Ruha benzeyen genetik yazılımlar

altRuhun ilahi bir işletim sistemi, ilahi bir program ve yazılım olduğunu “ruh üfleme” adlı makalemizde izah etmeye çalışmıştık. Bu yazımızda ise Risale-i Nurdan bazı ifadeler naklederek meseleyi biraz daha açıklığa kavuşturma gayreti içinde olacağız.

Geçmiş bazı yazılarımızda kısaca temas ettiğimiz iki anekdotu nazarlara sunarak başlayalım:

“Hayvâniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdâniyet sırlarını ifade eden “La ilahe İllallah” kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir.”1

“Evet, insan bir çekirdeğe benzer. Nasıl ki o çekirdeğe kudretten mânevî ve ehemmiyetli cihazat ve kaderden ince ve kıymetli program verilmiş;…

İşte, aynen onun gibi, insanın mahiyetine, kudretten ehemmiyetli cihazat ve kaderden kıymetli programlar tevdi edilmiş.”2

Mezkur ifadelerde geçen “ruhu işlettirmektir” tabiri doğrudan ilahi bir işletim sistemine işaret ederken, “ kudretten ehemmiyetli cihazat” tabiri ise insandaki göz, kulak, dil, beyin ve diğer cismani azalara, yani donanım kısmına işaret etmekte. “Kaderden kıymetli programlar” tabiri ise insandaki yazılım yönüne, yani manevi bir işletim sistemine işaret ediyor. Zaten “programlar” kelimesi çok ilginç bir şekilde günümüzdeki bilgisayar programları ve yazılımları gibi bir manayı zihinlere nakşediyor.

Bu iki anekdotla ilgili kısa açıklamaları ihtiva eden makaleler önceden yazılmıştı.

Şimdi ise ruhun bir ilahi işletim sistemi, yani ilahi bir yazılım olduğuna dair iki mühim ifadeyi sunmak istiyoruz.

İşte o ifadeler:

“En basit mertebe-i hayatta olan masnu böyle ise, en yüksek tabaka-i hayatta ve ervâh-ı bâkıye sahibi olan insan ne kadar bekà ile alâkadar olduğu anlaşılır. Çiçekli ve meyveli koca nebatatın bir parça ruha benzeyen herbirinin kanun-u teşekkülâtı, timsal-i sureti, zerrecikler gibi tohumlarda kemâl-i intizamla, dağdağalı inkılâplar içinde ibkà ve muhafaza edilmesiyle; gayet cem’iyetli ve yüksek bir mahiyete mâlik, haricî bir vücut giydirilmiş, zîşuur, nuranî bir kanun-u emrî olan ruh-u beşer ne derece bekà ile merbut ve alâkadar olduğu anlaşılır.3

“Madem bir parçacık ruha benzeyen o çiçeğin kanun-u teşekkülü, timsal-i sureti bir Hafîz-i Hakîm tarafından ibkà ediliyor, dağdağalı inkılâplar içinde kemâl-i intizamla zerrecikler gibi tohumlarında muhafaza ediliyor, bâki kalır. Elbette, gayet cemiyetli ve gayet yüksek bir mahiyete mâlik ve hâricî vücut giydirilmiş ve zîşuur ve zîhayat ve nuranî kanun-u emrî olan ruh-u beşer, ne derece kat’iyetle bekàya mazhar ve ebediyetle merbut ve sermediyetle alâkadar olduğunu anlamazsan, nasıl “Zîşuur bir insanım” diyebilirsin? Evet, koca bir ağacın bir derece ruha benzeyen programını ve kanun-u teşekkülâtını, bir nokta gibi en küçük çekirdekte derc edip muhafaza eden bir Zât-ı Hakîm-i Zülcelâl, bir Zât-ı Hafîz-i Bîzevâl hakkında, “Vefat edenlerin ruhlarını nasıl muhafaza eder?” denilir mi?4

Bu ifadelerin içinde geçen “bir parça ruha benzeyen her birinin kanun-u teşekkülâtı,” ve “koca bir ağacın bir derece ruha benzeyen programını ve kanun-u teşekkülâtını” cümleleri doğrudan ruhla ilgili çok mühim ip uçları veriyor.

Bu ifadelerde bir çiçeğin tohumunda veya bir ağacın meyvesindeki çekirdeğinde yazılan teşekkül kanunları ruha benzetilmiş. Peki bir tohumda ve bir meyve çekirdeğinde ne yazılıdır? Bu günkü bilimin tarifine göre orada yazılı olan şey genetik şifrelerdir. Yani o ağacın bütün özellikleri çekirdeğindeki DNA’lara ve genetiğine yazılmıştır. Genetikte var olan ise doğrudan bir yazılımdır. O ağacın nasıl olacağı, nasıl büyüyeceği, ileride nasıl bir görev ifa edeceği, nasıl meyve verip tekrar nasıl bir çekirdek üreteceği gibi ağacın tüm gelecek hayatını ilgilendiren şeyler o çekirdeğe yazılmıştır. İnsanlık bu gün bir miktar bu yazılımı keşfetmiş ve hayretinden şaşkınlık içindedir. Çünkü çekirdeğe DNA ve genetik şifrelerle yazılan yazı mükemmel bir yazılımdır. Bu yazılım toprak perdesi altında çalışmaya başladığı zaman mucizevi bir şekilde fidan, dal, gövde, yaprak, çiçek ve meyve süreçlerini netice vermektedir. İşte bir tohuma ve çekirdeğe yazılan bu İlahi yazılım bir parça ruha benzetilmiş. Demek ki ruh, bu çekirdekteki yazılımdan çok daha harika, çok daha ileri bir yazılım ve mahiyeti çok yüksek olan, akıllı, şuurlu, canlı bir ilahi işletim sistemidir.

Bilimin keşfine göre “ruha benzeyen” genetik yazılımlar ise üç çeşittir:

Birincisi çekirdek ve tohumlardaki genetik yazılımlar.

İkincisi yumurtalar.

Üçüncüsü ise sperm ve yumurtalıklarda yazılan genetik şifreler.

Bütün bitki çeşitleri tohum ve çekirdek yolu ile hayatlarını devam ettirirler. Bunlarda bulunan genetik yazılım ise toprak perdesi altında açılır ve bitki bu noktadan kök salarak neşv ü nema bulur.

Balıklar, kuşlar ve tavuklar gibi bir çok mahlukun da yumurtalara yazılmış olan genetik yazılımın ısı yolu ile açılması sonucunda nesilleri devam eder.

Memeli hayvanlarda ve insanlardaki genetik yazılım ise anne rahimlerinde açılır ve bu mahluklarda doğum yaparak nesillerini devam ettirirler.

Bu noktada bir sual akla gelebilir:

Eğer tohumlarda yazılan genetik yazılar bir parça ruha benziyor ise, insan sperminde ve anne yumurtalık hücresindeki yazılar da ruha benzeyen yazılar mıdır? Yumurta içine yazılan yazıları da ruha benzeyen yazılar olarak tanımlayabilir miyiz? İnsandaki genetik yazıları ruha benzeyen olarak tanımlar isek, ruhu nasıl ifade edeceğiz?

Evet Nurlarda geçen ifadeye göre, hem çekirdek, hem yumurtalardaki genetik yazılım, hem de insanların üreme hücreleri olan sperm ve yumurtalıklardaki genetik yazılımlar da bir ölçüde “ruha benzeyen” tabiri içine dahil edilebilir. Yani yumurtalık hücresi içine yazılan o cismin teşekkül kanunları bir ölçüde ruha benzemektedir.

Peki ruh kavramı ne zaman ortaya çıkmaktadır?

Bu sualin cevabı için bir çocuğun yaratılma sürecine bakmak gerek. Bir sperm hücresi anne rahminde yumurtalık hücresi ile birleşir. Yirmi üç kromozom anneden, yirmi üç de babadan gelerek toplam kırk altı kromozom ile yeni bir canlı inşası başlar. Bu ise tamamen anneye bağımlı olarak gelişir. Yani çocuktaki ruha benzeyen genetik yazılım belli bir süre annedeki esas ruh yapısı üzerinde çalışır. Zaten bütün insanların ruhu da kainat ruhu ile iç içe faaliyet gösterir. Yani kainatta her şey birbirine bağlıdır. İşte anne karnındaki cenin önce anne ruh yapısı içinde gelişme gösterir. Adeta iç içe çalışan sistemler gibi. Nasıl ki, bu günkü bilgisayar teknolojisinde bir işletim sistemi içinde başka bir işletim sistemi çalışabilmektedir. Aynen onun gibi çocuktaki ruha benzeyen yazılım da anne ruh yapısı bütünlüğü içinde çalışmaktadır.

Ne zaman ki çocuk gelişme gösterir ve müstakil bir suret, şekil ve yapı almaya başlar işte o zaman onun ruhu da kişiye özel bir ruh olur. Yani ona o zaman ruh üflemesi yapılır. Bu da kırk veya yüz yirmi gün içinde olmaktadır. Bu husus Hadis-i şeriflerde beyan edilmiştir.

İşte çocuğa ruh yüklemesi yapıldıktan sonra sistem işlemeye başlar ve kişiye özel bir hal alır. Bu durumda harici vücut içinde işleyen yeni bir şahıs ve hayat tezahür eder. Ama yine de bu sistem kainat bütünlüğü içinde işleyen bir sistemdir. Unutmamak lazım ki insan kainatın meyvesidir. Ve bir meyve nasıl ki doğrudan ağacın genel programı içinde gelişmeye devam eder, benzer tarzda insan da kendisine verilen ruh programını koca kainat çerçevesi içinde çalıştırmaya ve geliştirmeye devam eder. Bu gelişim ölümle biter. Çünkü ölüm insana verilen programın geliştirmesinin sona erdiğini ve yeni bir kainatın çekirdeğini taşıyan insanın yer altına girerek ebedi bir hayatı netice verecek yeni bir kainatın asli çekirdeğinin yeniden hayat bulacağı bir süreçtir. Yani her insan ahiret alemlerinde yeni bir kainatın çekirdeği olacak. Ve her bir insandan yeni bir kainat yaratılacak. Cennete girecek son kişiye dünya kadar veya dünyanın on katı kadar bir yer verilmesi bunun açık delilidir.

İnşallah ruh ile ilgili yazılara devam edeceğiz.

Dipnotlar:
1. Lemalar, s. 236
2. Sözler, s.431
3. a.g.e, s.118
4. a.g.e, s. 697

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*