Rahmet ayına vefa borcumuz

Mü’minler olarak yine zamanların en güzeline kavuşmuş bulunuyoruz.

Rahmet, Kur’ân ayı mübarek Ramazan geldi. Hoş geldin Şehr-i Ramazan! Rahmetinle, bereketinle, haşmetinle bütün güzelliğinle geldin. Bütün insanlığa ve kâinata rahmet, bereket, huzur ve barış getirirsin inşaallah.

Bu aciz şu anda Toros yaylalarında serin yerde. Sıcak mekânlarda olan dostlara Cenâb-ı Hak sabır ve tahammül versin. Onların oruçları elbette bizimkilerden daha faziletli ve bereketli olacak inşaallah.

Ey bin aydan daha hayırlı bir geceyi içinde saklayan rahmet hazinesi!

Ey hatimleri, duâları, teravihleri, salâvatları, sahurları, iftarları, ziyaretleri, ikramları ile “şeâir-i İslâmiyeyi” şahlandırıp, kalp, ruh, his ve gönül dünyalarından başlayan toplu kaynaşmanın şahlanışını yaşatan ay! Hoş geldin!

Ey İlâhî kelâm Kur’ân-ı Azimüşşan’ı kâinat semasında ve simasında en yüksek sadayla seslendiren ay, hoş geldin!

Hatimlerle duâların en yüksek haliyle arşa yükseldiği ay hoş geldin!

Âleme ve âdeme rahmet ve bereket getirdin. Kalp ve gönüllere coşku, aşk, muhabbet ve şevk getirdin.

Ey Şehr-i Ramazan! Mübarek orucunla İslâm güneşinin varlığını, haşmetini ve kudretini bir defa daha mekân ve zamanlara ilân ediyorsun!

Mübarekiyetinle Cenâb-ı Hakk’ın rububiyetini bütün şaşaa ve haşmetiyle bir defa daha parlattırıp öne çıkarıyorsun.

İslâm coğrafyasındaki mü’minler başta olmak üzere bütün insanlığın şahsî hayatına, aile hayatına, toplum hayatına, nefislerinin terbiyesine ve verilen nimetlerin şükrüne yepyeni ufuklar açıyorsun.

Senin gelmenle zemin yüzünün bir nimet sofrası olduğunu bir defa daha idrak etme fırsatını bulduk.

Biz insanlardan ve inananlardan gaflet perdesini kaldırıp, sebepleri reddeden bir hâlet verdin. Seninle ülfet ve alışkanlıklarımızı bertaraf edip bunca nimetlerin varlığı ve kıymetinin idrakini tazeledik.  

Ey mübarek ay! Seninle birlikte, ehl-i iman muntazam bir ordu hükmüne geçti. Her akşam Sultanlar Sultanının ziyafet dâvetine icabet edip, iftar sofralarında “Buyurunuz” emrini tam bir teslimiyetle beklemeyi öğrendik.

Ey rahmetin büyük tecellisi olan ay! Seninle ubudiyetin şahlanışını, şefkate karşı mukabeleyi idrak ettik. Haşmet ve külliyetin açığa çıkmasını, tam olarak şükretmeyi, azameti, intizamı, ubudiyeti tekrar yaşamaya seninle başladık.

Ey rahmeti ve bereketi içinde taşıyan ay! Seninle, tablacılara verilen bahşişin daha güzelinin, hadsiz nimetlerin sahibi Cenâb-ı Hakk’a verilmesi lâzım geldiğini aynelyakin, hakkalyakin hatırlamış olduk.

Dehşetli sıcaklara rağmen, uzun günlerin bunca zor şartlarına karşı, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarını seninle bir defa daha keşfettik.

Kuru bir parça ekmeğin kıymetini, bir bardak suyun değerini ve önemini seninle bir defa daha anlamaya başladık.

Ey müjde ve rahmet deryası olan ay! Seninle padişahla en fukaranın aynı şartlarda eşitlendiğini idrak ettik. Nimetlerin bizim mülkümüz olmadığını seninle bir defa daha yaşıyoruz. Zenginlerin fakirlerin yardımına dâvet edildiği an, seninle bir defa daha tatbikatını buldu.

Ey ayların sultanı! Seninle; bencil, egoist çok zenginler; açlıkla, fakirliğin ne kadar elîm ve şefkate muhtaç olduğunu idrak edecek manzaraları yaşamaya başladı.
Ey gönül bağlarımızın efendisi! Seninle kalp ve gönül dünyalarımızda şefkat gülleri açmaya başladı. Çorak gönüllere rahmet tecellisi yansıdı.

Ey Rahmetin tecellisi! Seninle kendini hür ve serbest hisseden nefis; kendisine mâlik ve sahip olmadığını, ancak bir köle ve memlûk olduğunu, sınırsız hür olmadığını, bir abd olduğunun farkına vardı. Emrolunmadığı zaman en âdi ve en rahat şeyi de yapamayacağını, elini suya uzatamayacağını, mevhum rububiyetinin kırıldığını, ubudiyetini takındığını, hakikî vazifesi olan şükre girdiğini idrak etmeye başladı.

Ey ayların şahı ve sultanı! Seninle gafletle kendini unutan nefisler ayılmaya ve hayat bulmaya başladı. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakrı, gayet derecedeki kusurunu görüp idrak etme mertebelerine yaklaştı. Kendini kemâl-i şefkatle terbiye eden Hâlıkını unutan gaflet perdeleri kalkmaya, şefkat ve merhamet şuâları patlamaya başladı. Seninle nefsin firavunluğu dizginlendi. Acizlik ve fakirlik ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hissi tekrar doğdu.  

Ey Furkan ayı! Seninle Kur’ân-ı Hakîmin nüzulü hatırlandı. Arşı saran ve titreten o İlâhî Kelâm dillerde ve gönüllerde şahlandı. Camiler, evler, medreseler, kırlar, yaylalar, ovalar o semâvî hitabın yanık sadalarıyla kâinat çalkalanmaya başladı.

Ey ayların en şereflisi! Seninle âlem-i İslâm bir mescid hükmüne geçti. Öyle bir mescid ki, milyonlarla hâfızlar, o büyük mescidin köşelerinde o Kur’ân’ı, o hitab-ı semâvîyi arzlılara işittiriyorlar.

Kalp, gönül, ruh dünyalarımızın ve onun vatanı olan aciz, fani, kusurlu, noksan, zayıf bedenimizin bu coşku ve rahmetten sonuna kadar en iyi şekilde istifade edebilmesi dilek ve temennisiyle… Ramazanınız mübarek ve bereketli olsun.

NOT: Bütün can dostların Mübarek Ramazan aylarını tebrik eder, bütün Müslümanlara ve insanlığa huzur, saadet ve adalet getirmesini Rabbimden niyaz ederim. N. E.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*