“Yağmura şidetli ihtiyacımız var, âfetten de korkuyoruz. Birçok yerde yağmur duâsının zamanı. Yağmur duâsı yaparken eller ne yönde çevrilmeli ve bunun hikmetleri nelerdir?”
Topraklarımız yağmura muhtaç. Canlılar suya muhtaç. Ruhumuz Allah’ın sayısız ikramına, ihsanına, rahmetine ve lütfuna muhtaç. İçimiz dışımız rahmete muhtaç. Allah âfet vermesin tek! Yağmur namazı ve duâsı bir ibadettir. Yağmursuzluk o duânın ve ibadetin vaktidir.1 Duâyı ve ibadeti vaktinde yapmalı, değil mi?
Yağmurlar kesildiği zaman tövbe ve istiğfar etmek, duâ edip namaz kılmak ve ikramı, ihsanı ve rahmeti sonsuz olan Cenâb-ı Hak’tan yağmur istemek sünnettir. Kur’ân’da Nuh Aleyhisselâm’ın, kavmine şöyle dediği kaydedilir: “Dedim ki: ‘Rabb’inize istiğfar edin. Muhakkak o bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin.”2
Peygamber Efendimiz (asm) bir kıtlık zamanında yağmur duâsında bulunmuş ve daha ellerini indirmeden mübarek sakalı yağmur suyu ile ıslanmıştır. Enes bin Malik (ra) anlatır: Bir defasında insanlar bir kıtlığa uğradılar. Bir Cuma günü idi. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) hutbe okurken, karşı kapıdan birisi girdi ve: “Yâ Resûlallah! Mallar helâk oldu. Çoluk çocuk aç kaldı. Bize duâ buyur!” dedi. Resûlullah Efendimiz (asm) mübarek ellerini kaldırdı. O sırada gökyüzünde gözümüze hiçbir bulut parçası gözükmüyordu. “Allahümme eğısnâ!” (Allah’ım bize yağmur ver!) ve “Allahümme’skınâ!” (Allah’ım bize su ver!) diye dua buyurdu. Nefsim kudret elinde bulunan Allah Teâlâ’ya yemin olsun ki, bulutlar dağlar gibi gökyüzünü sarmadıkça, o mübarek ellerini indirmedi. Minberden inerken mübarek sakalına doğru yağmur tanelerinin yuvarlandığını gördüm. O gün, ertesi gün, daha ertesi gün… Tâ öteki Cuma’ya kadar. Hep üzerimize yağmur yağıp durdu. Ertesi Cuma yine bir adam ayağa kalkarak, bu defa “Yâ Resûlallah! Binalar yıkıldı. Mallar boğulmaya başladı. Bize duâ buyur” dedi. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü (asm) insanoğlunun bu kadar çabuk usanmasına tebessüm buyurdu. Mübarek ellerini kaldırdı. “Allahümme havâleynâ, velâ aleynâ!” (Allah’ım, etrafımıza gönder! Üzerimize gönderme!) diye duâ buyurdu. Bunu söylerken mübarek eliyle hangi cihetteki buluta işaret buyurdu ise, orası açıldı. Medine üstü açık bir alan oldu. Kanat vadisi bir ay mütemadiyen aktı ve hangi yönden kim geldiyse bol yağmur geldiğinden bahsetti.”3
Abdullah bin Zeyd (ra) dedi ki: “Hazret-i Peygamber (asm) namaz kılınan yere çıkıp yağmur duâsı yaptı. Kıbleye döndü. Ridâsını ters çevirdi. İki rek’at namaz kıldırdı.”4
Abbas b. Temim (ra) amcasından nakleder: “Resûlullah’la (asm) yağmur duâsına çıktım. Ridâsını ters çevirdi. Arkasını da cemaate dönerek duâ etti. Daha sonra iki rek’at namaz kıldı. Namazda kıraati açıktan okudu.”5
Enes bin Malik (ra) şöyle demiştir: “Resûlullah (asm) yağmur duâsı yaptı da, ellerinin arkasıyla semaya işâret etti.”6 Enes (ra) bir diğer rivayetinde ellerinin içini aşağıya getirip uzatarak, şöyle demiştir: “Resûlullah (asm) ellerini böyle yaparak yağmur duâsına çıkardı. Ellerini o kadar kaldırırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını görürdüm.”7
Duâ esnasında sünnet olan, istenen şeyin lehimize olması halinde ellerin semâya doğru açık tutulması; aleyhimize olması halinde, yani bir âfetten ve şerden Allah’a sığınmamız söz konusu olduğunda ise, avuç içlerinin yere, sırtının da semâya doğru çevrilmesidir. İkisi de sünnettir.
Yağmur duâsında, yukarıdaki rivayetlerden de anlaşılacağı gibi, Peygamber Efendimiz (asm) mübarek ellerini koltuk altının beyazı görülünceye kadar kaldırmış ve avuç içini yere çevirmiştir. Ellerin bu şeklini “taabbüdî” kabul etmek, yani ibadet şeklinin böyle olduğunu düşünmek, teslimiyet açısından bizi daha sağlıklı neticeye götürür. Bundaki görünebilen hikmete gelince:
1-Peygamber Efendimiz (asm) yağmur ve su istemekle beraber, susuzluk musibetinden de, suyun âfetinden de Allah’a sığınmıştır. Bu durumda rahmet isterken ellerin düz çevrilmesi, âfetten Allah’a sığınırken de ellerin ters çevrilmesi sünnete uygundur.
2-Mübarek ellerini çok fazla kaldırıp yere doğru çevirmekle, ihtiyaç duyulan suyun gökten aşağıya doğru indirileceğine işaret buyurmuştur.
3-Gökten nazil olacak rahmete şiddetle muhtaç olduğumuz dua lisanıyla îlân edilmiştir.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 287
2- Nûh Sûresi, 71/10,11
3- Buhârî, 3/505, 538; Müslim, İstiskâ, 8; Nesâî, İstiskâ, 9
4- Müslim, İstiskâ, 2; Buhârî, İstiskâ, 540
5- Nesâî, İstiskâ, 5
6- Müslim, İstiskâ, 6
7- Ebû Dâvud
Benzer konuda makaleler:
- Musafaha sünneti
- Zararların ahirette karşılığı var mı?
- Ben de sizden biriyim
- Namazın bize kazandırdıkları
- Günahlarınızı yakmaya hazır mısınız?
- Dinde aşırılık yoktur!
- İman ameli tetikler
- Suyumuzdaki ağız tadı
- Bunların derdi ne, Allah aşkına?
- Makam-ı Mahmud üzerine
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun