EURONUR ÖZEL

Reşit Olabilmek

Özel Makale / reşit

Erginlik Kavramı ve Hukuki Çerçevesi

Türk Medeni Kanunu 11’inci maddesi, fiil ehliyeti şartı olan erginliğe yer vermiştir. Yasa metnine göre, kişinin ergin sayılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş (tamamlamış) olması gereklidir.

Bu maddenin kenar başlığı “Rüşt” iken, bu kelime “Erginlik” şeklinde değiştirilmiştir. Maddede kullanılan “ikmal” sözcüğü yerine de “doldurma” sözcüğü tercih edilmiştir.

Bu durumda, madde “Erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar.” şeklinde olmuştur. Yaşına bakılmaksızın, evlenme kişiyi ergin kılar ve aynı Kanun’un 328. maddesine göre de babanın çocuğuna bakma mükellefiyeti, onun ergin olmasıyla sona erer.

On beş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir. Buna “Kazai Rüşt” denir ve kendi hayatını düzenleyebilecek, işlerini çevirebilecek olgunluktaki küçüğün işlerini tek başına üstlenmesini içermektedir. Küçük, kazai rüşt kararıyla ergin kılınarak bu üstlenmeyi sağlayabilecektir.

Temyiz kudretine sahip olmak (mümeyyiz olmak), kişinin yapmış olduğu davranışların neden ve sonuçlarını anlama ve bu yönde hareket etme yeteneğidir.

Reşit ve Mümeyyiz Olmanın Derin Anlamı

Eskiden beri kulağımıza ve dilimize yerleşen “reşit ve mümeyyiz olmak” kavramı, hem kelime hem de anlam olarak günümüzde hayli erozyona uğradı.

Ebedi hayat yolcusu ve her amelinin sonsuz hayatta karşılığı olan insan için çok önemli olan “reşit ve mümeyyiz olmak”, sadece kısacık dünya hayatı işleriyle ilgili olmasa gerektir.

“Kullarım sana benden sorarlar. Ben onlara yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin duasına icabet ederim. O halde onlar da benim davetime icabet etsinler. Bana hakkıyla iman etsinler. Umulur ki rüşde erişirler.” (Bakara Suresi 186)

Ayet-i Kerime’nin reşit olmaya yüklediği mana ile kanunun reşit (ergin) manaları arasında bir hayli fark var.

Bir kulun, Rabbinin kendisine yakın olduğunu ve dua edince icabet edeceğini bilmesi, reşit olmanın ilk şartıdır. Bir çocuk bu bilinçteyse, büyük ve reşit; bir büyük bu bilinçte değilse, yaşı kaç olursa olsun, daha çocuk hükmündedir.

Allah (CC)’nin davetine icabet etmek ise mümeyyiz olabilmenin şartıdır. Yani, bu icabetin neden ve sonuçlarını anlama ve bu yönde hareket etme, reşit ve mümeyyiz olma anlamına gelir.

Hayatımızın Gerçek Ölçüsü: Reşit ve Mümeyyiz Olmak

Şimdi bu ölçüler içinde kendimize ciddi anlamda soralım: Reşit ve mümeyyiz miyiz? Hayatımızın ne kadarlık kısmı reşit ve mümeyyiz olarak geçti? Ne kadarında bu mananın uzağında kaldık?

Günler geçtikçe her insan 18 yaşını ikmal edecek. Ama Ayet-i Kerime’nin ifade ettiği manada ne kadar bilinçleneceğiz (büyüyeceğiz), en önemli nokta burası.

Ayet-i Kerime’nin ölçüleri dışında hayatı geçip bitenlerin akıbeti ise şöyle ifade edilmiştir:

“Hatta bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?” (Şualar)

Kırk vefiyattan birkaç kişinin kurtulması meselesi, tahkikî imanı elde edemeyen, imanı taklitte kalan ve dünyanın afakî meselelerine dalmış insanların halini ifade ediyor. Bu zamanda dünyadaki en mühim vazife, imanı kurtarmak ve imanla kabre girmektir.

O halde, hem dünya hem ahiret için, ayetin son kelimesi olan “umulur ki rüşde erişirler” ifadesi, yeryüzünde misafir olan her insanın birinci gündem maddesi olmalıdır.

“Şu dünya bir rüya imiş veya muvakkatmiş

Evet ukbâda anlarsın ne müthiş bir hakikatmiş”  Sözü bu hakikati ikaz ediyor.

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu