Risâle-i Nur’dan bazı ölçüler

Seçim yaklaştıkça, siyasî havalar ısındıkça nefsî, indî, hissî değerlendirme ve tenkitlerde ölçü kaçabiliyor. Kadim bir dostum, okuyucum telefonla beni aradı ve Yeni Asya’yı, 40-50 seneyi aşkındır bu hizmetin içinde bulunan ve işleri güçleri sırf hizmet olanları, siyasî bazı meselelerden dolayı şiddetle tenkit etti.

Biz de, her meseleyi Kur’ân ve Sünnet’in bu zamanda en muhteşem tefsiri olan Risâle-i Nur’a göre değerlendirmenin gereğini hatırlattık.
Üstad Hazretleri, ilim ehlinin siyasilere nasihatinin faydalı olduğunu;1 siyasîlerin tenkit edilebileceğini söylerken; İhlâs Risâlesi’nin ikinci düsturunda hizmetteki kardeşleri tenkidi kesinlikle yasaklar:
“Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfürûşluk nev’înden gıpta damarını tahrik etmemektir. Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.2 En müthiş maraz ve musîbetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkittir.” 3

Keza Bediüzzaman, “gayr-i meşrû”, idâre ve asâyişe zarar veren;4 aklı dağıtıp mânevî bir divâne, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz; fikri dağıtıp mânevî bir ecnebi eden;5 “zulme sebebiyet veren tarafgir” olan; deccalizmin güdümündeki, “kalbleri bozan”,6 “dinde hissesi olmayan siyasileri büyük vartalara atan”;7 “gaddar ve zalim propagandanın, aralarında hadsiz bir mesafe bulunan yalan ve doğruluğu biribirine karıştıran”,8 “menfaati esas tutan”;9 “fikri hezeyanlaştıran”,10 yalancı ve insanlığın maslahatına zıt olan11 siyasetten Allah’a sığınmak gerektiğini söyler.
Bu zamandaki siyasetin, kalbleri ifsat edip asabî ruhları azap içinde bıraktığını; selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adamın, siyaseti bırakması, gerektiğini tavsiye eder.12
Yalan propagandadan kaçıp gerçeklerin olduğu gibi anlatılması, söz kalabalığına gidilmemesi,13 hissiyâtın değil, fikrin esas alınması,14 siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılığın değil, doğruluğun tercih edilmesi,15 mü’mince davranışın gereğidir.

Siyasetçi, politikacı ve baştakilerden çok fazla bir şey beklememek, yegâne ümitleri onlara bağlamamak, hizmetleri onlara endekslememek ve şunu da bilmek lâzımdır: “(Allah) baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine imân versin, yeter. O vakit kendi kendine iş düzelir.”16
Öte yandan siyaset dünyasındaki müfsitlere aldanmamalı; her sözü, hareketi mihenge, ölçüye vurmalıdır: “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez, daima sûret-i haktan görünür, yâhut bâtkılı hak görür… Fakat siz mehenge vurmadan almayınız. Çok silik söz ticarette geziyor… Her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.”17

Dipnotlar:

1- Hutbe-i Şâmiye, Yeni Asya Neşriyatı, s. 115.; 2- Hutbe-i Şâmiye, s. 52.; 3- Mektûbat, s. 53.; 4- Hizmet Rehberi, s. 86.; 5- Şuâlar, s. 306.; 6- Kastamonu Lâhikası, s. 34.; 7- Emirdağ Lâhikası-2, s. 177.; 8- Age, 51-52.; 9- Hutbe-i Şâmiye, s. 78.; 10- Emirdağ Lâhikâsı-1, s. 204.; 11- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, 6.; 12- Sikke-i Tesdik-i Gaybî, s. 185.; 13- Sunûhat, s. 17.; 14- Muhâkemât, s. 77.; 15- Sözler, s. 466-452.; 16- Lem’alar, 16. Lem’a, s. 156.; 17- Münâzarât, s. 49.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*