PKK, yalnızca Türkiye´nin meselesi değil

Image
Şemdinli’deki sınır karakoluna hainlerce yapılan saldırı, önemli bir yaramızın kanamakta olduğunu bir kez daha gösterdi. Bin seneden beri Kur’ân’ın bayraktarlığını yapan bu millet, milyonlara varan şehidiyle geçmişte ağladığı gibi, bugün de Aktütün’deki on yedi şehidiyle derin bir hüzne boğuldu. Her ne kadar milletçe yasa büründüysek de, ateş düştüğü yeri yakıyor. Anne-baba, eş ve evlâtları yandıran korlara paralel, göz göre göre kurban verilen bu çocukların korunmasındaki ihmal de, içimizde millî feveranlar doğuruyor. Günlerdir köşe yazarlarımız soruyorlar: Neden? Niçin? Nasıl?

Çocukların ebeveynlerini haberdar ettikleri bir çatışmayı Genelkurmay nasıl olur da duymaz, bilmez? Şüphenin kahredici soruları… Tıpkı 12 Eylül öncesi gibi. Her gün on-onbeş gencimiz vuruluyordu sokaklarda. Komutanlarımız toplanıp-toplanıp dağılıyorlardı. Hükümet her türlü techizat, mühimmat ve silâh imkânı sağladığı halde Ankara’nın göbeğinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına yüz metre mesafede silâh sesleri işitiliyordu. Türkiye olarak beş binin üzerinde gencimizi kaybetmiştik. O günkü komutanlarımız gayet pişkindi. Pişkinliklerinin hikmetini 12 Eylül’den sonra öğrenecektik. Hâlâ esrarını çözemediğimiz hikmetler, ihtilâlin başının sekreterinin itiraflarında bulunuyordu.

Bedreddin Demirel’in itirafları korkunçtu: “İhtilâl olgunlaşsın diye epeyce bekledik. Bu arada epeyce de insanımız gitti.” Kudretli generallerimiz Evren’in Demirel hükümetine yazdığı o meşhur mektupla, ihtilâli mayalanmaya almışlardı; bekletiyorlardı, olgunlaştırıyorlardı… Tabiî ki iğfal edilmiş kamuoyu dört elle “kurtarıcılara” sarılsın. Dezenformasyonla hâlâ 12 Eylül’e, Özal hükümetlerine ve o ahlâksız ihtilâle “kurtarıcı” nazarıyla bakanlarımızı sakın kınamayınız.

Dağlıca, Aktütün ve Şemdinli gibi hadiseler ister istemez 12 Eylül öncesindeki “olgunlaştırma” mevsimlerini hatırlatıyor.

Yalnız bu defa olgunlaştıranlar içeride değil. Zeyno Baran’ın, neoconların ve yeni liberallerin bildiği gibi daha çok dışarıda işliyor tezgâh. 12 Eylül çekirdeğinin çeperinde olgunlaştırılan sinsi, kanlı ve hainane ihtilâllerin yöresellikten çıktığını bilmek zorundayız. Dünya küçüldü ya… Orta Asya, Pakistan, İran, Kafkasya ve Arabistan coğrafyalarında kanın revanına, zulmün devamına ve hadiselerin iğrenççe cereyanına çalışanların hedefinde yalnızca Türkiye yok. Dünyayı hegemonyasında tutmaya çalışan modern bolşeviklerin, ayağa kalkmasını istemediği coğrafyaların hepsi hedeflerinde…

PKK denilen global nifak hareketinin ilk olarak 12 Eylül’ün hapishanelerinde ve bilhassa Diyarbakır Cezaevinde mayalandığında Türkiye kamuoyu hemfikir. Dikkatli yazarlarımızın 12 Eylül’le ilgili köşe yazılarının ortak düşüncesi olan bu fikri, Yeni Asya tam çeyrek asırdır seslendire geliyor. Amerikalı neoconların şu son ihanetiyle 12 Eylül ihtilâli de yalnızca bize ait olmaktan çıkmış oluyor. Dünya efkâr-ı ammesi evvelâ 12 Eylül ihtilâlinin ve daha sonra da PKK’nın mahiyetini öğrenmeye başlıyor. Coğrafî olarak bu nifak hareketleri bölgemizde cereyan etmiş olsa bile; tesir ettikleri sahalar, hedefledikleri milletler ve kolonileştirmeye çalıştığı ülkeler itibariyle, PKK’nın arkasındaki cinayet şebekelerinin İran, Türkistan, Kafkasya, Pakistan ve Arabistan’ı listesine aldığından kimseciklerin şüphesi olmamalı. Neoconların Afganistan ve Orta Asya aşkını, Soros ve ekibinin Kafkasya sevdasını, Pakistan’da peş-peşe patlatılan cinayet bombalarını, İran üzerinde dolaşan kara bulutları ve hâlâ kanlar içinde yüzen Irak’ı Aktütün saldırısıyla aynı çerçevede tahlil ettiğimizde, daha sağlam, kalıcı ve doğru sonuçlara ulaşma imkânı buluruz.

Dinsiz, zalim ve saldırgan ikinci Avrupa’nın bölgemizdeki taşeronu PKK örgütünün bizimle ilgili en önemli ciheti, panzehirin bizde olması. Bildiğiniz gibi domuz dövüldüğü kapıya gidermiş. Dünya barışını bozan, İslâm âlemini ateşe veren ve Hıristiyan Batı dünyasının muhtaç olduğu barış ve düzeni engelleyen bu münafıkane hareketin ilâcı bizde olmasaydı, yiğitlerimiz nihal gibi kırılmazlardı. Burada hadiseyi anlamamazlıktan gelen idarecilerimiz, siyasetçilerimiz ve komutanlarımız hakikati kabullenmekte gecikirlerse, yalnızca Aktütün’de çocuklarımız düşmez, Anafartalar’da, Güngören’de birçok insanımız vefat ettiği gibi, ülkenin—Allah göstermesin—daha kalabalık noktalarında, daha yoğun kayıplara uğrayabiliriz. Yaranın tedavi şeklini, ihtiyaçları ve etraf-ı erbaasını Bediüzzaman Hazretlerinin 1958 yılında Cumhurbaşkanı ve Başbakana yazdığı mektuba havale ederek yalnızca burada şu hususları dikkatinize arz ediyoruz.

– Hiçbir medenî ülkede yüz bulamayan ırkçılığın Türkiye’de son bulması (Atatürk milliyetçiliği, Türk milliyetçiliği ve Türk-İslâm sentezleri de buna dahil).

– Dünya barışına hasret medenî İsevî dünya ile İslâmî kimliğimizle küresel işbirliğine gitmemiz.

– Başta Türkiye olmak üzere, İslâm âlemindeki eğitimin düzeltilmesi. Din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikte okutulması… Felsefî ilimlerle Kur’ân’ın barışını sağlamak.

– Teröre muhatap İslâm ülkeleriyle âcilen işbirliğine gitmek…

Bir insanlık, medeniyet ve barış projesi olarak AB’ye ciddî taraf olmak ve millî bünyemizi sarsmayacak şekilde yükümlülüklerimizi yerine getirmek…

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. deccal Hakkında
    selamün aleyküm
    sizlere bir sorum olacakti kiyamet alametleri hakkinda deccal meselesi üzerine, bir sorum olacakti
    “ben kendime bir soru sordum bügün ciksa deccal kim olabilir” ve Arastirdim Peygamber efendimizin bildirdigi özellikleri bir kiside 11 e yakin özelligin Abdullah öcalan da oldugunu gördüm mesela:
    1 türklerin arasindan cikacak olmasi
    2 ada da hapiste olmasi
    3 ünlü biri olmasi
    4 saclarinin kisa ve kivircik olmasi
    5 anne ve babasinin müslüman kendinin kafir olmasi
    6 sam dan cikmasi veya irak in kayalik bölgelerinden cikacak olmasi
    7 her yerde adaminin olmasi veya askerinin
    8 kisir olmasi cocugunun olmamasi
    9 kominizmi savunmasi yani kafirligi
    10 gözünün birisinin dogustan arizali digerinin sasi olmasi ( Türk mercilerine sorabilirsiniz)
    11 iki gözünün arasinda arabca Ra harfinin tamami ve kef in yarisinin cikmis olmasi
    ( Resimlerine bakiniz)
    tesadüf mü acaba?

    saygilarimla bilal

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*