Risâle-i Nur dersi yaparken nelere dikkat edilmeli?

Önceki yazılarımızda bizzat Bediüzzaman Hazretleri’nin yapmış olduğu derslerden hatıralar aktarmaya çalıştık.

Hatta saff-ı evvel ağabeylerin Üstad ile beraber yapmış olduğu derslerden de nakiller yaptık. Ayrıca Zübeyir Ağabeyin Risâle-i Nur derslerini nasıl yaptığı ve yapılması gerektiğine dair önemli prensipleri tesbit ettik. Bunlardan başka temayüz etmiş Risâle-i Nur Talebelerinin hatıralarıyla Risâle-i Nur ders usûllerini paylaştık.

Buraya kadar tesbit edebildiğimiz Risâle-i Nur ders usûllerine istinaden şu tasnifatı yapmaya çalışalım:

1. Risâle-i Nur’un ders makamı “velâyet-i kübrâ olan verâset-i Nübüvvetteki makam-ı tebliğin”1 envarını temsil eder. Risâle-i Nur derslerini okuyan şahıslar da “dellâl-ı Kur’ân Saîd’in vekili, belki mânen aynı hükmüne”2 geçer. Bu cihetle Cemâate Sözler’i (Risâle-i Nur’u) okumak zamanında, okuyanlardaki hissiyât-ı âliye ve fazla inkişaf ve fedakârâne hamiyet-i diniye galeyanının sırrı, velâyet-i kübrâ olan verâset-i Nübüvvetteki makam-ı tebliğin envarı altına girdiği içindir. Risâle-i Nur, gurur ve kibir ve hodfüruşluk ve zillet gibi ahlâk-ı seyyieden kurtararak; tevazu’ ve mahviyet ve izzet ve vakar gibi güzel ahlâklara sahip kılar. Bu hâller öncelikle kişinin şahsına bakmaz, makamın ulviyetine bakar. Onun için Risâle-i Nur’un ders makamındaki ahvâl ve etvârı şahıslar tek başına temellük edemez ve etmemelidir. Bu ahvâl ve etvârı bir şahs-ı mânevînin temsil etmesi daha münasiptir.

2. Risâle-i Nur’un ders makamının izzet ve vakarı muhafaza edilmelidir. Zübeyir Ağabey derdi ki: ‘’Ders yapan insanın çok dikkatli olması gerekir. Ders makamı Üstadımızın makamıdır. Dersten sonra oradakiler, ‘Bu ders nereden yapıldı, bu kitabı ben de alabilir miyim’ demelidir.’’ 3 Öyleyse ders makamının izzet ve vakarını tenzil edecek hareket ve fiillerden kaçınmak gerekir. Asıl maksad, Risâle-i Nur’u nazarlara vermek olmalıdır.

3. Risâle-i Nur dersi yapılırken; Risâle-i Nur’a sadık kalarak ders okunmalı, şerh ve izah gerektiren yerler yine Risâle-i Nur’dan bulunup okunmalıdır. Risâle-i Nur’un hocası, yine Risâle-i Nur olduğu bilinmeli ve buna azamî dikkat edilmelidir. Ancak Risâle-i Nur’un ruh-u aslisine zarar vermeyen, Risâle-i Nur derslerinin daha verimli ve istifadesine vesile olan Bediüzzaman’dan nakiller ve yaşanmış hadiselerden bahsedilebilir.

4. Risâle-i Nur dersi yapacak olan kişiler, Risâle-i Nur derslerini yapmadan önce muhakkak okunacak bahse çalışmalı, lügât mânâları öğrenmeli ve okunan yerle ilgili başka Risâlelere atıf yapılacak yerlere de hazırlanmalıdır. Bu durum hem dersin istifadesini arttırır, hem de derse gelenlerin şevkine vesile olur.

5. Ders yapan kişinin diksiyonu düzgün olmalı, okurken sade ve tok bir sesle okumalı, zaman zaman kafasını kaldırıp dinleyenlerin yüzüne bakarak, tebessüm ederek okumalıdır. Bu hâl dersi dinleyenleri müteyakkız tutar, ülfet ve ünsiyeti kırar.

6. Lüzumsuz ve farkında olmadan kullanılan, ülfet peyda edilmiş olan kelime tekrarlarından kaçınılmalı, el-kol hareketleri lüzumundan fazla yapılmamalı, gereksiz jest ve mimikler olmamalıdır. Ders yapan kişi müteyakkız bir dinleyici karşısında olduğunu unutmamalıdır.

7. Ders yaparken önce metin paragraf olarak, sonra tekrar lügât manaları verilerek okunmalıdır. Burada paragraf ile ilgili tekmil edici başka bir yer okunması gerekiyorsa, daha önceden sayfa ve yeri ayarlanmalı, konuyu bozmadan açılıp okunmalıdır. Bu vaziyet Risâle-i Nur’un izah ve tekmiline hizmet eder.

8. İlmî ve târîhî konular ile ilgili yerler okunurken muhakkak önceden o mesele hakkında kısa ve doğru bilgilere ulaşılmalı, yâ da o konuda ehil olan kişilerden yardım alınmalıdır. Bu imkânlar yoksa ilgili mevzu ya düz okunup geçilmeli; veya başka bir zamana tehir edilip gerekli bilgilere ulaşıldıktan sonra paylaşılmalıdır.

9. Risâle-i Nur dersi okunurken muhakkak nazarlar kitaba çevrilmeli, hatta esas maksadın me’hazdaki kudsiyet olduğu ihsas edilmelidir. Şahıslar kendisini öne çıkarmamalı, kardeşlerin gıpta damarı tahrik edilmemelidir. Özellikle Risâle-i Nur’u perdeleyici malûumatlardan sakınılmalıdır.

10. Derse iştirak edenlerin mukteza-i hâlleri nazar-ı dikkate alınmalı, bir kişi dahi olsa kat-ı alâka edilmemeli. Yeni gelen kişilerin mukteza-i hâline mutabık dersler yapılmalıdır. Belâgatın ve güzel söz söylemenin gereği beliğ-i muknî (güzel sözle iknâ’ edici) olmalı, tâ muktezâ-yı hâle (halin gereğine) uygun olsun hakikatine mürâat edilmeli.

11- Risâle-i Nur dersi okunurken, dersi yapan kişi okunan bahis ile ilgili yaşanmış hadiseleri ders bütünlüğünü bozmadan ve kısa olarak anlatabilir. Uzun, gereksiz ve tekellüfü izahlardan kaçınılmalıdır. Dinleyicilerin dikkatini toparlamak gayesi ile çok kısa ve öz konuya uygun vecize veya kıssa anlatılabilir. Bu konuda da kişi ehil olmalıdır.

12- Ders yapan kişiye dışarıdan müdahale yapılmamalıdır. Hatalı izahlara faziletli olan ağabeylerin kısaca hatırlatma yapması yeterlidir. Dersi yapan kişiyi zorda bırakacak ve konu bütünlüğünü bozacak sualler sorulmamalı. Eğer daha detaylı bilgi isteniyorsa, ders arası ve sonrasına tehir edilmelidir. Ders okuyan kişi de ders içinde sorulan sualleri, mümkünse ders arasına veya sonrasına tehir ederek dersin insicamını bozmamalıdır.

13. Ders arasında çay ikramı olmalı ve derse katılanların sohbet etmesine imkân verilmelidir; bu samimiyeti ve kaynaşmayı daha da arttırır. Ayrıca uhuvvet ve muhabbeti sağlar. Müfritane irtibatı temin eder. Ayrıca derse yeni gelenlerle yakînen ilgilenilmelidir. Bu ilgi ve âlâka yeni gelenlerde müsbet tesir bırakır.

14- Müzâkereli ve çalışmalı dersler yapılabilir. Bediüzzaman Hazretleri’nin özellikle sabah namazından sonra talebeleriyle uzun Risâle-i Nur dersleri yaptığı biliniyor. Yapılan Mesnevî-i Nuriye derslerini Bediüzzaman Hazretleri izah ederek okutuyor. Meselâ “Üstad: ‘Risâle-i Nur hepimize ders veriyor, Onun dersini beraber dinleyelim’ diyerek orada bulunan bir üniversite talebesine Sözler Mecmuası’ndaki Hüve Nüktesini okuttu. Bazı yerlerini de kendisi izah etti.”4 Görüldüğü gibi müzâkereli ve çalışmalı dersler yapılırken izahlar yapılabilir. Çünkü ilmî ve zor bahisleri anlamak için izaha ihtiyaç duyulabilir. Müzâkereli derse katılacak olanlar öncesinde derse hazırlanmalı ve ders okurken o bahse katkı yapmalıdır.

15- Seminer tarzında belirli konu ve kavramlar Risâle-i Nur Külliyatı’ndan taranarak sinevizyon şeklinde işlenebilir. Bu çalışmalarda metinler Risâle-i Nur’dan seçilmeli ve konu akışına uygun hale getirilmelidir. Konu bütünlüğü bozulmadan görsellerle ve izahlarla se- miner takdimi yapılabilir.

16- Büyük kitaplardan ders yapıldığı gibi, bazen de küçük kitaplardan ders okunmalı. Kitabın küçük olması içindeki hakikatlerin de küçük olduğunu göstermez. Bunun için küçük kitapların içindeki mevzuların da büyük hakikatleri ihtiva ettiği ihsas edilmelidir. Kitaptan okumanın, irticalen konuşmaktan fevkalâde müessir olduğu bilinmelidir.

17- Risâle-i Nur dersi yapılırken önemli cümleler tekrar edilmeli, vurgu ve tonlama yapılarak dikkat çekilmelidir. Gerekirse o cümlenin daha kalıcı olmasını sağlamak için üzerinde durulmalıdır. Gereksiz ve uzun izahlara girilmeden cümle kısaca özetlenebilir.

18- Umûmî dersleri Risâlelere vakıf kişiler yapmalı ve onlar derse ilk gelip en son gitmelidir. Zübeyir Ağabeyin “İki satır okuyup, bir saat konuşmak ders yapmak değildir” ikazına dikkat edilmelidir. Gençlerin yetişmesi için ders okutulmalı ve gençler cesaretlendirilmelidir. Gençlerle özel ilgilenilmeli ve sorularına cevaplar verilerek yetişmeleri konusunda onlara fırsat verilmelidir.

19- Risâle-i Nur dersleri farklı kategorilerde yapılabilir. Derse katılanların yaş seviyesi bu kategorileri belirlemede etkili olur. Bu durumda özellikle alt yaş gurubunda olanlara görsellerle veya faaliyet eksenli dersler yapılarak onların ilgileri çekilebilir. Çünkü “Çocukların tâlimi, ya cebirle, ya hevesâtlarını okşamakla olur.”5 Ayrıca “Çocukla konuşulsa, çocukça tâbirât istimâl edilir.”6 Çünkü çocukların anlama ve algılama seviyesine göre hitâb etmek ve konuşmak gerekir. “Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat pat söylediği sözlerle ünsiyet peydâ eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde, o insanla o çocuk arasında bir ma’lûmât alış verişi olamaz.”7

20. Husûsî meseleler ders bitiminden sonra husûsî olarak ele alınıp dar dairede konuşulmalı. Umûmun içinde münâkaşaya sebep olacak mevzuların medar-ı bahsi yapılmamalıdır. Namaz kılınacaksa ya dersten önce veya dersten sonra kılınmalıdır; ders arasında kılınması dersin insicamını bozabilir.

 

Dipnotlar:
1- Barla Lâhikası, s. 408.
2- Barla Lâhikası, s. 408.
3 -A. E. Dernekli’nin hatıraları.
4- Son Şahitler, 1. Cild, s. 380.
5- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Münâzarât,) s. 291.
6- Sözler, s. 629.
7- İşârâtü’l-İcâz, s. 346.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*