Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet

Muhabbet, uhuvvet, sevmek, İslâmiyetin mizacıdır, rabıtasıdır.” (Bediüzzaman)

“Risâle-i Nur zinciriyle kuvvetli uhuvvet, öyle bir hasenedir ki, bin seyyieyi affettirir.” (Şuâlar, 522)

Risâle-i Nur’un meslek düsturlarının mühimlerinden olan ‘uhuvvet’ yani kardeşlik, Risâle-i Nur’da büyük yer almış ve üzerinde çok durulmuştur.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, gerek Yirmi İkinci Mektub olan Uhuvvet Risâlesi’yle, gerek sair lâhika mektuplarına ‘kardeşlerim’le başlamasıyla, kardeşliğe ve kardeşlere verdiği önemi ve kıymeti ortaya koyarak, mühim mesajlar sunmaktadır.

Bu mesajlardan biri şudur: “Zaman cemaat zamanıdır. Bu kudsî olan Nur mesleğinin esası da uhuvvettir. Dolayısıyla, Nur hizmeti hakikî uhuvvetle ve kardeşlerle yürür ve buradan oluşan şahs-ı manevî ile kuvvet bulur.” Çünkü, “Ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle, cemaat sûretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevinin dehasıyla hücumu zamanında, o şahs-ı maneviye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûb düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı mânevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı manevi-i dalâlete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek”1 ancak hakikî ve uhrevî uhuvvetle mümkündür.

Hakikî uhuvvet ise; “Her bir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakiki müttehid adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”2 Bu manevî, kıymetli ve kuvvetli uhuvvet ise; bu zamanda ancak Risâle-i Nur yoluyla kazanılmaktadır.

Yani, Risâle-i Nur yoluyla oluşan uhuvvet ve şahs-ı manevî sayesinde; Hazret-i Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam Efendimizin bir ünvanı olan ‘İnsan-ı Kâmil’ ismine liyakat kesbedip, ebedî hayat içindeki ebedî saadeti netice veren bir fabrikanın çarkları hükmüne geçen ve sahil-i selâmet olan cennete ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran Rabbimizin bir gemisinde çalışan ‘hademeler’ makamı kazanılmış olmaktadır.3

Evet, Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet daima nura, ihlâsa, imana kuvvet vererek, dinsizlik çukurlarına düşmekten muhafaza etmektedir. Çünkü Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Mesleğimiz haliliye (Hazret-i İbrahim Aleyhisselâmın gölgesi olan samimi kardeşlik) olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakar arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmerd kardeş olmak iktiza eder”4 ifadeleriyle bu manevi dinamizmin ana hatlarını çizer.

Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet; ihlâsı, muhabbeti, tesanüdü ve itidal-i demi (soğukkanlılık) kazanmak ve muhafaza etmek ve enaniyet, hubb-u cah (makam ve mevki sevgisi), korku, ırkçılık, tembellik ve hırs gibi muzır manileri de def etmenin çaresidir. Çünkü, “Kur’ân-ı Hakim’in hizmetindeki mesleğimiz (Risâle-i Nur hizmeti) hakikat ve uhuvvet olduğu ve uhuvvetin sırrı şahsiyetini kardeşler içinde fani edip onların nefislerini kendi nefsine yani, Kevser-i Kur’ânîden (Kur’ân pınarından) süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için bir buz parçası nevindeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritmek”5 olduğundan bu hakiki uhuvvet, hakikî ihlâsı kazandırdığından manilere de set çekmektedir.

Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet, ‘fenafi’l-ihvan’ veya ‘tefani’, yani kardeşlerin birbirinde fani olması, kendi hissiyât-ı nefsaniyesini (nefse ait duygularını) unutup, kardeşlerinin meziyyat ve hissiyatıyla fikren yaşamakla6 kardeşi kardeşe şeyh, mürşid veya peder yapmaktan kurtarıp, birbirlerine birer muavin, yardımcı veya tamamlayıcı yaparak; sıkıntı, zahmet, gücenmek, inat, kin, adavet, ihtilâf, kıskanmak, tarafgirlik, ırkçılık ve haset gibi zararlı ve tehlikeli şeylerden çekip alıyor.7 Ve günümüzdeki şiddetli bid’a (dine aykırı olan ve sonradan dine mâledilmeye çalışılan şeyler) rüzgârlarına karşı koyuyor,8 insî ve cinnî şeytanların desiselerini bertaraf ederek, hücum yollarını kapatıyor.9

Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet, iman birliğini, kalp birliğini ve sosyal birliği kazandırır. Hem dünyanın fani, geçici ve kıymetsiz, hem de cüz’î işlerinin ehemmiyetsiz olduğunu derk ettirmekle; dostlara, kardeşlere karşı mürüvvetkârâne muâşeret (iyilik ve cömertlikle davranmak) ve düşmanlara sulhkârâne (barış içinde) muamele ederek iki cihanın rahat ve selâmetini kazandırır.10

Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet, ”Risâle-i Nur Talebelerinin ‘iştirak-ı a’mal-i uhreviye’ (ahirete ait amellere ortak olmak) düstur-i esasiyeleri (temel esasları) sırrınca, her birsinin kazandığı miktar, her bir kardeşlerine aynı miktar defter-i a’maline (amel defterine) geçmesi”11 ve imanla kabre girmek yani Cennet ehli olmak gibi, her şeyin fevkinde olan çok mühim bu iki neticeyi beraberinde getirir.

Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet, “Ölüme karşı da en mühim bir siper, bir nokta-i istinattır. Çünkü ölüm gelse, bir ruhu alır. Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye (hakiki kardeşlik sırrı) ile, rıza-i İlâhî yolunda, ahirete müteallik (alâkalı) işlerde kardeşleri adedince ruhları sağlam olduğundan, biri ölse, ‘Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar. Zira o ruhlar her vakit sevabları bana kazandırmakla manevî bir hayatı idame ettiklerinden, ben ölmüyorum’ diyerek, ölümü gülerek karşılar. Ve o ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum’ der, rahatla yatar.”12

Risâle-i Nur yoluyla uhuvvet, Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın taltifine mazhar ve sahabe mesleğine dahil olmaktır. “Resulullah Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâm bir gün buyuruyor: ‘Kardeşlerim! Kardeşlerim!’ Sahabe-i Güzin efendilerimiz soruyorlar: ‘Ya Resulallah kimdir o kardeşlerin?’ Resulullah Efendimiz (asm) buyuruyor: ‘Onlar ahirzamanda gelecekler, Nur yiyecekler, Nur içecekler, Nur konuşacaklar, Nurdan hanelerde oturacaklar. Bilmiyorum onlar mı bana daha yakın, yoksa siz mi?’” Evet bu yüzden “Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir halis kardeşimiz, bir veliden ziyade mevki alıyor”13 diyor Üstad Bediüzzaman.

Hakikat kahramanları olan ve evliyaları bu zamanda aciz bırakan bu kudsî hizmet mücahitlerini barındıran Risâle-i Nur’un uhuvvet dairesine girebilmek ve lâyık olabilmek için Üstad Bediüzzaman Hazretlerine kulak vermek gerekiyor: “Mümkün olduğu derecede bizim arkadaşlar uhuvvetlerini ve tesanütlerini tevazu ile ve mahviyetle ve terk-i enaniyetle takviye etmek gayet lazım ve zaruridir”14

“Bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki (arasındaki) muhabbete ve samimiyete feda ederim.”15

“Aziz kardeşlerim. Evvel âhir (ilk ve son) tavsiyemiz, tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz (yarışma ve çekişmeden kaçınmak) ve itidal-i dem (soğukkanlılık) ve ihtiyattır”16

“Siz birbirinize en fedakâr nesebi kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder.”17

“Asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe’nidir”18 “Ben, Risâle-i Nur hesabına ahir ömrüme kadar nur ve gül dairesindeki sebatkâr ve metin ve sarsılmaz kardeşlerimle ebeden müteşekkirane iftihar ediyorum.”19

“Sizin tesanüdünüze (dayanışma) benim ziyade ehemmiyet verdiğimin sebebi, yalnız bize ve Risâle-i Nur’a menfaati için değil, belki tahkiki imanın dairesinde olmayan ve nokta-i istinada ve sarsılmayan bir cemaatin kat’î buldukları bir hakikate dayanmaya pek çok muhtaç bulunan avam ehl-i iman için dalâlet cereyanlarına karşı yılmaz, çekilmez, bozulmaz aldatmaz bir mercî, bir mürşit, bir hüccet olmak cihetiyle, sizin kuvvetli tesanüdünüzü gören kanaat eder ki, bir hakikat var, hiçbir şeye feda edilmez, ehl-i dalâlete başını eğmez, mağlûp olmaz diye kuvve-i maneviyesi ve imanı kuvvet bulur. Ehl-i dünyaya ve sefahate iltihaktan kurtulur.”20

Başta Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) olmak üzere, Hz. İbrahim Aleyhisselâm ve bütün enbiya, Hz. Ali ve bütün Sahabe-i Kiram Hazretleri; Bediüzzaman Said Nursî ve bütün asfiya, evliya ve aktaplar, Zübeyir Gündüzalp ve bütün Nur Talebelerini ve bütün mü’minleri kuşatan ve bütün mevcudatı da içine alan bu büyük ve kudsî uhuvvet dairesine katılmak fırsatı elimizdedir.

Yeni Asya gazetesinin okurlarına hediyesi olan Risâle-i Nur Külliyatından ’’Uhuvvet Risâlesi’’ bunu için çok güzel bir fırsattır. Bu vesileyle, bu güzel risâle iyi okunup hayata taşındığında, o nuranî daireye dahil olanın yanında, hâl-i âlemin ıslâhına da büyük katkı sağlayacaktır. Bu büyük hizmet hamlelerini bizlere sunan gazetemiz Yeni Asya’yı tebrik ediyor ve muvaffakiyetler diliyoruz.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 375
2- A.g.e, s. 392,
3- A.g.e., s. 165
4- A.g.e, 395
5- A.g.e., s. 169
6- Mektubat, s. 395
7- Lem’alar, 442
8- Mektubat
9- Age 699,
10- Age, 450
11- Kastamonu Lâhikası, 120
12- Lem’alar, s. 393
13- Şuâlar,
14- Age, s. 498,
15- Uhuvvet Risâlesi (cep boy), s. 70
16- Şuâlar 494,
17- Age, s. 544
18- Age, s. 506,
19- Age, s. 523
20- Age, s. 507.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*