Risale-i Nur’u (umuma) okumak

Çağımızın en büyük ilim hazinesi olan Risale-i Nur, doğrudan doğruya Kur’ân’dan geldiği için onun dersi çok mühimdir. Çünkü “Kur’ân’dan gelen o Sözler ve Nurlar, yalnız aklî mesail-i ilmiye değil, belki kalbî, rûhî, hâlî mesail-i imaniyedir. Ve pek yüksek ve kıymettar maarif-i İlâhiye hükmündedirler.”1

“Risale-i Nur, hem çabuk, hem herkes anlayacak bir tarzda en derin hakikatleri talim ediyor.”2 “Risale-i Nur, sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkiki, başka ilimlere ve marifetlere benzemez; akıldan başka çok letaif-i insaniyenin de kuvvet ve nurlarıdır”3 Bu sebeple, Risale-i Nur’u şahsî okumanın yanında bilhassa cemaate ve umuma okumak meselesi çok ehemmiyet arz etmektedir. Hususan geniş katılımlı umumî Risale-i Nur derslerinde bu husus daha çok ehemmiyet kazanmaktadır. Risale-i Nur gibi kudsî bir eserdeki paha biçilmez kıymettar hakikatlerin tebliği çok büyük hassasiyet iktiza etmektedir. Bu yüzden, ders okuyucusundan ders konusuna ve müddetine kadar her şeyde büyük titizlik ve ihtimam gösterilmelidir. Okuyucu kürsünün hakkını vermelidir. Saate dikkat etmeli ve orijinal metne sadık kalarak, mevzuyu dağıtmamalıdır. “Risale-i Nur’un hocası Risale-i Nur’dur”4 ölçüsü içerisinde hareket etmelidir. Muhataplarını eski zaman köşelerine çekmemelidir. Risale-i Nur’un müellif-i muhteremi Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin vaizler için koyduğu şu mükemmel ölçüyü unutmamalıdır: “Vaiz hem âlim-i muhakkik olmalı-–ki tâ ispat-ı müddeâ etsin—hem hâkim-i müdakkik olmalı-–tâ muvazene-i şeriatı bozmasın—hem de beliğ-i muknî olması şarttır.”5 Bu ölçülere en fazla riayet eden Risale-i Nur Talebeleri olmalıdır. Bilhassa umuma ders okuyan zevatın çok daha dikkat etmesi elzemdir. Çünkü Üstad Bediüzzaman Hazretleri, birinci talebesi olan Hulusi Yahyagil’e yazdığı bir mektupta bu durumun hassasiyetini şöylece izah etmektedir: “Cemaate Sözleri (Risale-i Nur’u) okumak zamanında, sendeki hissiyat-ı âliye ve fazla inkişaf ve fedakârâne hamiyet-i diniye galeyanının sırrı şudur ki: Velâyet-i kübra olan veraset-i nübüvvetteki makam-ı tebliğin envârı altına girdiğin içindir. O vakit sen, dellâl-ı Kur’ân Said’in vekili, belki manen aynı hükmüne geçtiğin içindir.”6 Evet, Risale-i Nur’un yüce makamından dolayı ders kürsüsünün ehemmiyeti çok büyüktür. Ders okuyan hatip de, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin adeta vekili, belki manen aynı hükmüne geçmektedir. Bu büyük mesuliyetin altından kalkmak için Nurlara âyine olmak durumundadır, gölge ve perde olmamalıdır.

Risale-i Nur dersi okurken, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin sır kâtibi ve Nurun büyük kumandanı ünvanlarına sahip merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin takip ettiği tarz mutlaka nazara alınmalıdır. Onun tabiriyle:

* “Ders okuma makamı, tevazu makamı değildir; cemaati muhafaza makamıdır. Dersleri, külliyatı üç-dört defa tekrar edenlere okutmalıyız”7

* “Derslerde nazar-ı dikkati derse (Risale-i Nur’a) çekmek için, okunan mevzuya muvafık bir lâhika veya dikkati Nurlara çevirici müsbet bir hadiseyi nakletmek münasiptir. Tamamlayıcı mevzular, bu şekilde olabilir.”8

* “Derslerde 40-60 dakika imanî bahis okumak, fasılalardan sonra müdafaa ve mektuplardan okumak.”9

* “Cemaate ders okurken cümlenin son üç-dört ve beş kelimesini başımızı hafifçe kaldırıp okumak. Kelimelerin manasını en yakın Osmanlıca kelimelerle vermek, uydurukça kelimelerden kaçınmak”10 “Dershanelerde, derslerin sonunda Üstaddan bahsetmek veya bir taarruz varsa Üstad ve Risale-i Nur’u müdafaa etmek… Bundan gayri hadiselerden (günlük her türlü hadiseden) bahsetmek; sadakatsizliktir, bid’attır.”11

* “Sadırdan değil, satırdan konuşmak, kim ne derse desin, bu sadakatimizin şe’nidir.”12

* “Derste okuyan çocuk dahi olsa memnuniyetle dinlemek; çünkü konuşan Üstaddır, okunan Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiridir.”13

* “Derslerde ders yapanın sadakati; okumakla anlaşılır, lügat manası kısa verilmelidir.”14

Zübeyir Gündüzalp, verdiği bir konferansında, şu mühim hususları da nazara vermektedir:

“Üstâdımız Bediüzzaman, bir Nur Talebesine Risâle-i Nur’dan bâzan okuyuvermek lütfunu bahşederken, izah etmiyor, diyor ki: ‘Risale-i Nur, imanî mes’eleleri lüzumu derecesinde izah etmiş. Risale-i Nur’un hocası, Risale-i Nur’dur. Risale-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidadı nisbetinde kendi kendine istifade eder. Aklınız her bir mes’eleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdanınız hissesini alır. Ne kadar istifade etseniz, büyük bir kazançtır.’ Okunan Türkçe veya Arabça bir risalenin izahı, başka bir risalede varsa, onu getirip okuyor. Risale-i Nur’daki gayet ince nükteleri derk eden basiretli âlimler de der ki: ‘Bir âlimin yüksek bir ilmi olabilir, fakat Risale-i Nur’u cemaata okurken tafsilâta girişip eski malûmatlarıyla açıklarsa; bu izahatı, Risale-i Nur’un beyan ettiği, asrımızın fehmine uygun ve ihtiyacına tam cevab veren hakikatlerin anlaşılmasında ve tesiratında ve Risale-i Nur’un mahiyetinin derkine bir perde olabilir. Bunun için, bazı lügatların manalarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir.’”15

“Her zaman ders okunulan, sohbet yapılan arkadaşlarımızın, misafirlerin hatta muarızların bulunduğu ortamlarda bile Risale-i Nur’un özünden, aslından, metninden, okunan parçanın bütünlüğünden ayrılmamak esas olmalıdır ve esastır da zaten. Muhataplarını kontrol etmeyen, bir kişi de olsa konulara yeni muhatap olan varsa kendisini ona göre ayarlamayan bir okuyucu hatip Risale-i Nur’un okunması tarzında faide yerine zarar verebilir. Konu seçimi hakeza. Eğer muhataplara göre konu seçilmezse ata et, aslana ot atma ihtimalimiz büyüktür. Muhatapların eskisi var, yenisi var, misafiri var, genci var, ihtiyarı var, hastası var, ustası var! Hem konunun seçimi hem de takdimi muhatapların çeşitliliğine göre ehemmiyet kesb etmektedir. Konunun takdimindeki, son zamanlarda aşırı bir şekilde yayılan, hastalık halinde olan aşırı ve alâkasız misallerle konunun özünü dağıtmalara ise sadece şunu söylüyorum: Bediüzzaman’ın dilinden ve kaleminden izah ve ispat edilen, misallendirilen meseleleri sizler bir adım daha önden ve öteden anlatabileceğinizi ve takdim edebileceğinizi zannediyorsanız aldanıyorsunuz, demektir. Risale-i Nur’u başkalarını muhatap alarak okuyanlar evvela kendi nefislerini düşünsünler. İkinci olarak da mehazın, Risale-i Nur’un tesirine, kudsî, manevî, feyizli tesirine inanarak okusunlar.”16

Bir başka cihet ise dersin müddetidir. Ders müddetine dikkat edilmesi de mühim bir husustur. Genel kaideye göre bilhassa imanî derslerin kırk dakika olması normaldir. Beşinci Mektub’da: “Cenâb-ı Hakk’ın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol” ifadesiyle, “kırk dakika” mesajını veren Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’un sair eserler gibi usanç vermediğini ve Risale-i Nur’un yalnız akla hitap etmediğine dikkat çekerek; başka eserlerde yirmi-otuz dakikada yorulan insan bünyesi, bütün duygulara hitap eden Risale-i Nur’u dinlerken yorulmayıp bilâkis haz ve hisse aldığını şu ifadelerle beyan etmektedir:

“Mânevî duyguların bir kısmı, birkaç defada gıdasını alır, vazgeçer, durur. Ve kuvve-i müfekkire gibi bir kısım dahi, bir zaman mânâ tarafına müteveccih olur, hissesini alır, o da durur. Ve kalb gibi bir kısım, mânevî bir zevke medar bazı mefhumlar cihetinde hissesini alır, o da sükût eder. Ve hâkezâ, git gide, o tekrarda yalnız bir kısım letâif kalır ki, pek geç usanıyor; devam eder, daha mânâya ve tetkikata hiç ihtiyaç bırakmıyor. Gaflet kuvve-i müfekkireye zarar verdiği gibi ona zarar vermiyor.”17Bu yüzden, bilhassa imanî derslerin kırk-kırk beş dakika kadar olması usanç vermez. Mühim bir husus da, dersi dinleyen muhatapların istifade etmeleri için Risale-i Nur’un şanına yakışır bir tarzda, rehavete kapılmadan, bütün duygularıyla dinlemeleri lâzımdır. Dersin insicamını bozmamaya da büyük bir ihtimam gösterilmelidir. Çünkü “Risale-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlerinden hem akıl, hem kalp, hem ruh, hem nefis, hem his, hisselerini alabilirler. Yoksa yalnız akıl cüz’i bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilirler.”18

Dipnotlar:
1- Mektubat 340,
2- Hizmet Rehberi 55,
3- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 143,
4- Sözler 1253,
5- Eski Said Dönemi Eserleri 155-182,
6- Barla Lâhikası 408,
7- Dâvâ Adamı 2 102,
8- age. 99,
9- age. 99,
10- age.61,
11- age. 65,
12- age. 65,
13- age. 69,
14- age. 78,
15- Sözler 1253,
16- Yeni Asya Gazetesi, 7 Şubat 2014, Rıfat Okyay,
17- Mektubat 570,
18- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 258.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*