Risale-i Nurlar açısından Şehr-i Ramazan (1)

altİslâmiyetin en büyük şeairlerinden olan mübarek Ramazan Ayını idrak etmeye başlayalı bir haftayı geçti. Aziz can dostların mübarek Ramazan aylarını bütün ruh u canımla tebrik ederim. Bu mübarek ayda ettiğiniz ve edeceğiniz bütün duaların, Cenab-ı Hak yanında makbul olmasını Erhamürrâhimînden niyâz ediyorum.

Bu Ramazan-ı Şerifin hem cemaatimiz, hem milletimiz, hem de âlem-i İslam için, hem Risale-i Nur davasının makbuliyeti ve geleceği için gayet ehemmiyetli, pek çok kıymetli neticeler getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Risale-i Nur talebelerinin “iştirâk-i âmâl-i uhreviye düstur-u esasiye” sırrıyla herbirinin kazanacağı hayır ve hasenatın bir miktarının da diğer kardeşlerinin amel defterine geçmesi rahmet-i İlahiyenin iktizası olduğu külliyatta beyan ediliyor. Dolaysıyla “Şahs-ı Manevi”  dairesinde sıdk ve ihlasla devam edenlerin kazançlarının pek büyük ve bereketli olacağı aşikârdır. Herbir Nur Talebesinin böyle mübarek bir ay içersinde binler hissedar olması ne büyük bir mutluluk ve hazinedir! Bunu açıkça bize müjdeleyen böyle bir Üstada, böyle muhteşem bir davaya ve  “Şahs-ı Maneviye” muhatap olmak çok ayrı bir mazhariyettir.

Risale-i Nur’un sadık şakirtlerinden birisi seksen küsur sene bir manevi ömrü kazandıran  “Leyle-i Kadrin” hakikatini ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazanmasıyla, umum hakikî sadık talebelerinin bundan hissedar olması Rahmet-i İlahiyeden ümitle beklentimizdir.

Bu mübarek Ramazan’da,”iştirâk-i âmâl düstur-u esasiyle”, herbir has kardeşin kırk bin dilli bir melâike gibi, kırk bin dillerle, kardeşler sayısınca edecekleri manevi duaların, rahmet-i İlahiye nezdinde makbul olmasını, Cenab-ı Erhamürrâhimînden niyaz ediyoruz.

Çünkü; Mübarek Ramazan;

Kur’an âyetlerinin sırlarının manevi hâlet-i ruhiyelerde hissedildiği andır.

Lâtifelerin kalp ve ruh eşliğinde coştuğu mübârek zamandır.

İlhâmî hediye ve ikramlarının bollaştığı zamandır.

Âlem-i İslâmın ve insanlığın büyük umutlarla beklediği, hususan tek gecelerinin Leyle-i Kadir gibi bir rahmet deryasını içinde barındırdığı andır.

Asrın Manevi tabibinin kalbine, Ayetü l-Kübra, başta olmak üzere birçok hakikat ve eserin kalbine ihtar, ilham ve sünuhatı kalbiyeye mazhar olduğu aydır.

Sadece İslâm âleminin değil, Avrupa ve bütün Batı Dünyasının Kur’ân’a yöneldiği Kur’an bülbüllerinin şakıdığı zamandır.

En büyük kucaklaşmanın harmanı ve meydanı olan Bayramı getiren andır.

Kafa ve gönülleri sadece maneviyata ve uhrevîliğe bağlayan ulvî bir bağlıdır.

Feyzin, rahmetin, bereketin, rahmetin coştuğu andır.

Kazancın bire bin olduğu rahmet deryasının taştığı bir ticaret meydanı ve pazarıdır.

Gece ve gündüzün her anının değer kazanıp maneviyatla süslendiği ve şereflendiği andır.

Maddî belâ ve musibetlere karşı bir kalkan ve siper halinin yaşandığı andır.

Kur’an’ı, Cevşen’i, sahuru, iftarı, teravihi ve dualarıyla manevi, neş’e, sevinç, mutluluk ve sürurun katlandığı aydır.

Sarhoşların, heveskârların, şarkıcıların, nefsine esir olanların durakladığı andır.

Gavs-ı Âzam’ın işaretiyle, inâyet gözü altında hafîziyet ve hıfzın icrasının yaşandığı andır.

Rahmet lem’alarının parıldadığı zamandır.

Receple başlayıp, Şabanla devam eden nurani çizginin en parlak ve verimli mevsimidir.

Akıldan ziyade kalbin, hislerin, ruhun hareketli olduğu andır.

Orucun değerini bilemeyen nasipsizlerin istifadeden mahrum olduğu rahmet deryasının adıdır Şehr-i Ramazan.

Bu mübarek Şehr-i Ramazanın tüm İslâm âlemi ve insanlığa rahmet ve bereket getirmesi dilek ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*