Allah (CC) Musa (AS) ‘ı Allah’ın varlık ve birliğinin tebliğinden sonra, “İsrail oğullarını benimle gönder” emri ile Firavun’a gönderdi. En önemli emir bu idi. Onları esaretten kurtarmak.
Bu tebliğ yapıldıktan sonra İsrail oğulları; Firavun’un direncine karşı sihirbazların secde etmesini gözleri ile gördüler. Firavun’un kurduğu dehşetli düzenin çöküşüne şahit oldular.
Sel felaketi, çekirge, haşarat, kurbağa ve kan (A’raf Suresi 133) mucizeleri de onların esaretten kurtulmaları için gösterildi.
En büyük bir nimet de denizin yarılıp sağ salim karşı sahile geçmeleri ve Firavun ve ordusundan kurtulmaları.
Ve onların bahçelerinden, pınarlarından, hazinelerinden ve şerefli makamlarından çıkarılarak, onlara İsrail oğullarının mirasçı yapılması.
Bütün bu nimetler İsrail oğullarına ihsan edildi. Fakat onlar hangi hal üzere idiler?
İsrail oğullarını denizden geçirdik. Derken bir kavme uğradılar. Onlar bir takım putlara tapıyorlardı. Ya Musa! Bize bunların ilahları gibi ilah yap dediler. Şüphesiz sizler cahillik eden bir kavimsiniz dedi. (A’raf Suresi 138)
Allah (CC)’ün varlık ve birliğine dair delil ve mucizeler, son anda Firavun’u bile iman etme noktasına getirdiği halde (boğulma esnasında) bu kadar mucizeye şahit oldukları halde bu kavim neden puttan ilah istiyor?
Zaten daha sonra da buzağıyı ilah edinmişlerdi.
Put Zafiyetinin Kaynağı
Bu put zafiyetinin kaynağı nedir? Bu soru üzerinde düşünmek gerekiyor.
Bu zafiyetin bir kavimle sınırlı olmadığı, gönderilen bütün peygamberlerin geçmiş kavimlerin ürettiği putlarla mücadele etmelerinden anlıyoruz.
İbrahim (AS) babasına; görmeyen, işitmeyen ve bir şeye gücü yetmeyen putlara mı tapıyorsunuz demişti.
Nemrut’a da “belki bu büyükleri kırmıştır” diyerek çalışmayan aklını allak bullak etmişti.
Peygamberimiz (ASM) da yine, Kabe’yi bütün putlardan temizlemişti.
Demek ki hak ve hakikat peygamberler ve onlara ihsan edilen mucizeler ile açık bir biçimde ortaya çıksa bile, insanın yapısında put yapma ve tapma konusunda büyük bir zafiyet var.
Günümüzde de bilim ve teknoloji mikro ve makro alemde Allah (CC)’nün iradesine, ilmine, varlık ve birliğine dair birçok delil ortaya çıkarsa da, put yapma ve tapma damarı insanlarda devam ediyor.
Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir. (Sünuhat)
Yukarıdaki ifadeden anladığımız gibi, insan zulmünü taş ile, hevesini cisim ile, riyasını bir ceset olarak ortaya koymak istiyor.
İstiyor da bunun bir de masraf/israf tarafı var. Yapılan bu heykel ve putların işitmediğini, görmediğini ve bir şey yapamadığını İbrahim (AS) yıllar önce ilan etmişti.
Modern Zamanlarda Put Yapma Damarı
Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda ise, bir işe yaramayan bu suretlerin, heykellerin ve putların kamuya maliyeti ne oluyor bu hiç düşünüldü mü?
Bütün dünyada dar gelirli olup geçim sıkıntısı ile boğuşan milyonlarca insan var. Bunlar paralarının çar-çur edilmesini isterler mi?
Kendilerine ve ülkelerine beş kuruşluk faydası olmayan taşa, demire, tenekeye koca koca paraların yatırılmasına razı olurlar mı?
Eğitim, sağlık ve teknoloji gibi elzem konulara gitmesi gereken paraların “kendilerini bile koruyamayan üstelik korunması gereken (Yasin Suresi 75) putlara harcanması akıl işi midir?
Gerçek Sanat ve Tefekkür
Biz bu işi sanat için yapıyoruz, sanatımızı seyrediyoruz diyorlarsa; hilkatte olan hüsün ve azamet ve ulviyete kanaat etsinler. Hilkatteki sanatlara baksınlar.
Zaten isteseler de hilkatteki sanatı taklit etmeye yetişemezler.
Görmeyen ve işitmeyen putların karşısına geçip saygı duruşunda bulunacaklarına, bahar mevsimi yaklaşıyor; dağları, ovaları, bağları, ağaçları, kuşları, hasılı kâinatı tefekkür etsinler.
Ömürleri israf olmaz, bu tefekkür masrafsızdır.
Akıl ve hikmet nazarlarında bunların her biri kudretin en bâhir mucizeleridir. Hepsi sanat-ı İlâhiyedir.
Vakitlerini değerlendirmiş olurlar. Kendilerine de faydası olur.
Hakaik-i âlemde olan hüsn-ü intizam ve kemal ve ulviyet, o derece dest-i hikmetle nakşolmuş ki, bütün hayalperestlerin ve mübalâğacıların hülyalarından geçmiş olan harikulâde hüsün ve kemâle nispet olunsa, o harikulâde hayaller gayet âdi ve o âdâtullah gayet harikulâde bir hüsün ve haşmet gösterecektir. Fakat cehl-i mürekkebin hemşiresi ve nazar-ı sathînin annesi olan ülfet, mübalâğacıların gözlerini kapatmıştır. Böyle gözleri açmak içindir: Me’lûf olan âfâk ve enfüste dikkat-i nazara, Kitab-ı Hakîm emreder. (Muhakemat)
Benzer konuda makaleler:
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Aramızda büyük bir dayanışma oldu
- Gazze’de insanlık katlediliyor
- Türkiye`nin Her Yerinde Protesto