Ruh ve kanun-u emri

“Malûmdur ki, mevzun ve muntazam ve mükemmel ve güzel san’atlar, gayet güzel bir programa istinad eder. Mükemmel ve güzel bir program ise, mükemmel ve güzel bir ilme ve güzel bir zihne ve güzel bir kabiliyet-i ruhiyeye delâlet eder.

Demek, ruhun mânevî güzelliğidir ki, ilim vasıtasıyla san’atında tezahür ediyor” sırrınca düzenli ve sistemli çalışan her şeyin arkasında bir program, bir plan ve bir yazılımın olduğu malumdur. Güzel bir sarayın bir plan ve projeye istinat ettiğini bilinen bir gerçektir. Bir fabrikadaki güzel ve faydalı bir üretimin arka planda çalışan çok ciddi bir programa ve yazılıma ve kurallar ve işlevler bütünlüğüne göre yapıldığı açıktır. Mesela bir otomobil fabrikasını ele alalım. Günümüzde otomasyon tekniği ile bir fabrikada yüzlerce robot makineler çalıştırılmakta. Bir yandan parçalar ve hammaddeler veriliyor, öte yandan bakıyorsunuz güzel bir vasıta imal ediliyor. İşte bu fabrikanın tüm aksamlarını çalıştıran ve güzel bir şekilde netice vermesini temin eden şey arka planda çalışan otomasyon programıdır. Otomasyon programında ise o fabrikadaki tüm iş ve işlevlerin nasıl çalılaşacağı, ne şekilde malzeme kullanacağı ve bu malzemeler ile ne gibi üretim yapılacağı ve buna benzer tüm işlevler, kurallar, emirler yazıldır. Yani bir nevi fabrikanın tüm üretim kanunu geri planda çalışan program içine derc edilmiş ve yazılmıştır. Geri planda çalışan program ne kadar mükemmel ve bu programı uygulayan cihazlar da o kadar mükemmel ise üretim de o derece mükemmel olur.

Bir devlet sisteminin çalışması da tıpkı bir fabrika çarkına benzer. Bir devlet düşünün ki çok güzel kurumları var ve orada yaşayan insanlar çok mutlular. Tüm kurumlar tıkır tıkır işliyor. Siz bu güzel işlevden kolayca anlarsınız ki, o devletin kanunları güzel ve devlet bu kanunları güzel bir şekilde icra ediyor. İşte bir devletin doğru ve güzel bir şekilde hizmet verebilmesi için arka planda kanun ve kurallara istinat etmesi ve yine bu kanun ve kuralların düzgün çalışması gerekir.

Bir bilgisayar ve televizyon sistemi de aynı tarzda çalışır. Bir bilgisayar ekranı veya bir televizyon karşısında oturdunuz ve çok güzel bir belgesel seyrediyorsunuz. Oradaki canlıların hikmetli hayatlarını hayretler içinde izleyip Allah’ın mahlukat üzerindeki tasarruf ve idaresine hayran kalıyorsunuz. İşte siz o ekranda dağları, ovaları, denizleri, nehirleri, kuşları, böcekleri vs seyrederken işin aslında geri planda müthiş bir program, müthiş bir yazılım çalışarak elektronik sistem üzerinden size o görüntüleri aktarıyor. Demek ki teknoloji dünyasında gördüğümüz her cihazın arkasında mükemmel bir yazılım ve program çalışıyor. O yazılım ve programda ise o cihaz için bütün işlevlerin kodlaması yapılmış. Yani nasıl işleyecek, ne olacak, nasıl tepkiler verecek vs gibi bütün iş ve işleveler ve akla gelebilecek her türlü faaliyet o programın içine yazılmış ve bir kanun ve kural olarak işlenmiş.

Nasıl ki bir televizyon ekranındaki bir manzara arkasında bir program çalışıyor ve biz bu programın bize sunduğu manzarayı seyrediyoruz; aynen öyle de o manzaranın gerçek dünyadaki yapısı arkasında da yine bir program ve yazılım çalışıyor. Bu kâinatta ve dünyada İlahi Hikmetin yazdığı bir yazı ve bir program ve bir yazılım ve bir işletim sistemi. Kâinat hayatı ile birlikte dünya hayatı ve içindeki tüm hayatlar bir plan ve programa istinat ederek devam ediyor. Her hadisenin arka planında mükemmel bir program çalışıyor. Mükemmel bir yazılım iş görüyor. Mükemmel bir kanun icra ediliyor. İşte bu mükemmellikler içinden Mükemmel bir Zatın harika ve mükemmel bir tasarrufatı gören gözlere gözüküyor.

Aynı mükemmel işleyiş insanda da gözüküyor. Nasıl ki kâinat ve dünyadaki tüm işlevler geri planında mükemmel bir programa, mükemmel bir yazılıma, mükemmel bir işlevler ve kanunlar bütünlüğüne istinat ediyor. Benzer tarzda insan vücudundaki işeyiş de mükemmel bir yazılıma ve mükemmel bir kanun ve işlev ve kurallar sistemine istinat ediyor. İnsan mükemmel işleyen bir fabrikaya benzer. Yüzlerce azası ve organları çalışmaya devam ediyor ve milyonlarca iş ve faaliyet her an birbiri içinde harika bir tarzda tezahür ediyor.

İşte bu mükemmel faaliyet ve işler, arka planda mükemmel bir yazılıma, mükemmel bir kanuna ve kurallar bütünlüğüne, mükemmel bir programa istinat ediyor. İşte biz buna ruh diyoruz.

Zira “Ruh, zîhayat, zîşuur, nuranî vücud-u hâricî giydirilmiş, câmi’, hakikattar, külliyet kesb etmeye müstaid bir kanunu emridir”1 diye tanımlanmış. Kanun-u emri ise insanın hem kendi bedeninde, hem de çevresi ile ilgili işlemlerdeki tüm kural, işlev, faaliyet, emirlerin yazılımı demektir. Nasıl ki bir devlet kendi ülkesinde bir trafik kanunu çıkarır ve tüm vasıtaların nasıl ve ne şekilde işleyeceğinin tüm kural ve işlerini o kanuna yazar. Aynen öyle de kainatın İdarecisi ve Sahibi olan Zat-ı Zülcelal de kendi mülkünde hayata mazhar olan insan için nasıl ve ne şekilde hareket edecek, hangi kural ve hükümlere göre hayat sürecek ve diğer tüm kainat bilgilerini bir kanun olarak yazıp insana yüklemiştir. İşte ruhun bir kanun-u emri olması böyle bir hadiseye işaret ediyor.

Ancak bu ruh kanununun diğer kanunlardan farkı üzerine akıl, his ve şuur takılmış olması ve müstakil bir vücut üzerinde bir faaliyet sahası açılmasıdır. Bu hususlar da yine üzerinde düşünülmesi gereken hususlardır. İnşallah ruh konusuna devam edeceğiz.

Dipnot:
1. Sözler, s.698

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*