Risale-i Nur ve antifriz

Geçenlerde ilgimi çeken bir yazıda Kuzey Amerika’nın Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerinde Alaska Ağaç Kurbağaları (Rana sylvatica) adında bir kurbağa çeşidinin yaşadığı yazıyordu.

Kurbağalar kış mevsimi süresince bir kaç defa donma- erime içerisine girip çıkarlarmış. Bu kurbağalar, kış aylarının en soğuk zamanı olan -45 derecede yaprakların altına girer ve her şeyle birlikte donarmış. Dondurucu soğukla karşılaşan kurbağaların vücutlarındaki suyun büyük bir kısmı donarmış ve yaklaşık dört hafta kadar donmuş vaziyette kaskatı kesilen bu kurbağalar sıcaklığın yükselmesi ile bedenlerinin buzları çözülür, nefes alır ve kalpleri tekrar atmaya başlarmış. Böylece sıcakların başlamasıyla kurbağalar tekrar yaşama döner ve bir gün içinde hareketlenerek hayatlarına kaldıkları yerden devam ederlermiş. Kurbağaların donup çözülmesi kanlarındaki “antifriz” sayesinde gerçekleşirmiş.

Bediüzzaman Hazretleri’nin: “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşallah cennet-âsa bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar” sözünün üstünden yüz yıldan fazla bir zaman geçti.

1900’lü yılların başından itibaren dünya genelinde devletler eliyle yapılan baskı ve zulümler zirve noktasına ulaşır. Dinden uzaklaştırmaların ise ideolojik sistemlerle hızlandırılarak devam eder. Yüzyılın başındaki bu acımasızlık, dozunu artırarak dini hayatlardan çıkarıp onu öldürmeye çalışıyordu. İdeolojik sistemler bu ölüm fermanını Kanun adı altında gerçekleştiriyordu. Böylece dünya genelinde din kamusal alandan çıkarılarak yerine dinsizlik, din olarak yerleştirildi. Dinin yaşayabileceği tüm yaşam alanları, kanun maskesiyle din karşıtlığına devredildi. Toplumun her noktasında dini vecibelerini yerine getirmek isteyenler ise zehirli bir yılan gibi tehlikeli gösterildi. Böylece dini yaşamak isteyenler, ateşten gömlek giyip korku içinde ya merdiven altlarında ya da karanlık dehlizlerde dini öğrendiler. 1930’lu yıllara doğru bu baskı kendini Türkiye’de de gösterdi. Kur’ân öğrenme- öğretme girişimi ya da Risale-i Nur okuma ve bulundurma vatan hainliğiyle eş tutuldu. Kanunlara uymayanlar ise zindanlarda kendine yer buldu. Artık toprak altında saklanan hazineler değil, kitaplar oldu. Böylece baskı ve zulüm, vicdanla komşu olan imanın en mahrem odasını işgal etti. Saf ve temiz kalplere şüpheli sorularla müdahaleler edildi.

Bediüzzaman, Alaska Ağaç Kurbağaları’nın yaşadığı ölüm sessizliğini, bir avuç talebesiyle Eskişehir, Denizli ve Afyon hapishanelerinde yaşadı. Din düşmanlığıyla inananları, dinsizlik potası içinde dondurarak yok etmemeye çalıştılar. Bediüzzaman, o baskı ve zülüm zamanını “Ne yapayım, kışta geldim!” sözü ile veciz bir şekilde ifade eder. İnançların karakış yaşadığı o zaman diliminde Bediüzzaman Risale-i Nur’ları yazar. Sistem kalplerdeki İmanı öldürmek için tüm gücüyle inançlara yükleniyordu. Tüm baskı ve zulümlere rağmen Risale-i Nur’ların akılara ve kalplere estirdiği ihya rüzgârı, kerametvari başarılara imza atttı. Dini öldürmek maksadıyla kanun adı altında yapılan yasaklar, tecritler, sürgünler, zehirlemeler ara vermeden devam ediyordu. Risale-i Nurlar ise Alaska Kurbağası gibi öldü denilen din için bir nevi antifriz oldu. Böylece Risale-i Nurlar imkânsızlıklar içinde binlerce kalemiyle donmuş kalplerin yardımına yetişti ve imanlarını korunaklı bir kaleye çevirdi. Bediüzzaman Hazretleri, yaralı kalplere iman hakikatlerinin erken yetişebilmesi için posta sistemini kurdu ve imanın gönüllerde, akıllarda yaşayabilmesi için de dünyevi tüm zevklerden vazgeçti.

Bediüzzaman’ın “Kışta geldim ama siz cennet-âsa bir baharda geleceksiniz” sözünün o antifriz gücü, imanların canlı kalmasını sağlandı. Alaska Kurbağaları, yaşadığı ortama uyum sağlayıp hayatta nasıl kalmışsa Risale-i Nur da özel destek ve yardımlarıyla inananların iman kalelerine destek gönderdi. Böylece Risale-i Nur inanların yaşadığı maddi ve manevi problemleri ilham ve kerametler desteğiyle olağanüstü bir şekilde çözerek cennet-âsa bir baharın müjdesini veriyor.

Misbah Eratilla

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*