Bundan sonra ise ne zaman Kur’an’ın bir hükmü ortadan kaldırılmaya çalışılsa Üstad hazretleri daha parlak bir şekilde ortaya çıkarıp ispat etmiştir. İnkârcılara da kabul etmekten başka söyleyecek söz bırakmamıştır. Mesela inkârcılar Naturalizm (Tabiatçılık) fikrini ortaya atarak, her şeyi (hâşâ) doğanın yarattığı inancını yaymaya çalıştıkları bir sırada, Bediüzzaman Hazretleri Tabiat Risalesini telif ederek Tabiatperestlerin küfür fikrini bir daha dirilmemek üzere öldürmüştür. Sonra yine milletin ahiret inancını ortadan kaldırmaya çalışan inkârcı gurup alenî bir şekilde gazete ve mecmualarda haşrin olmadığına dair makaleler yazarak bu fikri yaymaya çalıştıkları vakit, Üstad Hazretleri büyük bir heyecan ve ızdırapla Haşir Risalesini yazmıştır. Haşrin varlığını öyle bir ispat ve izah etmiştir ki, inkârcıların en önde gelenine dahi “Adam neredeyse ahiretin sokaklarını tarif etmiş!” dedirtecek kadar büyük bir tesire muvaffak olmuştur.
1940 senesinde Kastamonu’daki lise talebelerinin “Muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” demeleri üzerine Üstad Hazretleri “Siz muallimlerinizi değil, okuduğunuz fenleri dinleyin. Çünkü onlar, mütemadiyen lisan-ı hal ile Allah’tan bahsediyorlar” deyip misallerle fenlerin diliyle Allah’a iman hakikatini ispat etmiştir. Risale-i Nur’un eğitim metotlarındandır ki, her fenden Allaha giden pencereler açılır. Kâinat büyük bir kitaba benzetilir. Her sayfası, her kelimesi, her harfi Yaratıcısına işaret eder. Onu tanıttırır.
İşte Risale-i Nur’un gayesi de; okuyan, sorgulayan, araştıran ve ilim yolu ile Yaratıcısını tanıyan, bu yolda terakki eden hamiyetli gayretli bireyler yetiştirmektir. Nur’un sadık kahramanı Zübeyir Gündüzalp ” Bütün tehlike okuyamamaktan çıkıyor. Okuyamamaktan kork!” diyerek okumak üzerinde sıkça durmuştur. “Daima okumak. Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak…”
Bugün insanların ortak şikâyeti “okuyamamak” olsa da Risale-i Nur diğer kitaplara benzemediğinden daima ve sürekli bir okuyucu kitlesi bulmaktadır. İlim öğrenmenin ve zamanı değerlendirmenin en kestirme ve en kârlı yolu da Risâle-i Nur okumaktan geçmektedir. Risale-i Nur okuyan insanlar körü körüne değil de, nereden gelip nereye gittiğini, niçin yaşadığını, hayatın gayesini sorgulayan ve aklî delillerle öğrenen bilinçli bireylerdir.
Bediüzzaman’a göre aklı nurlandıran fen bilimleri, kalbi nurlandıran ise din ilimleridir. İkisinin birleşmesiyle hakikat ortaya çıkar. Doğrudan doğruya Kurandan süzülen, Kur’an’ın parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur akıl ve kalp birimlerini birlikte hareket ettirerek okurlarına entelektüel bir zeka sağlar ve başarıya ulaştırır.
Bediüzzaman Hazretlerinin Medresetüz’zehra projesi her ne kadar maddi olarak hayata geçirilememiş olsa da, Risale-i Nur okuyan her insan ayaklı bir medrese, Risale-i Nur okunan her ev bir medrese-i Nuriye olmuştur.
Benzer konuda makaleler:
- Risale-i Nur Külliyatı’ndan Zülfikar çıktı
- Risale-i Nur Kur’ân’ı okuyor
- Kur´an´ın Mânevi Mucizesi
- Kurtuluş reçetemiz: Okumak
- Risale-i Nur okumanın tam zamanı
- Risale-i Nur ve gençlik
- Risale-i Nur’u (umuma) okumak
- Bol bol okumak
- Talebelerine güvenen Üstad
- Risale-i Nur içtimâî reçeteler de sunar
İlk yorum yapan olun