Risale-i Nur’da fırkacılık dersleri

Her hususta ders veren Risale-i Nur uhrevî hayatımızı kurtardığı gibi birçok dünyevî sorunlarımızı da çözüyor. Risale-i Nur’da fırkaların, yani günümüzdeki ifadesiyle siyasî partilerin nasıl olması gerektiğine dair önemli dersler veriliyor.

“Beşerin selâmet, adalet ve sulh-u umumîsini mahveden o dehşetli vahşiyane kanun-u esasî, şimdi bizim bu biçare memleketimize girmek istiyor. Garazkârâne ve anûdâne particilik gibi bazı cereyanları aşılamaya başlaması gibi bir ihtilâf görülüyor.” (Emirdağ Lâhikası) diyen Bediüzzaman, garazkâr ve inatçı particilik anlayışının memleketimize sokulduğunu ve bunun bir aşılama olduğunu ifade ediyor. Bu tür bir fırkacılık anlayışının selâmeti, adaleti ve sulh-u umumiyi mahvedeceğini belirtiyor. Fırkaların taraftarane ve garazkârane münakaşatından (Tarihçe-i Hayat) bahseden Bediüzzaman Said Nursî, bu halin zarar vereceğini; “Bizdeki fırkaların şimdiki hâl ile devamı gayet muzırdır” (Hutbe-i Şamiye) diyerek belirtmektedir. Fırkaların bu halden kurtulması, taraftarane ve garazkârane münakaşa yerine, demokrasinin bir gerekliliği olan mizanlı ve mantıklı muhalefete ulaşılması gerekmektedir.

“Bu geçen musîbet-i azîmeye sebebiyet veren fırkaların iftirakının, tevhid ile, önüne set olmaktı” (Tarihçe-i Hayat) diyen Bediüzzaman, fırkaların ortak hiçbir noktada birleşemeyerek vatan ve millet için büyük musîbetlere sebep olmasını önlemeye çalıştığı bu ifadesinden anlaşılmaktadır. “Sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim” (Tarihçe-i Hayat) diyen Bediüzzaman, her türlü ayrımcılığı benimseyen fırkalara karşı mesafeli durmuş ve onları da uyarmıştır. “Bu vatanda dört parti var” hakikatinde de belirtildiği üzere din, ırk ve dinsizlik adına siyaset yapan ve bu sebeple bir sebeb-i iftirak haline gelen fırkaları belirtmiştir.

“Bir fırka kendisine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nokta-i asabiyesine daima dokundura dokundura zorla herkesi meşrûtiyete muhalif gibi gösterse…” (Tarihçe-i Hayat) diyen Bediüzzaman Said Nursî, fırkaların kendilerine taktıkları imtiyazlarla, karşısındaki grubun hassas noktalarını tahrik ettiğini bu hâlin ise bir zarar olduğunu belirtmektedir. “Vücud adem gibi, birinin vücudu ötekinin ademini ister” (Beyanat ve Tenvirler) diyerek bizdeki fırkaların halini belirten Bediüzzaman Hazretleri, birbirini yok etmek üzerine kurulan particilik anlayışına karşı çıkar. Meşrûtiyetin bir partinin istibdadından ibaret olmaması gerektiğini belirten Bediüzzaman, tam katılımlı ve herkesin sesinin duyurulduğu bir demokrasiye işaret eder.

“Yoksa üç veya dört cereyanın muannidâne muaraza etmeleriyle, o kuvvetler, muaraza sebebiyle zayıflar” (Emirdağ Lâhikası) hakikatinden anlaşıldığı üzere, fırkaların ısrarla kavga etmelerinin bütün tarafları zayıflatacağı ve millet ve vatana hizmete harcanacak olan kuvvetin, dâhilî çatışmalarla harap edileceği anlaşılmaktadır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*