Risâle-i Nur Gençlik Şöleni

Bu yıl üçüncüsü tertiplenen, geleneksel Risâle-i Nur Gençlik Şöleni Ankara’da yapıldı. Geçen yıl Konya’da, önceki yıl da yine Ankara’da tertiplenen şölen yine çok dolu geçti. Emeği geçen ve maddî manevî destek verip katılan herkesi tebrik ediyoruz.

Risâle-i Nur Gençlik Şöleni, geleneksel Yeni Asya Kocatepe Mevlidi’nin adeta yerini doldurarak o ilânat vazifesini üstlenmiştir. Bu noktadan da çok büyük hizmetlere vesile olduğuna inanıyoruz. Bilhassa bu yılki şölende çok büyük şevk ve katılıma şahit olduk. Biz Mersin Yeni Asya okuyucuları olarak elli küsur kişilik bir grupla katıldık. Kafile başkanımız muhterem Erol Beyin çok başarılı organizesi, ayrıca Sertaç, Umut, Selim, Rıdvan, Cemil Said, Ünsal, Furkan, Alperen, Enes, İbrahim, Said, Ufuk, Burak, Ahmet, Veysel, Eren, Mikâil ve ismini hatırlamadığım genç Saidlerin yol boyunca tesbihat ve Risâle-i Nur dersleriyle kafileyi feyizlendirmeleri ve şevk katmaları ise bu nevî organizasyonların bir kez daha önemini hatırlattı.

Otobüsümüz, sabah saatlerinde Ankara’ya vardı. Gölbaşı’nda kahvaltı için mola verdik. Gölbaşı’ndan Sami kardeş ve bir grup Nur kahramanı ağabeylerimizin yakın ilgileri, çay ve kahvaltı ikramları da şevkimize şevk kattı. Daha sonra program saatine kadar Ankara’nın çeşitli yerlerini gezip Gençlik Şöleni Programına katıldık. Muhteşem bir kalabalık, son derece feyizli bir atmosferle karşılaştık. Programın muhtevası ise zengin ve kaliteliydi. Bizce, bu yılki şölen de mükemmeldi. Elbette ki, önceki iki şölenin katkısıydı bu. İnşaallah seneye daha mükemmel bir program görürüz. Program sonrası Erol Beyle şunu konuştuk: “İyi ki katılmışız. Yoksa çok şey kaçıracaktık. Katılmayanlar çok şey kaçırdı.” Ayrıca, program boyunca Rahmeten lil Âlemîn’in bu zamanda bir cilvesi olan Risâle-i Nur ile bir başka rahmet olan yağmurun buluşması ise çok manidardı. Adeta mele-i a’lânın sakinleri, Nur kahramanlarını alkışlıyorlardı.

Zaten bu nevî programlar, Risâle-i Nur’la hizmet-i imaniyedir ve ilânattır ve Risâle-i Nur’a nazar-ı dikkati celp etmektir. Bu hususta, daha önceki yıl, yani 1. Risâle-i Nur Gençlik Şöleni’nden sonra kaleme almış olduğum “Ankara’da Risâle-i Nur Şöleni ve Üstad Bediüzzaman’ın tebriği” adlı yazının bir kısmını şevke medar olması bakımından tekrar paylaşmakta fayda görüyorum:

“‘Risâle-i Nur kâinatla alâkadardır’ hakikatince biliyoruz ki; böylesine muazzam ve nurlu programlara başta Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) olmak üzere, bütün enbiya, sahabe, evliya ve Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ruhâniyetleriyle iştirak edeceklerdir. Dolayısıyla, orada bulunmak her Nur Talebesi için bir şeref ve iftihar vesilesi olacaktır. Bu organizasyon aynı zamanda ‘Ankara’da en kara bir hâlet-i ruhiyeyi def eden bir nur, bir teselli ve bir ümit olması’1 bakımından son derece önemli bir fonksiyon da icra etmiştir.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin yıllar önce müjdelediği ‘Ey yüzden, tâ üç yüz seneden sonraki asrın arkasında gizlenmiş, sakitâne benim sözümü dinleyen ve nazar-ı hafî-i gaybî ile beni temaşa eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmet, vs., size hitap ediyorum. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla, sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim kışta geldim. Siz inşâallah, cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen Nur tohumları, zemininizde çiçek açacaklar’ 2 müjdesinin büyük bir vechesini, bir nurunu Ankara’da gördük, yaşadık.

‘Bu zamanda Nurlarla hizmet-i imaniye, her tarafta ilânâtla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celp etmekle olur. İşte, hapsimizle, Nurlara nazar-ı dikkat celp olunur, bir ilânât hükmüne geçer. En ziyade muannit (inatçı dinsiz) veya muhtaç olanlar onu bulur, imanını kurtarır ve inadı kırılır, tehlikeden kurtulur ve Nurun dersanesi genişlenir’3 diyen Üstad Bediüzzaman’ın takdir ve tebriklerine mazhar olduğuna şüphesiz inandığımız bu güzel organizasyon, biliyoruz ki, tâ aylar öncesinden masa çalışmalarıyla başladı. Bu alanlarda yetenekli gençlerin katkılarıyla hazırlanan çok nefis deklarasyonlara şahit olduk. Tamamen Risâle-i Nur endeksli olan bu sonuç bildirileri, siyaset tabiplerine, yani yönetimi üstlenenlere hastalığın teşhisine dair büyük bir hizmet ifa etmiştir. İdarecilerimiz eğer samimî iseler ve güzel bir Türkiye istiyorlarsa, bu düşüncelere kulak vermelidirler.

Eğitim, inanç, ibadet, aile, siyaset, hürriyet, bilim, kültür san’at, bireysel ahlâk ve toplumsal ahlâk olmak üzere toplumun her alanına, asrın en büyük tabibinden çareler sunan ve medar-ı iftiharımız olan Risâle-i Nur gençliğini selâmlıyoruz, kutluyoruz ve yolunuz açık olsun diyoruz.

Bu vesileyle çoktandır görmediğimiz ve çeşitli il ve ilçelerden gelen gönül dostlarımızla görüşüp hasret giderdikten sonra Ankara’dan ayrılıp Mersin’e döndüğümüzde gece saat 03.00 civarındaydı. Sabah namazını karşılamak için beklerken, önce bir şükür namazı ifa edip ardından da takip ettiğim Emirdağ Lâhikası’nı açıp okuduğumda Üstad Bediüzzaman’ın tebrik mektubuyla karşılaştım. Harika bir tevafuk olduğunu düşündüğüm bu mektubun bir kısmını paylaşmak istiyorum:

‘Aziz, sıddık kardeşlerim ve nurun genç kahramanları,
‘Evvelâ: Ruh-u canımızla sizin Ankara gibi yerde harika bir tarzda hizmet-i Nuriyenizi tebrik ediyoruz. Hakikaten ümidimizin fevkinde ehl-i maarif ve mektepliler kısmında çok ehemmiyetli bir intibaha vesile oldunuz. Bir senede Ankara gibi bir yerde bu hizmetiniz on senede ancak yapılacak. Az bir zamanda bu vazife-i imaniyeyi yaptığınıza kanaat edip kuvve-i maneviyeniz ehemmiyetsiz hadiselerle kırılmasın. Belki daha şiddetli çalışmanıza vesile olsun. O gibi yerlerde dâhilden ve hariçten gelen yirmi kadar siyasî ve içtimaî cereyanların hodfüruşane ve garazkârane çarpıştıkları bir zamanda Kur’ân ve imana hizmetiniz ve Üniversitelilerin Nurlara takdirkârane sahip çıkmaları, bütün Nurcuları sevindirdiği gibi, ileride inşaallah âlem-i İslâmı da sevindirecek. Sizlerin az hizmetinizde mükâfat çoktur.’4 Evet, Risâle-i Nur’un bir bayramı havasında geçen bu organizasyonda bütün emeği geçen ağabey ve kardeşlerimizi cân-u gönülden tebrik ediyor, devamını bekliyor ve duâlarımızla destekliyoruz. Yüreğinize sağlık. Nurun nice bayramlarına…”

Evet, bu üçüncü şölene de kavuşturduğu için Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bu şölende dikkatimizi çeken bir nokta da, gençlerimizin yanında, kendini genç hisseden ihtiyar delikanlıların çok sayıda katılmasıydı. Başta Mehmet Kutlular Ağabey olmak üzere, İslâm Yaşar, Ramazan Seydanoğlu, Yasin Yıldırım, Sami Cebeci, Ali Vapurlu, Cevher İlhan, Mehmet Kara, Mustafa Küçükoğlu, Bilal Tunç, Ömer Öcalan, Naci Tepir, Said Paşalıoğlu, Salih Sütçüoğlu, Nejat Eren, Niyazi Budak, Ömer Faruk Arı, Celal Sağır, Mehmet Kınacı, Hüseyin Yasul, Mithat Yanmaz, Mehmet Erkoç, Mustafa Kale, Basri Özdemir, Cuma Bahçeci ve ismini hatırlayamadığım ve benim göremediğim daha birçok ağabeyler büyük şevk verdiler ve nokta-i istinad oldular. Cenâb-ı Hak hepsinden ve bütün Nur kahramanlarından ebediyen razı olsun.

Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 512.
2- Münâzarât, s. 89.
3- Lem’alar, s. 581.
4- Emirdağ Lâhikası, s. 578.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*