîb-i Ekrem Efendimiz’in cömertliğini şöyle anlatır:

“Allâh’ın Resûlü insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında ise cömertliği daha da artardı. Çünkü Cebrâil (as), her sene Ramazan’da gelir ayın sonuna kadar beraber olur, Efendimiz ona Kur’an’ı arz ederdi. İşte Allah Resûlü bu günlerde, esen rüzgârlardan daha cömert olurdu.” (Müslim, Fezâil, 50).

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’den bir şey istendiğinde, şâyet yanında yoksa borçlanır ve ihtiyaç sâhibini memnûn ederek gönderirdi. Bir gün böyle biri Peygamberimiz’e gelerek bir şeyler istedi. Allah Resûlü; “Yanımda sana vereceğim bir şey yok, git benim nâmıma satın al, mal geldiğinde öderim.” dedi. Efendimiz’in sıkıntıya girmesine gönlü râzı olmayan Hz. Ömer: “Yâ Resûlallâh! Yanında varsa verirsin, yoksa Allah seni gücünün yetmeyeceği şeyle mükellef kılmamıştır.” dedi. Allah Resûlü’nün Hz. Ömer’in bu sözlerinden hoşnut olmadığı yüzünden belli oldu. Bunun üzerine Ensâr’dan biri: “Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallâh! Ver! Arşın sâhibi azaltır diye korkma!” dedi. Bu sahâbinin sözleri Efendimiz’in çok hoşuna gitti, tebessüm etti ve: “Ben de bununla emrolundum.” buyurdu. (Heysemî, X, 242).

Sevgili Peygamberimiz’in cömertliği bundan da ileridir. Hayâsı sebebiyle istemekten çekinen, ancak fakirliği hâlinden belli olan kimseleri gördüğünde, Efendimiz yine borçlanma pahasına, elinden gelen yardımı yapardı. Allah Resûlü’nün bu hasletini Bilâl (r.a.) şöyle anlatır: “Huzûruna gelen bir Müslüman fakir ve ihtiyaç sâhibi ise bana emir verir, ben de gider borç alır ve o kimseye yiyecek giyecek bir şeyler alırdım.” (Ebû Dâvûd, Harâc, 33, 35).

Daha önce hiçbir peygambere verilmeyen beş özellik, Efendimize verilmiştir:

*Evrensel bir peygamberdir. Bütün milletlere gönderilmiştir.

*Daha önceki ümmetlere ganimet haram iken, Muhammed (asm) ümmetine helal kılınmıştır.

*Yeryüzü tamamen temiz ve mescid kılınmıştır.

* Bir aylık mesafeden, düşmanın kalbine korku salma gücü verilmiştir

* Şefaat etme hakkı verilmiştir. (Buhari, Müslim, Nesei-8356, K.S.12/380).

Ayrıca; Ümmeti en hayırlı ümmet kılınmıştır. Geçmiş ve gelecek günahları bağışlandığı kendisine bildirilmiştir. Mü‘minler, Resûlullah (asm)’ı kendi nefsinden daha çok sevmekle yükümlüdürler. (Buhari-8365).

Kıyamet gününde peygamberlerin lideri, hatip ve şefaat sahibidir. (Tirmizi-8355, K.S.12/379).

Allah (cc), kendi adıyla birlikte Resûlullah (asm)’ın da adını zikrettirmek suretiyle O‘na en büyük değeri vermiştir. (Ebu Y‘ala-8374).

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Veciz ve hakikatli bir özet olmuş. Her hadis bir ibret tablosu sunuyor. Hakkıyla istifade etmek için niyet ve gayret gerekiyor. Bu tür yazılar da ehemmiyetli ve kıymetli bir motivasyona vesile oluyor. Allah razı olsun. Baki selamlar.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*