Risale-i Nur hakikatleri cihanşümûldür

Bize Rabbimizi, yaratıcımızı kendi dilleriyle anlatan dört öğretmen vardır:

Yaşadığımız âlem, Peygamberimiz (asm), Kur’ân-ı Kerîm ve yaradılışımıza dercedilen vicdanımız.

1. Şahit olduğumuz âlem san’atlı, intizamlı, ölçülü, düzenli yapısıyla San’atkârını ve Ustasını anlatır.

2. Kur’ân-ı Kerîm, varlık âleminin şifrelerini çözer. Kâinat sarayının Sahibini tanıtır.

3. Peygamberimiz (asm) ise bu şifrelerin sırrını, varlığımızın mahiyetini,  konuşan bir delil olarak bize anlayabileceğimiz seviyede izah eder. O (asm), hatem-ül  enbiya,  muallim-i ekber, bürhan-ı natık ve âlemlerin varlığıyla şeref duyduğu son elçidir.

4. Şuur sahibi olarak iyi ile kötüyü fark edecek şekilde yaratılan vicdanımız da hakikat arayışlarında, varlık âleminin mahiyetindeki sırların çözümünde adeta bir pusula gibi bizi biraz önce ifade ettiğimiz üçlüye, (varlık âlemi, kâinat, Kur’ân ve Peygamberimiz (asm)) meylettirir. (Risale-i Nur Külliyatından 19.  Söz bu manaları çok güzel  ifade eder.)

TEFSİRLER

Kaynağını Kur’ân ve Sünnetten alan, Peygamberimizin (asm) ilminin, amelinin varisi olan âlimlerse Kur’ân âyetlerinin yorumlarını İslâm tarihi boyunca eserleriyle Müslümanlara aktarmışlar, onları günahtan sakındırıp, sevaba yaklaştırmaya çalışmışlardır. Bu şekilde, her asırda sayısız izahlar, yorumlar, tefsirler yazılı eser olarak İslâm Medeniyetine kazandırılmıştır.

Kaynağını Kur’ân ve Sünnetten alan bu eserlere Kur’ân’ın yerine okumak için değil, Kur’ân’ı daha iyi anlamak için her asırda sımsıkı sarılan ihtiyaç sahipleri olmuştur. Bu tefsirler iki grupta sınıflandırılmıştır. Kur’ân’ın kelimelerini beyan eden, izah edenler ya da iman hakikatlerini kuvvetli delillerle açıklayıp ispat edenler…

Meselâ; “La ilahe illallah” kelimesini sadece “Allah’tan başka ilah yoktur” tarzında izah eden tefsirler olduğu gibi “İlah nedir? Allah’ın varlığı ve birliği nedir? Ne demektir?” tarzında kuvvetli delillerle ispat edip  izah edenler de vardır.

Risale-i Nur işte bu ikinci kısım tefsirlerdendir.

İNSANLIĞIN İHTİYACI VAR

Risale-i Nur’lar “bir harekete özgü, dinî yorumlar içeren kitap” değil, Kur’ân tefsiridir. Bahsettiği hakikatlerin çoğu tevhid, haşir, risalet, ubudiyet, adalet kavramlarının Kur’ân’daki açılımlarıdır ki, bunlar sadece Müslümanları değil, bütün insanlığı ilgilendirir.

Risale-i Nur metinlerinin,  bir hareketin, cemiyetin, derneğin  yada siyasî partinin üyelerini ilgilendiren metinlerle karıştırılmaması gerekir. Mesajları cihanşumul, cevamiül kelim’dir. Kelimeleri birçok mânâ taşır, bütün insanlığa hitap eder. Bu yüzden de tercüme edilebilir, ama sadeleştirilemez.

İman hakikatlerinin temellerinden çürütülmeye çalışıldığı helâket ve felâket asrının insanlarına  iman esaslarını aklı ikna ve kalbi, ruhu, bütün hisleri tatmin edecek  şekilde sunar.

Hıristiyan  din adamlarının  dahi  bu ilim denizinden nasibi vardır. Yapılan uluslar arası sempozyumlarda Risale-i Nurlarla ilgili sundukları tebliğler bunun en bariz delilleridir.

BİR SORUYA CEVAP

Bediüzzaman Hazretlerinin, “Kur’ân’ın hıfzı mı, Risale okumak mı üstündür?” tarzında talebelerince kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap aynı zamanda bize de hitaptır:

“Sizlerin ümidimin pek fevkinde gayret ve faaliyetiniz beni, ahir hayatıma kadar mesrur ve müteşekkir edecek bir mahiyettedir. Bu defa mektubunuzda, “Hıfz-ı Kur’ân’a çalışmak ve Risale-i Nur’u yazmak, bu zamanda hangisi takdim edilse daha iyidir?” diye sualinizin cevabı bedihîdir.”

“Çünkü bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’ân’ındır. Ve her harfinde, ondan ta binler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kırâati her hizmete mukaddem ve müreccahtır. Fakat Risale-i Nur dahi o Kur’ân-ı Azîmüşşanın hakaik-i imaniyesinin bürhanları, hüccetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vasıta ve vesile ve hakaikini tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’ân hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir.”
(Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 44. Mektup)

HÜLÂSA

Risale-i  Nurla ilgili  sadeleştirme tartışmaları bitmemişken, ardından “Risale-i Nur’lar bir harekete özgü, dinî yorumlar içeren kitaplardır” tarzındaki yorumlar geldi. Belki sırasını bekleyen  farklı çevrelerden başka yorumlar da var.

Zamanlama manidar mı diyelim?

Yoksa hüsnü zanla düşünüp “önümüzdeki günlerde her zamankinden ziyade Risale-i  Nur hakikatleri konusunda sıcak fikir alış verişleri  olacak” mı  diyelim?

Her ne şekilde olursa olsun “Risale-i Nur konusundaki kamuoyunda yapılacak yorumlara açıklık getirmeye hazır mıyız?” diye kendimize sıkça sormamız gereken günleri yaşıyoruz…

Netice-i kelâm: Risale okumalarımızı sağlam yapmamız gerek!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*