Risâle-i Nur gençliğinin Ankara çıkarmasından notlar

Geçtiğimiz hafta 3. Risâle-i Nur Gençlik Şöleni büyük bir katılım ve coşkuyla icra edildi.

Türkiye’nin dört bir yanından dâvetli olan genç ve kendini genç hisseden beş binden ziyade katılımcının iştirak ettiği program büyük bir uhuvvet ve kaynaşmaya vesile oldu. Muhabbetin tavan yaptığı programda zaten nura müştak olanlar eğlenceden ziyade müfritane irtibat için ordaydılar. Bizim de katıldığımız bu programdan aklımızda kalan bazı notları paylaşmak isterim.

Yaklaşık 15 yıl önce benzer bir faaliyet Kocatepe Mevlidleri ile yapılıyordu. 28 Şubat’ın bize verdiği en zararlardan biri de Kocatepe Mevlidlerine koyduğu engeldi şüphesiz.

Her yıl geleneksel hâle getirilmiş bu faaliyet cemaatte kaynaşmaya vesile olması hasebiyle çok yerinde ve isabetli olmuştur. Programın akışını anlatmayacağım. Zira bu programı tam olarak yazmaya kalksak her yönüyle tam bir yazı dizisi çıkardı, ki buna şimdilik imkân yok gibi. En çok dikkatimizi çekenler ise:

Biz Kayseri Yeni Asya okuyucuları olarak Cumartesi akşamı yola çıktık ve sabah namazını—hedefte Kocatepe iken—Hacı Bayram’da kıldıktan sonra kısa bir Ankara turu yaptık ve programa dahil olduk. Şölen alanına geldiğimizde adım başı bir tanıdıkla karşılaşıp musafaha ve hasretle kucaklaşıyorduk ve etrafa nereye baksak durum bizimkinden hiç farklı değildi. Elhamdülillah atmosfer buram buram muhabbet kokuyordu. Tıpkı Üstadımızın istediği gibi ortalık “muhabbet fedaileri” ile kaynıyordu. Ve manevî kulaklar Üstadımızdan “henîen leküm” sadalarını işitiyordu. Ve bu ortamda aklıma gelen önemli bir hadise; Üstad talebelerinden birine verdiği son nasihatte—meâlen—şöyle demiş: “Kardeşim bu seninle belki son görüşmemiz. Sana son nasihatim budur ki; siz hizmeti düşünmeyin, hizmet kendini götürür. Siz sadece uhuvvet, muhabbet, ittihad ve tesanüde dikkat edin yeter.” Hakikaten gelinen noktada bunun ne kadar önemli olduğunu görmek gerçekten zor değil!

Salonda coşkunun hâkimiyeti hiç kaybolmadı. Kutlular Ağabey, arkasından İslâm Yaşar ve diğerleri.. Gerçekten çok güzel ayarlanmış bir programdı. Şahs-ı mânevînin azalarının birbiriyle imtizacı hayata nasıl katkı sağlıyor, aynen öyle cemaat bireylerinin birbiriyle kaynaşması da öyle hizmete can kattı bu faaliyette. Birbirini hiç tanımayan veya gıyaben tanıyanlar tanıştı. Eskiler tekrar kavuştu ve dahası… Tabiî gelemeyenler de vardı, onların eksikliği ise çok belli ediyordu kendini! İsterdik ki onlar da aramızda olsun, bu coşkuyu birlikte yaşayalım. Ama kısmet olmadı. Biz onları da aramızda gibi kabul ettik ve birimizin şarkta, birimizin garpta olması bizi birbirimizden ayırmadı inşaallah..

Bana şöleni soruyorlar; “Tek kelime ile harikaydı” diyorum. Zira başka türlü ifadeden acizim. Tam da burda Risâle-i Nur Enstitüsü’ne teşekkürü bir borç biliyoruz. Tabi teşekkür edecek çok kişi var, ama hepsini tek tek uzun olmasından akla havale ediyoruz. Allah hepsinden ebeden razı olsun ve hizmetlerini daima makbul kılsın inşaallah. Enstitü bu sene de çok güzel hizmetlere vesile oldu. Bu manada Enstitü sekreterliğine getirilen Ahmet Dursun’u tebrik ediyor ve muvaffakiyetler diliyorum.

Bunun dışında özellikle belirtmek istediğim bir nokta daha var ki; Ankara ekibinin hazırladığı tiyatro gerçekten ayakta alkışlanmaya değerdi. Tebrik ediyoruz. Gerçekten büyük bir özveri ve fedakârlıkla hazırlanmış ve çok başarılıydı. Bilhassa Üstadı canlandıran kardeşimizi cânı gönülden tebrik ediyoruz. Emeklerine sağlık, çok duygulandık o sahnelerde.

Şölenin asıl hedeflerinden biri de şüphesiz ki masa çalışmaları ve sonuçlarıydı. Çok sayıda genç kardeşimizin katılım sağladığı çalışmaların konusu çok iyi seçilmiş ve sonuçlar da-–Üstadımızın sağladığı katkı sayesinde—çok iyiydi. Gençliğin nurlu kafası günümüz sorunlarına etkili çözümler buldu. Ancak bunları devletlilerin duyması lâzım! Bütün kardeşlerimi tebrik ediyorum, Allah onlardan razı olsun.

Evet bu kadar güzelliğin arasında bir de olumsuz bir yön vardı. Şöyle ki: Daha önce bir Ankara ziyaretimiz olmuştu. O zaman yazmıştık: “Ankara’dan bize kalanlar” demiştik. Ve Sn. Melih Gökçek’e sesimizi duyurmak istedik, ama sanırım duymamış. Bir kez daha yineliyelim ki, Ankara çok kirli! Sokaklar çöplükten farksızdı yine. Bir yönüyle, manevî havası zaten kasavetli! Buna bir de çevre kirliliğini eklersek durum daha kötü oluyor. Bu noktada Kayseri’yi tekrar örnek göstermek isterim ki gerçekten temiz bir şehrimiz var elhamdülillah. “Temizlik imandan gelir” hadisini aklından çıkarmayan bir insan, yaşadığı şehri elbette daha temiz tutacaktır.

Şölenin bizde bıraktığı derin etkiler yaz yaz bitmez. Ama editörümüzü sıkıntıda bırakmamak ve okuyucuyu sıkmamak adına kısa tutalım istiyoruz. Son olarak Kayseri Yeni Asya okuyucuları olarak faaliyete katkı sağlayan ve türlü sıkıntılarımıza hizmet adına sahip çıkan ağabey ve ablalarımıza teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz dershane öğrencileri olarak. Allah hizmetlerini kabul etsin inşaallah. Ve Lem’alar yarışmasında üçüncü olan Merve kardeşimizi de tebrik etmek ve başarılarının devamını, malûmatının hayatına geçmesini temenni ediyoruz.

Bir özel tebrik de şölendeki sinevizyon gösterisinde emeği geçenlere ve bilhassa Euro Nur site editörü Abdullah Ağabeyimize sonsuz teşekkürler ediyoruz. Aramızda görmeyi çok isterdik, ama nasip değilmiş. Allah hepsinden razı olsun ve bir sonraki şölende tekrar buluşmayı uhuvvet ve muhabbetle nasip etsin inşaallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*