Risale-i Nurun Mühim Bir Maksadı

Bediüzzaman Hazretleri Yirmi Birinci Lem’ada talebelerine mühim bir tavsiyede bulunuyor.

“Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir” diyor.

Bu mühim bir hedef, mühim bir teşviktir.

Bu söz zamanında el yazısı ile Risale-i Nuru neşreden saff-ı evvel talebeleri yazıya ve ilme teşvik etmek için söylenmiş. Ancak ifadede gösterilen hedef her talebe için geçerli. Bu ifade aynı zamanda Risale-i Nurun mühim bir maksadına da işaret ediyor. O da şu: Nurlu, hakikat mesleğini Kur’an Nurlarından ders almış, iman derecelerinde terakki etmiş alimler yetiştirmek.

Risale-i Nur mesleğine gönül vermiş, Nurlara hizmet etmeyi hayatının en mühim vazifesi olarak addeden Nur Talebeleri bu hedef ve maksada nail olmak için ciddi bir gayret ve çalışma içinde bulunmaları da üzerilerine bir borç olsa gerektir.

Öncelikle yapılması gereken şey Risaleleri düzenli bir şekilde okuyup anlamaya çalışmaktır. Düşünerek, tefekkür ederek, kendi nefsimize hitap ederek okumak anlama kolaylığı sağlar. Elbette ki, Risale-i Nurun her bir meselesi kolay anlaşılmaz. Bazı bölümler vardır ki ancak konusunda uzman bazı alimler analayabilir. Fakat bu bölümleri de anlayanlardan sorarak, onların ders ve sohbetlerine katılarak bizler de idrak edip, bir derece anlayabiliriz. Anladığımız ve tam olarak idrak ettiğimiz meseleleri hayatımıza tatbik edip, zihni hakikatlerin kökleşmesini temin ederiz. Kendi nefsimizde tatbik ettiğimiz bu hakikatleri ihtiyaç nispetinde muhtaç insanlara ulaştırmak da yine mühim vazifeler arasındadır. İlim sahibi bir insanın ilmini yayması, ilme muhtaç olanlara bu hakikatleri ulaştırması da mühim bir insani görevdir.

Her şeye rağmen Risaleleri okuyoruz, ama anlamakta zorlanıyoruz diyenler olabilir. Hatta bazı kardeşlerimiz bu noktadan bir miktar üzüntü hislerine de kapılmış olabilir. Ancak Bediüzzaman Hazretlerinin şu tavsiyesi hiç de yeise kapılmaya gerek olmadığını bizlere ikaz ediyor:

“Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır.(Lem’alar, 171.)”

Evet, Nur hizmeti bir şahs-ı manevi hüviyetine sahip olduğu için, bu şahs-i manevi elbette ki Risale-i Nur nokta-i nazarından bu zamanın mühim bir alimidir. Bu nedenle ihlas, samimiyet, sadakat yolu ile bu mesleğe intisap edip bu şahs-ı maneviye dahil olan zatlar, şahs-ı manevideki alim sıfatına da sahip olmuş olurlar.

“Nasıl ki dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gaz yağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar. Her biri tam bir lâmbaya mâlik oluyor. O iştirak edenlerin her birinin bir duvarda büyük bir aynası varsa, her birinin noksansız, parçalanmadan, birer lâmba, oda ile beraber aynasına girer.(Lem’alar, 168.)” sırrınca ilim de manevi bir nur olduğundan, şahs-ı manevideki ilim de zihin aynasında öyle yansır. Kişilerin belki akli melekeleri tam olarak fark etmese de, ruhi, vicdani ve kalbi hisleri bu ilmi fark eder. Yeter ki “sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü’l-mesâi (Lem’alar, 169.)” hassalarını içinde ihtiva eden şahs-ı manevi içine dahil olsun.

Şahs- manevi bu cihette çok önemlidir. Risaleleri tek başına okumak ve bu konuda devam etmek elbette ki çok mühimdir. Ancak bu ilmin tatbikat sahası müzakere zeminlerdir. Nurlarda geçen meseleleri kardeşlere okumak ve ders yapmak, kardeşlerden dinlemek, anlaşılmayan konuları birilerine sormak, o konu üzerinde sohbet etmek muhakkak ki zihni meleklerimizin idrak kabiliyetini arttıracaktır.

İşte bu noktada aşağıdaki mühim tavsiye yine bize bir yol haritası çiziyor:

“Elbette, bize lâzım ve millete elzemdir ki: Şimdi resmen izin verilen din tedrisâtı için, hususi dershâneler açılmaya izin verilmesine binâen, Nur şâkirdleri, mümkün olduğu kadar, her yerde küçücük birer dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi, herkes kendi kendine bir derece istifade eder; fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz. İmân hakikatlerinin izahı olduğu için, hem ilim, hem Mârifetullah, hem huzur, hem ibâdettir. Eski medreselerde beş on seneye mukabil, inşaallah Nur medreseleri beş on haftada aynı neticeyi temin edecek; ve yirmi senedir ediyor.(Sözler, 141)

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*