Özellikle de “Nur Talebesi” kimliğini taşıma iddiasında olan kimseler için Risâle-i Nurların özünün gerçek hayata aktarılmasında olmazsa olmaz düstur ve prensipler vardır. İşte “sadakat”, İslâm dâvâsında bu bakımdan çok büyük bir öneme haizdir. “Sıddık” ünvânının, Peygamberlerden sonra insan nevînde ilk sırada olan Hz. Ebûbekir’e verilmiş olması, bu hasletin önemi hakkında yeterli bilgiyi verir.
Bundan dolayıdır ki, İslâm’da en önemli düsturlarından biri “sadakat”tir. Hele de böyle fırtınalı ve çok değişken, dengelerin çok hasara uğradığı bir zaman diliminde, dâvâ adamı olma iddiasındakiler için en önemli haslet ve özelliklerden biri “ihlâs”tan sonra “sadakat”tir.
Sadakat, “bir insanın bir şeye, kişiye, dâvâya, camiâya veya cemaate hasbî, ciddî ve samimî bağlılığı”dır. Sadakatin fiili yönü ise; bağlanılan şeyin gereklerini saptırmadan yerine getirmektir. Allah’a iman eden bir insan, imanın gereği olan İslâmiyet’i emredildiği gibi doğru şekliyle yaşamasıyla sadakatini göstermiş olur.
Sadakatin gereği olan “ittifak”a, büyük manevî kuvvet olan “şahs-ı manevî” denir. Bunun teşekkülü ve devam edebilmesi için “sadakat” vazgeçilmez şartların en başındaki düsturdur. Bunun tam zıddı ise, ihtilâftır. Risâle-i Nurların ve cemaatinin hayatiyetini devam ettirmesi için Nur Mesleğinde en önemli umdelerden olan “şahs-ı manevî”nin devamı için “sadakat” hasletinin devamlılığı şarttır. Çünkü bu mânevî meslekte; şahıslara tâbî olunmaz. Onların peşinden gidilmez. Şahıslara tâbi olmak, aynı zamanda tefrikaya ve ihtilâfa davetiye çıkarmak anlamına gelir. İşte bu da, “sadakatten bir sapma” olarak dikkati çeker. Sadakatsizlik ise, şahs-ı mânevîden istifade hakkını kaybetmek demektir.
Risâle-i Nur’daki şu ihtar ve ikaz bu açıdan çok önemlidir: “Cadde-i Kübrâ-yı Kur’âniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.” Hulusi Yahyagil Ağabey’in bir mektubundaki “Şimdi ayrılanlar, Allah rızası için olan Risâle-i Nur hizmetinde mesâiyi terk edenlerdir, yani sadakatsizlik yapanlardır” tesbiti oldukça enteresan.
Nur mesleğini benimsemiş kimselerin “sadakatli” olmaları, Risâle-i Nur’a mensubiyet, bağlılık ve ‘doğru nurculuğu’ yaşamak açısından önem arz eder. Kişiler bunu yaptığı takdirde, bütün cemaatin yekûn sevabına Rahmet-i İlâhiye ile mazhar olur İnşâallah. Nur mesleğinde sadakat, aslında Risâle-i Nur’a ve şahs-ı mânevîye bağlılık ve saygıyı gerektirir ve netice verir. Bunun en güzel örneği ise; merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabeydir. Zaten sadakat deyince, ‘sadakatte namdar’ların başında o gelmektedir.
Zübeyir Ağabey, Üstad Bediüzzaman’ın hizmetine girdiği ilk günlerde aldığı “Üstadın işine aklını karıştırma” tavsiyesini, ömrünün sonuna kadar harfiyen yerine getirmiş ve azamî bir sadakat örneği göstermiştir. Buradaki tâbî oluş ve sadakat bir şahsa talebe olmaktan çok, başta Kur’ân’a, Risâle-i Nur’a ve onun şahs-ı mânevîsine tabi ve talebe olmak anlamındadır. “Mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz” hakikati de bu konuya daha iyi açıklık getirmektedir.
“Risâle-i Nur, benim malım değil, Kur’ân’ın malıdır. Ben Risâle-i Nur’un bir hizmetkârıyım ve o dükkânın bir dellâlıyım; o ise (Risâle-i Nur) arş-ı azamla bağlı olan Kur’ân-ı Azimüşşan ile bağlanmış bir hakikî tefsirdir” sözleri de, bütün dikkatleri Risâle-i Nur’a ve onun şahs-ı manevîsine çekmektedir. Bundan dolayıdır ki, Nur mesleğinde Üstad Bediüzzaman Said Nursî, Risâle-i Nur ve onun şahs-ı manevîsi bir bütündür. Bir şirket-i mânevîdir. Her Nur Talebesi, sadakatıyla bu şirketin yekûn sevabını kazanır. Sadakatı terk eden, şahs-ı mânevînin ittihadına darbe vurmuş olduğu gibi, bu manevî şirketin büyük sevabından mahrum kalır ve mes’ul olur.
“Sadakatle Risâle-i Nurların talebesi olmanın iki mühim neticesi vardır: 1- Âyât-ı Kur’âniyenin işaretiyle, imanla kabre girmektir. 2- Bütün şakirtlerin manevî kazançlarına, Nur dairesindeki şirket-i mâneviye sırrıyla, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.”
Sadakatli bir hayat yaşayabilmek için; samimî olmak, ihlâsı muhafaza etmek, hizmete zarar vermemek, bu hizmette bulunan kardeşleri tenkit etmemek, daima rızâ-i İlâhîyi esas almak gerekir.
Sadakatin muhafazası için “Nefsini ittiham etmek, hakperest olmak, a’mâl-i salihânın ruh ve esasının ihlâs olduğunu derk etmek, ittifakı zayıflaştırmamak, azamî irtibatı esas almak, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmak” uyulması gereken ehemmiyetli düsturlardan bazılarıdır. Çok ayrı ve farklı bir sadakatin belirtileridir bunlar. Asayişi muhafaza ve müsbet hareket etmek, Risâle-i Nur’dan başka nur aramamak, marifetullahta terakkî etmek de; sadakatin bir başka özelliğidir.
“İktisada riâyet etmek, hırs göstermemek, sahabelerin ‘îsar’ hasletini kendine rehber etmek, hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istememek, teveccüh-ü nâstan hoşlanmamak sadakattir.”
İmanın bir hususiyeti olan ‘hürriyet’e taraftar olmak, siyasette ehven-i şerri ihtiyar etmek, demokratlara ve demokrat zihniyete destek olmak “sadakat”tir.
Menfaat üzerine dönen siyasetten ve menfî milliyetçilik ve ırkçılıktan kaçınmak “sadakat”tir.
Risâle-i Nur’un mesleğini orijinal hâliyle muhafaza edip devam ettiren Risâle-i Nur’un naşir-i efkârı, ‘dünyanın yegâne Nurcu gazetesi’ Yeni Asya ve camiasının sâir neşriyâtlarını almak, okumak, takip etmek, tanıtmak ayrı bir sadakattir.
Sadakat ve istikamete çok daha fazla ihtiyacımızın olduğu böyle bir zamanda Cenâb-ı Hak, bizleri ve bütün Müslümanları “sadakat” ve “istikamet”ten ayırmasın. Ve bizleri, her saati ebedî bir hazineyi kazandırabilen bu kudsî hizmet-i Nuriye’de sadakatte namdarlardan eylesin İnşâallah. Âmin.
Benzer konuda makaleler:
- Risâle-i Nur´un olmazsa olmaz düsturu: Sadakat
- Nur dairesinde sadakatin önemi
- Risale-i Nurlar kimleri beklemektedir?
- Risale-i Nur ve Hizmet Rehberi
- Risale-i Nur mesleğinde ölçüler
- Sadakat ve sebat
- Sadakat ve devam…
- Sadakat
- Birlik ve beraberliğin bize kazandırdıkları
- Altın değerinde prensipler
İlk yorum yapan olun