Risale-i Nur’un mühim vazifesi ve sadeleştirme

19 ve 20. asırlar, başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanlık için bir cihette felâket ve helâket devridir. Bunun müsebbibi olan cereyanın İslâm literatüründeki adı ise “deccalizm”dir. Onun da şubeleri “ifsad, dinsizlik, zındıka ve ahlâksızlık komiteleri”dir.

Komünizm, materyalizm, ateizm gibi dinsiz, seküler felsefî akımların birleşmesinden hâsıl olan müthiş bir inkâr, zulüm, ahlâksızlık, tahribat cereyandır.

Bütün insanlığı mahv, Müslümanları perişan eden Deccalizm cereyanını tanımak ve mücadele etmek ve tedbir almak durumunda değil miyiz?

Sadece Resûl-i Ekrem (asm) değil, istisnasız bütün peygamberler ümmetlerini deccaldan sakındırdı. (Buharî, Fiten: 26.) Peygamberimiz (asm): “Hz. Âdem’in yaratılışından itibaren Kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccal’dan daha büyük bir hadise, daha büyük bir fitne yoktur” (Müslim, Fiten: 126.) diyerek özellikle Müslümanları şiddetle ikaz eder.

Deccalizmin ilk ve en büyük hedefi, dini ve maneviyâtı yok etmektir. Sadece İslâm’a değil, bütün dinlere, bütün manevî değerlere karşı savaşmaktadır. Hukukun, ahlâkın, san’atın, hatta teknolojinin de kaynağı olan “din”i, hayattan soyutlamak istemektedir. Dinî müesseseler olan medrese, mektep, tekye ve zaviyelerin kapatılması için çalışmıştır.

Diğer yandan, dini öldürmek için de önce dili öldürmemektedir. Bu bakımdan, Müslümanların en temel problemi, “lisan”dır. Zirâ İslâmı, İslâm ilimlerini kendi kelime ve mefhumlarıyla anlayarak hayatımıza aktarabiliriz. Müslümanca var olur, Müslümanca düşünür, Müslümanca yaşar, duruş sergileyebiliriz.

İşte Risale-i Nur, bu açıdan medreseleri, tekye ve zaviyeleri ve “lisanı” da ihya etmiştir:

Tefsir, hadis, kelâm, tasavvuf, fıkıh, ahlâk, ruhiyat (psikoloji), içtimaiyat (sosyoloji) ve sair İslâm ilimleri literatüründeki bütün kelime ve mefhumları eserlerinde kullanır, hakikatleri ispat ve izah eder. Böylece, gitmeye zaman, imkân ve şartlarımızın müsaade etmediği medrese, tekye ve zaviyeleri, yani İslâm ilimlerini, yani Medresetüzzehra Üniversitesi fakültelerini evimize, bağımıza, bahçemize, iş yerimize, hatta dağ başına taşımıştır. Hepmizi medreseli, tekyeli, zaviyeli yapmıştır bir anlamda! Risâle-i Nur, öyle bir eğitim sistemi, terbiye metodu, kavrama formülleri verir ki, “Bir sene bu risâleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir.” (Lem’alar, s. 171.)

İşte, son günlerdeki Risale-i Nur’u sadeleştirme hareketi,—niyetin öyle olmadığı iddia edilse dahi, vardığı netice olarak—Vahiy, Kur’ân, hadis ve sair İslâm ilimlerinin dili olan Risale-i Nur’u tahrip etme, bu fonksiyonunu yok etme ihanetidir!

Bu konuya yarın da devam etmeye çalışalım inşaallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*