Risale-i Nur’a göre ‘durum’ raporu

Cenab-ı Hak (cc) insanı yeryüzünün halifesi olabilecek istidatta halk etmiştir. Onu diğer bütün mahlûkatından farklı olarak cüz’î ihtiyarı ve iradeyi verip ve birçok duygu ve lâtifelerle techiz ederek üstün kılmıştır. Kulluk vazifesinden dolayı işlediği fiillerinden mesul etmiş ve onu Kendisine muhatap kılmıştır.

Sözler’de (Haşir Risalesi) On Birinci Hakikat’ında geçen ve Cenab-ı Hak (cc) tarafından onu ’bütün yerin nebâtî ve hayvanî olan mahlûkatına bir nev’î tanzimât memuru yapıp, onların tarz-ı tesbihât ve ibâdetlerine müdâhale ettir(me)’’ ve edebilme selâhiyetini vermiştir.

Cenab-ı Hak (cc) insanoğluna bu selâhiyeti verdiğine göre ve insanın fiilleriyle de hadiseleri kendi lehinde ya da aleyhinde cereyan etmesine sebep olabilir demektir. O halde sormak gerekir ki; insan acaba hangi fiiliyle kadere fetva verdiriyor ki; şu bahar günleri ya az yağışlı ya da yağışsız geçmektedir?

Sanki küre-i arzı ile küre-i hava yani sema ile yer öylesine birbiriyle küsmüş ki, gökyüzünden yani bulut gözünden yaşlar yani yağmur damlaları yeryüzüne yağmasına, yani inmesine engel olunmaktadır.

Evet, Bediüzzaman Said Nursî bu mühim sualin sebebini ve cevabını Risale-i Nur’da birçok yerinde sebep ve sonuçlarıyla izah ve ispat etmiştir. Emirdağ Lâhikası-1, On Üçüncü ve On Dördüncü Mektuplarında izah ve ispat etmiştir.

On Üçüncü Mektubun “Altıncı nokta’’sında şöyle denilmiş: “Yağmursuzluk bir musîbettir ve ceza-yı amel bir azaptır. Buna karşı, ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazinane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tevbe ve istiğfar ile karşılamak ve Sünnet-i Seniyye dairesinde, bid’alar karışmadan, şeriatin tayin ettiği tarzda dergah-ı İlâhiyeye iltica etmek ve duâ ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir. Hem böyle umumî musîbetler, ekser nasın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri tevbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def olur’’.

İşte bizim için mühim ve büyük tam bir fırsat doğmuştur. Bu fırsatla “Yağmursuzluk musîbeti(ni) ve ceza-yı amel bir aza’’bını; “tevbe ve istiğfarla’’ def ederek aleyhimizden lehimize çevirmesine vesile olabiliriz.

Evet, Bediüzzaman Said Nursî Mektubat’ta Yirminci Mektub’un Birinci Sualin Cevabında “Çünkü bazı şerait dahilinde duâ makbul olur. Şerait-i kabulün içtimaı ve nisbetinde makbuliyeti ziyadeleşir.

Emirdağ Lâhikası-1 Yirmi Üçüncü Mektup’ta ise her şeyin apaçık ayan beyan göstermektedir ki; hava (sema) ve kara (yeryüzü) hadiselerinin cereyanı Risale-i Nur’un iman ve Kur’ân hizmetine göre seyrini değiştirmektedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*