Risale-i Nur ve siyaset perdesi

12 Eylül 1980 darbesine kadar, Türkiye’de İslam ve dinî hizmetler dendiğinde Nur Talebeleri ve Risale-i Nur akla gelirdi.

Bediüzzaman, yetiştirdiği güzide Nur Talebeleri ve telif ettiği Kur’ân’ın son asırlara yönelik mesajı olan Risale-i Nur ile tek partili Kemalist rejimin dayanılmaz ağır baskısı altında halkın imanının kurtulmasına ve muhafazasına çalışmışlardı.

Rejim o dönemde, din ve dindarlar üzerinde yaptığı zalimane baskılarla halkın sokaklara dökülerek protesto yapmalarını beklemiş, sonra devletin top ve bombalarıyla üzerlerine yürüyerek Şeyh Sait ve Dersim olaylarında olduğu gibi toplu katliâmlar yapmayı planlamıştı.

Ancak Bediüzzaman, Allah’ın kendine bahşettiği yüksek imanî ferasetiyle bu planı sezmiş, talebelerine ve halka baskılara karşı müsbet hareket, itidal ve sabır tavsiye ederek tuzakları boşa çıkarmış, kimsenin burnu kanamadan ülkenin 1950’lere gelmesini sağlamıştı.

Haddi zatında bu tavrı ile o, yalnız yüksek bir din âlimi değil, aynı zamanda bir örnek şahsiyet olduğunu göstermiş oldu. O dönemde onların asayişi temin gayretleri olmasaydı, ülkedeki radikal İslâmî grupların Suriye, Irak ve Mısır’da olduğu gibi rejimle çatışması neticesinde yüz binlerce masum insanın kanı dökülebilirdi.

1950’de demokrasiye geçilmesi sürecinde Ahrar/Demokrat siyasî güçlerin serbest seçimleri kazanarak iktidara gelmelerinden sonra, ülkemizde din ve dindarlar üzerindeki ağır baskılar kalktı, din hizmetlerinin önü açıldı.

1960 darbecilerinin engellemelerine rağmen din hizmetleri, Nur Talebelerinin katkılarıyla 1970’lere kadar güçlenerek devam etti. 1970’te din adına hareket eden siyaset akımı Millî Nizam hareketi ile meydana çıktı. 1971 muhtıracı generalleri, Demokrat iktidarı zayıflatmak için onların önünü açtılar. Bu akım, 1980’lere kadar Nur Talebeleri meslek ölçülerinde ittihat ve ittifak etmeleri sebebiyle ciddî bir varlık gösteremedi.

Ülkemizde Risale-i Nur hareketi ve dinî hizmetler en büyük darbeyi 1980 askerî darbecileri eliyle yedi. Darbeciler, dinî cemaat ve tarikatların çoğunu devletin maddî imkân ve makam tuzaklarıyla, Nur Talebelerinin arasına fitne–fesat sokarak, bir kısmını korkutarak kendilerine biat ettirdiler, siyasî ve içtimaî vahdetlerini bozdular.

Nur Talebelerin bir kısmı oyuna gelerek Demokratlardan desteklerini çektiler, vizyonsuz, dindar kimlikli siyasîlere nokta-i istinat oldular. Onları gören diğer dinî gruplar da aynı tuzağa düştüler. Böylece ülkenin istikrarı bozuldu.

2000’lerin başında tarih tekerrür etti. Yine bazı Nur Talebeleri Demokratlar yerine demokrat olmayan dindar kimlikli siyasîlere destek olmalarıyla ülkenin maddî – manevî istikrarı bozuldu.

Elhasıl: Günümüzde sayıları milyonları geçen Nur Talebelerinin çoğu, Üstadın mesleğine sadâkat göstererek Nur’un imanî meselelerinde ittihat ettikleri gibi, içtimaî ve siyasî ölçülerinde birleşmeleri âcil bir zorunluluktur.

Onlar, Risale-i Nur’a perde olan siyasîlere istinat noktası olmaktan vazgeçip Demokrat güçleri ayağa kaldırmadıkları sürece, ülkemizde iman hizmeti akamete uğramaya devam edeceği anlaşılmaktadır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*