Risâle-i Nurlardan öğrendiklerim

Her şeye Bismillah’la başlamayı ve Bismillah’ın tükenmez bir kuvvet ve bitmez bir bereket kaynağı olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.
İmanda ne kadar büyük bir saadet ve nimet ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.

İbadet ne kadar büyük bir ticâret ve saadet; fısk ve sefahat ne büyük bir hasâret ve helâket olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.

Namaz ne kadar kıymettar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar divâne ve zararlı olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim. Namazın beş vakte tahsis edilmesinin azîm sırlarını da Risâle-i Nurlardan öğrendim.

Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk’a satmanın ve O’na abd ve asker olmanın ne kadar kârlı bir ticâret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Gerçek hürriyetin, herşeye gücü yeten ve herşeyi kabzasında tutan bir Şems-i Ezelî’ye kul olmakla elde edileceğini ve kulluğun paha biçilmez bir pâye olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Cenâb-ı Hakk’a ulaştıran tarîkler içinde; acz ve fakr, şefkat ve tefekkür tarîkinin en kısa ve en selâmetli tarîk olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Allah’a imanın şu kâinatın tılsım-ı muğlakını açtığını, Hâlık’a tevekkül ve ilticâ etmenin, şifalı bir tiryak olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Dünyanın ahiretin mezraası ve bir dâr-ı imtihan olduğunu, hem bu meydanda bulunanların başı boş olmadıklarını, amellerine göre saadet saraylarının veya karanlık zindanların onları beklediğini Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Ölümün yokluk olmayıp vazifeden terhis olduğunu, çürümüş cesetlerin tekrar diriltileceğini, Âdem Alehisselâm’dan beridir toprak altında çürümüş olan bütün cesetlerin bir anda büyük bir ordunun neferleri gibi ayağa kalkacağını ve akıllara durgunluk veren bu işi, bütün kâinat emri altında olan, bir baharı bir çiçek kadar kolay yaratan, herşeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında, gece ve gündüzü, kış ve yazı bir kitap sayfası gibi kolaylıkla çeviren bir Kadîr-i Zülcelâl’in yapacağını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Âlemin yaradılışındaki hikmeti ve insanın mâhiyetini; insana emaneten verilen “Ene”nin iki yüzlü bir ayna gibi olduğunu, karanlık tarafın inkâra, parlak tarafın ise dine baktığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
İçinde bulunduğumuz şu âlemin Sultan-ı Ezel ve Ebed’in süslü bir sarayı olduğunu ve bu sarayın herbir köşesinde sayılamayacak kadar okunmayı bekleyen kitapların bulunduğunu ve bu kitaplarda, o Azîm Sultanın tanıtıldığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Kâinatın büyük bir kitap, insanın ise küçük bir kâinat olduğunu ve her ikisinin de okunması gerektiğini Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Sivrisineğin gözü ile güneşi yaratanın; pirenin midesi ile güneş sistemini tanzim edenin ancak aynı zât olabileceğini Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Güzellik, mal ve  gençlik gibi insanı meftûn eden şeylerin hızla kayıp gideceğini, bunlara kesinlikle bel bağlanılmaması gerektiğini; dolayısıyla, “Fâniyim, fâni olanı istemem; neyleyim” demeyi Risâle-i Nurlardan öğrendim.
İman sahipleri için dünya gençliği bir nimet olduğu gibi, ebedî gençliğin kapısını aralayan ihtiyarlığın da güzel olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Şöhretin ve medhin zehirli bal olduğunu, ihlâslı amelden başka dayanılacak bir şeyin olmadığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.

Hizmet-i Kur’âniyedeki kardeşleri tenkit etmemek ve onlar üzerinde fazîletfüruşluk cinsinden gıpta damarını tahrik etmemek gerektiğini Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Bu kardeşlerin nefislerini, makamda, şerefte, maddî ve mânevî menfaatlerde kendi nefislerimize tercih etmemizin gerektiğini Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Hangi milletten olursa olsun, “Mü’minler kardeştirler” İlâhî fermanının gösterdiği yolla, onlara “Hâlıkımız bir, Râzıkımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, Kıblemiz bir, bir bir bine kadar bir bir…” demeyi Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Ortak olduğumuz binlerce birliğin ayrılık, nifak, kin ve düşmanlığı değil; vahdet, ittifak, kardeşlik ve dostluğu doğurması gerektiğini Risâle-i Nurlardan öğrendim.
“Mesleğim haktır veya güzeldir” demeye hakkım olduğunu, ancak “Hak, yalnız benim mesleğimdir” demeye hakkım olmadığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Hastalığın vazifedar bir memur olduğunu, elemlerin içinde lezzet bulunduğunu, başıma sıkıntı geldiğinde “Lâ ilâhe illâ ente. Sübhâneke. İnnî küntü mine’z-zâlimîn” ve “Ya Hannân! Ya Mennân! Bi rahmetike esteğîs” diye duâ ederek sabredebilmeyi Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Karı-kocanın ebedî arkadaş olduklarını ve bu yüzden mâbeynlerindeki muhabbetin sadece dünyalık olmadığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.

İsrafın kanaatsizliği intâc ettiğini, kanaatsizliğin ise çalışmanın şevkini kırıp insanı tembelliğe ittiğini; tembelliğe düşen insanın hâlinden sürekli şekva edip başkalarına el açtığını, neticede ise izzetin kırıldığını Risâle-i Nurdan öğrendim.
Efendimiz’in (asm), Hz. Hasan ve Hüseyin’e (ra) olan şiddetli sevgisinin cibillî şefkat ve hissî karâbetten doğan bir muhabbet olmadığını; Hz. Hasan’ın (ra) başını öpmesiyle, bir bakıma Hz. Hasan’dan teselsül etmiş olan Gavs-ı Azam ve Şeyh Geylânî gibi nurânî nesl-i mübâreği öptüğünü; Hz. Hüseyin’e (ra) gösterdiği fevkâlade ehemmiyet ve şefkatin ise, Hz. Hüseyin’in (ra) silsile-i nuraniyesinden gelen Zeynelâbidîn, Cafer-i Sadık gibi pek çok nurânî imamlar, İslâm ve Risâlet vazifesi hesabına olduğunu Risale-i Nurlardan öğrendim.
Ve yine, Hz. Hasan ve Hüseyin (r.anhüm) ve onların nesillerinin ucuz dünya saltanatının değil de, mânevî saltanatın şanlı sultanları olduklarını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Sohbet-i Resûlullah’ta bulunduklarından dolayı, en küçük bir sahabenin en büyük velîden daha değerli olduğunu Risâle-i Nurlardan öğrendim.

Cennetin ucuz olmadığı gibi Cehennemin dahi lüzumsuz olmadığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
Her sözün doğru olması gerektiğini, fakat her doğruyu söylemenin doğru olmadığını Risâle-i Nurlardan öğrendim.
“Dost istersen Allah yeter. Yarân istersen Kur’ân yeter. Mal istersen kanaat yeter. Düşman istersen nefis yeter. Nasihat istersen ölüm yeter” kaidesini Risâle-i Nurlardan öğrendim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*