Robin Williams’ın intiharı

Birçok filme imza atan Robin Williams’ın intiharı, hem sinema severleri hem de çevresini hayli sarstı.

TRT1, oyuncunun hatırına “Ölü Ozanlar Derneği” filmini yayına koydu. Orada oyuncu olmak isteyen bir gencin intihar sahnesi de Williams’ın hayatına benzer bir sonla bitiyordu.

Hafızalara kazınan o kadar çok filmi vardı ki oyuncunun. Meselâ, “Good Morning Vietnam” filminde her ne kadar Amerikan propagandası filmi özelliği taşıyorsa da, Williams’ın oyunculuk kariyeri açısından bir çıkış noktası sayıldı.

“Can Dostum” da psikolog, “İnsonmania”da psikopat ve diğer çevirdiği karakterlerde hep iz bırakan rollerle anıldı Williams.

En son bir medya patronunu canlandırdığı bir dizi filmde, biraz uçuk, biraz kaçık bir karakter çizdi. Diziyi izleyenler onun intihar edebileceğine dair en ufak bir kuşkuya yer olmadığını görmüştür.

Depresyon çağın hastalığı… Aktör Williams’ın bir depresyon sonucu intihara kalkıştığı haberleri henüz netlik kazanmadı. Ama Hollywood yıldızlarının ortak kaderidir bu. Genç yaşlı dinlemiyor ve ne kadar serveti de olsa mutluluğun parayla-pulla olmadığının en açık bir delili olduğunu görebiliyorsunuz.

Gelişmiş ülkelerde özellikle refah seviyesi olan her bölgelerde hemen herkesin çantasında bir antidepresan olduğu yaygın bir kanaattir.
Modern dünyanın bir salgın hastalığı gibi yıldan yıla büyük bir artış gösteren depresyon, başta bilim insanları olmak üzere toplumdan her kesimin dikkatini çekmiş durumda.

Depresyonun tabiî sonuç olmadığını bilinen bir gerçek. Ancak, iştahsızlık, kimseyle konuşmak istememek, hiçbir şeyden zevk almamak, kilo kaybı, dikkat eksikliği, kendini işe yaramaz hissetmek, suçluluk duygusu… Sıkça rastlanan şikâyetlerden depresyonu hatıra getiriyor. (e-psikiyatri.com)

Bu hastalığı tetikleyen en önemli unsurun, olumsuz bir durum yaşamış olması, işlerinden ya da eşlerinden ayrılmış, bir yakını ölmüş kişilerde görülüyor.

Depresyon bütün dünyada 121 milyon kişiyi etkiliyor en yaygın görülen bir hastalık türü… Kimbilir belki bu satırları okuyan kaçta kaçımız bu hastalıkla cedelleşiyor.
Yani en yaygın görülen hastalıklar arasında 4. sırada yerini almış bile. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine baktığımızda, gelecek on yıl içinde en  çok görülen ikinci hastalık olacak… Düşünün, şu an her beş kadından ve her on iki erkekten birinde gözlenen depresyona sadece yetişkinlerde rastlanmıyor. Okul çağı çocuklarının yüzde 2’sinde, ergenlerin yüzde 5’inde depresyon görülüyormuş.

Türkiye’de 2005 yılında yaklaşık 20 milyon kutu olan antidepresan kullanımının, 2010 yılında 34 milyon kutuyu geçmiş olması konusuna girmek istemiyorum. Yani bu ilâcın tüketiminde beş yılda neredeyse yüzde 65 artış göstermesi bu hastalığın bize ne kadar yakın olduğunun bir göstergesi. Şu bir gerçek ki, bu rakamlar bize depresyonun hem bireysel açıdan hem de toplumsal açıdan bir “halk sağlığı” sorunu olduğunu gösteriyor.

Hollywood’da ünlü isimlerin intiharlarını sadece “depresyon”a bağlamak doğru değil belki. Ama şöhretin ve paranın mutluluk, huzur ve refah getirmediği ortada… Ünlü dahi olsa, bu dünyada yapacak hiçbirşey kalmamış olduğu düşüncesi, gerçek manevî huzuru bulamamamış olması kişideki huzursuzluğu ve intihar duygusunu tetiklediğini gösteriyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*