Ramazan-ı Ekber

Image
Bu yıl Ramazan tevafuklarla birlikte geldi. Bizler, hicrî 1429 Ramazanını idrak etmiş bulunuyoruz. Arz etmek istediğim husus bu Ramazan ayının dokuzlu (9) tevafuklarla dolu olmasıdır. Bu muhakkak ki; önemli hususlara delâlet etmeli. Ramazan kameri aylar içinde dokuzuncu aya tekabül ediyor. Dolayısıyla 1429 hicrî senesinin dokuzuncu ayında bulunuyoruz. Tevafuklar bu kadarla da sınırlı değil.

Bu yıl kameri dokuzuncu ay olan Ramazan şemsi ve milâdi ay olan Eylül ayına denk geldi. Yani kameri olarak dokuzuncu ay olan Ramazan ayı şemsi olarak dokuzuncu ay olan Eylül’e isabet etti. Hem de ayın birinci gününe. Bu mutlaka delâletleri olan bir ‘emrun celel’ yani büyük bir iş olmalıdır. Libya’nın dışında Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok Arap ülkesi de 1 Ramazan olarak 1 Eylül’ü kabul etmiş bulunuyor. Libya hariç. Bu da ilginç. Osmanlı’ya ve Türklere sonuna kadar sonsuz bir sadakatle ve biatla bağlı olan Senusi ailesini deviren Kaddafi bu darbe suretindeki devrimini ‘fatih’ olarak da ifade edilen 1 Eylül tarihinde gerçekleştirmişti. Dolayısıyla bu yıl ki Ramazan ayı büyük bir tevafukla ‘fatih’e yani 1 Eylül’e denk geliyordu. Ama Kaddafi ne yaptı etti, bunu kabul etmeyerek; Ramazan 1’i, 31 Ağustos’a çekti veya denk getirdi. Bu da etse etse onun nasipsizliğine delâlet eder. Dolayısıyla bu yıl Ramazan ayı tam dokuzların kesişme noktasına denk gelmiştir. Hatta o kadar ki Ramazan’ın arkası da milâdi 2009 yılına ulaşıyor ve denk geliyor. Ramazan’dan üç ay sonra bir dokuz daha var. O da 2009 yılı. Bu itibarla bu yıl ki Ramazan ayı bütün bu vasıflarından dolayı Ramazan-ı Ekber olmuştur veya sayılmalıdır.

***

Bu yıl ki Ramazan ayına Ramazan-ı Ekber dememizin temel nedenlerinden birisi milâdi dokuzuncu ay ile kameri dokuzuncu ayların aynı çizgi üzerinde buluşmasıdır. Şayan-ı dikkat bir tevafuktur ki, 1429 hicri senesinin bitiminde 2009 yılı hulul etmektedir ve sanki bayrağı birbirlerine devretmektedirler. Olimpiyat meşalesini taşıyanlar gibi kesişme noktasında kısa bir süre de olsa buluşmakta ve selâmlaşmaktadırlar. İşte bu tevafukların toplamından dolayı biz bu yıl ki Ramazan’a, ‘Ramazan’ı Ekber’ dedik. Elbette İslâm literatüründe Ramazan-ı Ekber diye bir deyim yok. Buna mukabil, Hacc-ı Ekber yani ‘büyük hac’ diye bir deyim var. Müslümanların iki bayramı yani Cuma günü ile arefe günü bir araya geldiğinde ve hacılar Arafat’ta cem olduğu sırada o gün Cuma gününe denk geldiğinde buna Hacc-ı Ekber denilmektedir. Haccın Hacc-ı Ekber olması da kesinlikle makbuliyetine delalet eder. Bu cihetle İnşaallah bu yıl ki Ramazan ayı hayırhah büyük gelişmelere gebe ve sahne olsa gerektir. Belki de büyük değişimin habercisidir ve milâdıdır. Zaten bahsettiğimiz büyük değişim olmazsa kıyamet kapımızı çalmaktadır. Kıyamet tamtamları kendini işittirmektedir. Dünyanın ömrünün uzaması ancak manevî havaların tebeddülüne ve değişmesine vabeste ve bağlıdır. Bu değişim olmazsa dünyanın istikbali kararmak ve geleceği kısalmak üzeredir. Ramazan ayı hayırların hamili ve taşıyıcısı olan bir aydır. İnşaallah ufkumuza hayır ve mübeşşiratla birlikte doğar.

***

Aksi takdirde, dünya felâketlerin üstüste geldiği bir dönemi yaşamaktadır. Küresel ısınmadan dolayı sular giderek derinlere doğru çekilmektedir. Gök yağmurunu kesmiş veya tutmuş yerin sulak arazileri kurumuştur. Ayrıca yağmur isabet ettiği yerlere de afet suretiyle isabet etmektedir. Adeta suyunu boca ederek felâketlere neden olmaktadır. Dolayısıyla yağmurun ve tabiatın dengesi kalmamıştır. Bunun nedeni insanoğlunun dünyayı ve kaynaklarını müsrifane ve hovardaca harcamasının yanında irtikap etmiş olduğu manevî measi ve günahlardır. İngiliz maliyeci ve ekonomist Alistair Darling, yürekleri hoplatan bir konuşma yapmış ve İngiltere’nin 60 yıldır böyle ekonomik bir durgunluk ve felâket görmediğini söylemiştir. Öte yandan ‘fırtınaların anası’ ortalığı kasıp kavuruyor. Fırtınaların anası Gustav, New Orleans’ta büyük tahliyelere neden olmuş ve Amerikan sahillerini kasıp kavurmaktadır. Saddam döneminde biz ‘savaşların anasını’ görmüştük ama fırtınaların anasını ilk kez işitiyoruz. İşte Ramazan bu felâketleri ötelemenin diğer adıdır. Şükür, iktisad ve ibadet ayı olarak paratoner bir aydır. Hatırlarsanız geçen yıl da böyle bir kuraklık iklimi vardı ve bunu Ramazan’ın bereketi vasıtasıyla savuşturmuş ve savmıştık. Yine böyle olacağını umut ediyoruz ama bizim de buna katkıda bulunmamız gerekir. Bizim katkımız, güzelliklere liyakat kesbetmemizdir. Ramazan’a hürmet İnşaallah belâların ref’i ve def’ini getirecektir. Cenâb-ı Allah bize tevafukların diliyle bunun umut ve müjdesini veriyor. “Şüphesiz bunda, kalbi olan, ve yahut (fikren) hazır olduğu halde kulak veren için bir öğüt vardır (Kur’an: 50/37)…”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*