Rabbin, seni unutmaz!

“Rabbim, artık benimle ilgilenmiyor, konuşmuyor, bana küstü! Bu dehşetli kimsesizlik içinde iken ben de O’na küsmüştüm…”, diyordu kelimeleri, sessizce.

Hayatın en koyu karanlıklı ümitsizlik deminde, sıkıntı ve musîbetlerin yüklendiği zamanda, en yakın bildikleri, kendi başına bıraktıklarında ne yapabilir ki insan? Elin var, uzatamıyorsun; dilin var, konuşamıyorsun; gözün var, göremiyorsun; aklın var, ama düşünemiyor olduğun bir anda, kimden yardım istenmeli? Herkesin kendi derdi, başını aşmış. Kendisi himmete muhtaç iken kime himmet ede, durumunda. Eşin, aşın, işin, evin ve paran var, ama bunların bile içerisinde iken eşsiz, aşsız, evsiz, parasız kalıyor insan. Dert sıkıştırdıkça, derman için çalmadık kapı bırakmadık; kul olmadığımız ilâh kalmadı âdeta. Kıvrandıkça kendimize zulmettik! Rab edindiğimiz ilâhlar da fayda vermedi ki aksine ziyanımızı da arttırdı. Ve nihayetinde ümitsizlik girdabı dibe çekmeye başladı.

Tam bu esnada vaktiyle işittiği bir hikâyeyi hatırlar insan: Mahşerde bir günahkârın, muhasebesi sonunda Cehenneme götürülmesi emredilir. İte kaka giderken, sık sık her yolun başında ve sonunda arkaya döner, bakar ve nihayet beklediği ses gelir:

– Ey günahkâr kul! Yaptıklarının muhasebesinin neticesi olan akıbetine gidersin. Neye bakarsın öyle döne döne?

Kul fırsatını yakalamış ve bütün heyecanıyla fısıldarcasına yalvarır: Rabbim! Bilirim çok günahkârım, ama Senin affediciliğinin benim günahımdan fazla olduğuna iman eder ve affedilme ümidiyle dönüp dönüp onun için bakarım.

– Ey melekler, benden ümit bekleyen bu kulumu affediyorum, götürün Cennete!

Hikâyeyi hatırlatan Rabbine şükrederek hemen secdeye kapanır. Yanılarak kapılarını çaldığı ilâhlardan kurtulup, taze bir şehadetle imanını tevhide teslim etti. İnşirah âyetlerini diline tesbih eyledi.

Vahyin ara verdiği ilk zamanın o sıkıntılı döneminde Resul-i Ekrem’i (asm), Cebrail de çoktandır ziyaretine gelmemiş ve çok sıkılmıştı ki fazla vakit geçmeden “Senin Rabbin unutkan değildir.” (Meryem-64), âyeti geldi ve Rabbinin kendini unutmadığını bir daha idrak etti.

Hakikaten insan; zaman zaman günaha dalarak, gafletle Rabbinden uzaklara düşüyor. Âdeta Rabbinin kendini unuttuğu zehabına kapılıyor ve bunu da Rabbine fatura ediyor.

Sıçrayan her günah çamuru, kalbin kararmasına sebep olmaktadır. İlk haramın örselemesi tevbe ile tamir edilmezse; haramdan çekinme hassasiyeti kırılır, ibadetin manevî zevki kaçar ve küfre gidilen yola düşülür. İşte bu noktada iken kişi farkına vardığında, işlediği günahlarının çokluğu onu başka bir ümitsizliğe sevk eder; “O kadar çok günah işledim ki Allah’ın affetmesini de aştım”, der. Hâlbuki insan, ne kadar günahkâr olursa olsun, Allah’ın mağfireti daha çoktur ve O’nun rahmetinden ümit kesilmez.

Şu bir gerçektir ki yaşanılan en sıkıntılı ve en problemli dertlerinde kul, asla yalnız değildir! Rabbi, hemen yanı başındadır, elverir ki başını kaldırasın. O; seni, dertten derde imtihan ederken de senin Rabbin, o dertlerin de Rabbi. Hem, yaşadığın belâlar ile seninle irtibat kuruyor, ilgileniyor ve asla unutmuyor, sürekli seni izliyor. Musîbet taşıyla tahrik ediyor, başını kaldırıp da bakacak mısın, diye. “Rabbim!”, diyebilecek misin, diye.

Yalnız kaldığını hissettiğinde; kimsesizlerin kimsesi olan Rabbine ve senin içine tevdi ettiği özüne sığın ki O’nu, arkanda destek bulasın. Bilesin ki karanlığın en koyu anı, şafağın söktüğü andır. Ümidin ihyası, ümitsizliğin dip yapmasıyla başlar. Okunu, seni ümitsizliklerde çöktüren nefsine yönelt. Siperden kaçan, en ziyade yara alandır. Savaş sırasında düşmana arkasını dönüp kaçan, Allah’ın öfkesine uğramış olur. İnan ki Allah, yardımcın olacak, az sabır ve biraz daha gayret.

Hem, senin bu kadar kayıtsızlığına rağmen, seni unuttuğunu zannettiğin Rabbin, yıkıldığın yerden ayağa kalkmanı bekliyor. Hani, yiğit, yıkıldığı yerden ayağa kalkmalı idi ya! Sen de öyle…

Erteleme! Hemen dön! Kaldır, kalbinin koyu perdesini aç artık! “Geldim, de. Bin bir yaramazlık yaparak haylaz bir çocuğun, annesinin sinesine kendisini atarcasına “Geldim Rabbim, aç mağfiret kollarını”, de.

İnan ki çıkış ve kurtuluş yolu budur. Ne kadar günahkâr olsan da…

Duâlarımız seninle aziz kardeşim, bunu bil! 1

Not: Ramazan Bayramınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Dipnot:

1- Faydası olur ümidiyle lütfen oku: http://www.mehmetcetin.de/umitvar-olmak/;http://www.mehmetcetin.de/umitsizlik-zindanindan-umit-bahcesine/

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*